1 Eylül Dünya Barış Günü konulu panelde konuşan DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, ‘Savaşa karşı halkların barışını sağlayacak tek alternatif tecrit altına alınmış durumda’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Kadın Meclisi, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında “Özgür ve eşit yaşamda ısrarcıyız. Savaşa karşıyız” başlığıyla panel gerçekleştirdi.
Jîn Art Huner binasında gerçekleşen panele konuşmacı olarak DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, Barış Akademisyeni Prof. Dr. Melek Göregenli, Barış Annesi Behiye Yalçın ve avukat Ayşegül Karpuz Tör katıldı. Paneli DEM Parti İzmir milletvekili Burcugül Çubuk, Barış Anneleri, TJA, kadın örgütleri ve çok sayıda kadın dinledi.
Panelde konuşan DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, sadece savaşa değil, savaş isteyen zihniyetle de mücadele etmenin yol ve yöntemini aradıklarını söyledi. Bu topraklarda inkar ve imha üzerine kurulan ve yüz yıl boyunca devam eden bir savaş olduğunu kaydeden Türkoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan, ulus devlet aklının inşa edilme biçiminden beri halklara, farklı olana yönelik bir savaş var. Farklı olanı asimile edemediğinde, hem fiziksel hem de kültürel olarak yok ediyor. Her türlü kırım politikasını hayata geçiriyor. O yüzden mesele çok derin” ifadelerini kullandı.
‘Barışın sağlanacağı tek alternatif tecrit altında’
Türkiye’nin yaşadığı krizin temel sebebinin, Kürt sorunu ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit olduğunu kaydeden Türkoğlu, bu tecridin aynı zamanda kadın özgürlükçü, ekolojik paradigmanın da tecrit altına alınması olduğunu dile getirdi. Bununla Ortadoğu’da, Rojava’da, Başur’da, Bakur’da bu düşüncenin yayılmasının engellenmeye çalışıldığını kaydeden Türkoğlu, “Savaşa karşı halkların barışının sağlanacağı tek alternatifi tecrit altına alınmış durumda. Bunun için barış mücadelesi örgütlülükten geçiyor. Bütün kadınların daha çok örgütlenmesi gerekiyor. Uluslararası devletlerin savaş politikalarına karşı herkes bir söz kurmak zorunda. İktidar kimdeyse sen ona karşı mücadele verirsin. Sonuçta ezme, sömürü ilişkileriyle sürüyorsa bu savaşlarda, halkların yan yana gelmesi lazım, kadınların birlikte mücadele etmesi lazım” diye konuştu.
Barış Annesi Behiye Yalçın ise panelde dünya genelinde süren savaşların zorluğunu en çok annelerin yaşadığını belirterek, “Biz hiçbir yerde savaşın yaşanmamasını istiyoruz. Bizler de dünyadaki her halk gibi kendi topraklarımızda, özgürce, insanca, eşit bir şekilde yaşamak istiyoruz” dedi.
‘Hayat Kürtlerin içine sinmedikçe kimsenin içine sinmez’
Daha sonra söz alan Barış Akademisyeni Prof. Dr. Melek Göregenli de “Dünyayı değiştirenler azınlıklardır. Dünyada adaletsizlik sadece bizim coğrafyamızda yaşanmıyor. O yüzden ısrarlı ve kararlı azınlıklar, dünyayı değiştirir. Israrlı ve tutarlı olmaya devam etmeliyiz. Türkiye’de hayat Kürtlerin içine sinmedikçe kimsenin içine sinmez diye düşünüyorum” dedi.
‘Hakikatin kaybıyla her şey kötüye gitti’
Son olarak konuşan avukat Ayşegül Karpuz Tör ise Türkiye’de barışın konuşulduğu bir dönemde başlayan Suriye iç savaşı nedeniyle Türkiye’ye yoğun bir göçün başladığını anımsattı. Suriye’den gelen bir kadın mültecinin, kendisine “Savaş başladığında kaybettiğimiz ilk şey hakikattir” dediğini aktaran Tör, “Hakikatin kaybıyla birlikte her şey daha kötüye gitti. Daha sonra Barış Akademisyenlerinin yaptığı, devletin ya da iktidarın rahatsız olduğu şey; Diyarbakır Sur’da ya da bölgede yaşanan hakikatin yüksek bir sesle haykırılmasıydı. Bilim insanları ‘Orada insanlar ölüyor, sokağa çıkma yasaklarının ve bombalamaların yarattığı bir sorun var’ dedi. Yani iktidar bu hakikatle bocaladı, yüzleşmek istemedi. Ve hukukun yaptırım gücünü kullandı” diye belirtti.
Soru-cevap bölümü ile sona eren panelin ardından müzik dinletisi yapıldı.
Kaynak: MA