gaziantep’te, 30 ağustos’un kutlandığı alana ismail haniyeh’nin fotoğrafının bulunduğu afişler asılmış. bunun üzerine alanda bulunan kurtuluş savaşı gazileri alanı terk etmiş, chp’liler bunları indirip yerine mustafa kemal’in fotoğrafını asmış.
o fotoğrafın bulunduğu afişler görebildiğim kadarıyla imzasız, okuduğum haberlerde kimin astığına dair bir bilgiye rastlamadım. ama şuna şüphe yok; ismail haniyeh’nin fotoğraflarının gaziantep demokrasi meydanı’na asılmasının da öldüğünde milli yas ilan edilmesinin de filistin davasına en ufak bir katkısı yok, türkiye’yi kutuplaştırıp yönetmek isteyen aklın kullanmaya başladığı yeni simgelerden biri merhum hamas lideri.
ayrıca öldüğünde milli yas ilan edilmesi, haniyeh ile ilgili taziye mesajlarını sansürlediği için instagram’ın yasaklanması, israil’le süregiden işbirliğini kamufle etmek için atılmış adımlar.
oysa ismail haniyeh türkiye’deki islamcı grup ve partilerle çok yakın zamanlarda “tarihin farklı taraflarında” kalmış bir direniş örgütünün, hamas’ın liderlerinden biriydi. başta ışid olmak üzere suriye’de hareket eden cihatçı grupların israil’e karşı tek bir eylem yapmadığı, ışid militanlarının israil’de tedavi gördüğü malum.
direniş içinde geçen bir ömür
haniyeh 1963 yılında gazze’deki el-şati kampında dünyaya geldi, babasının sufi olduğu söyleniyor, bunu destekleyen şeyler de var. ailesi nakba sırasında, bugün israil sınırları içinde, aşkelon olan şehirden kaçıp gazze’ye gelmiş. gazze’deki islam üniversitesi’nde arap edebiyatı üzerine eğitimini 1987 yılında tamamladı, ömrünün ileriki yıllarında bu üniversitede çeşitli görevlerde bulundu.
üniversite yıllarında, gençlik içinde, islami blok’ta politize oldu, 1988’de altı ay, 1989’da üç yıl hapis yattı, çıkınca, 1992’de lübnan sınırındaki bir köyde, başka hamas liderleriyle birlikte bir yıl sürgünde kaldı. döndüğünde oslo anlaşması imzalanıyordu. 1997’den itibaren hamas içinde yükselmeye başladı. filistin yönetiminin ikinci seçimlerine, değişim ve reform hareketi’nin temsilcisi olarak girdi, çoğunluğu aldı, israil’in suikast tehditleri başladı. ertesi yıl, geçtiğimiz günlerde tbmm’de ağırlanan mahmut abbas onu görevden aldı. haniyeh kararı tanımadı, hamas gazze’yi yönetmeye devam etti. haniye 2014’te, batı şeria’daki filistin yönetimi ile ortak bir hükümet kurulması için görevinden ayrıldı, 2017’de hamas siyasi büro şefliği görevini halid meşal’den devraldı. başbakanlığı sırasında da yaşadığı el-şati kampındaki evi 2014 yılında işgal gücü tarafından yerle bir edildi.
son yıllarda ağırlıklı olarak katar’da yaşıyordu, iddia edildiği gibi büyük bir servetin sahibi olduğuna dair hiçbir işaret yok. üçü bu yıl, bayram ziyaretine giderken öldürülen on üç çocuğunun annesi olan amal haniyeh’den başka bir evliliği yok. aynı saldırıda torunları da katledilmişti.
selefi yahya sinvar’ın gazze’deki tünellerde yaşadığını da belirteyim.
haniyeh, tıpkı ocak ayında beyrut’ta katledilen salih el-aruri gibi direnişin diğer fraksiyonları arasında sevilen bir liderdi, farklı gruplarla ilişkilerinin iyi olduğu da anlatılıyor. bu yazıda aktardığım bilgilerin bir kısmını öğrendiğim filistin solundan bir arkadaş, onunla gazze’de, filistin demokratik halk kurtuluş cephesi’nden bir arkadaşının evinde tanıştığını ve tevazusundan etkilendiğini anlattı. bir fotoğrafta, ismail haniyeh’nin, bir eylemde, uzun yıllardır hapiste olan fhkc genel sekreteri ahmad saadat’ın fotoğrafını taşıdığı görülüyor. hamas’ın esir takası görüşmelerinde ısrar ettiği üç isimden biri de ahmad saadat, bir diğeri fetih’in askeri kanadının liderlerinden, 2002 yılından beri hapiste olan marvan barguti, üçüncüsü hamas liderlerinden abdullah barguti.
bizim gibi türkiye solunun fraksiyonları arasındaki, biraz da rekabete dayanan ilişkilere alışık olanlar için böyle şeyler anlaşılmaz olabilir. ama bütün islami siyasetleri, grupları ve kişileri, toprağı için direnenle cihatçıyı tek torbaya doldurmak da türkiye’ye has bir kolaycılık belki.
filistin direnişiyle ilgili israil ve abd basınından bilgilenmek kolayına gidenler de olabilir. batı medeniyeti saydığı şeyin emperyalizmin ta kendisi olduğunu görmek istemeyenler de. akp’nin benimsediği, benimser göründüğü her şeye karşı durmak da epeyce kolay ve kullanışlı.
ama haniyeh’nin, 2012’de selahattin demirtaş’la yaptığı görüşmede, onu, “kudüs yeni selahaddin’ini bekliyor” diyerek kudüs’e davet ettiğini, demirtaş,’ın, “biz filistin’in özgürlüğünü görmek isteriz” demesi üzerine, “biz de diyarbakır’ın özgür olmasını görmek isteriz” diye karşılık verdiğini hiç hatırlamamak, hesaba katmamak da olmaz değil mi?