Gazeteci Fehim Işık, Türkiye ve Irak hükümeti arasında imzalanan ‘güvenlik mutabakatının’ Kürt kazanımların hedeflendiğini belirterek ‘Sadece Irak’ı, Güney Kurdistan’ı değil, Rojava’da ki Kürt kazanımlarını da yok etmeye dönük bir stratejik ortaklıktır’ dedi
Türkiye’nin, KDP ortaklığıyla Federe Kurdistan Bölgesi topraklarına dönük saldırıları devam ediyor. Bu saldırılar bağlamında yürütülen görüşmeler sonucunda ise 15 Ağustos’ta Irak hükümeti ile “güvenlik mutabakatı”nı imzalandı. Mutabakatta, iki ülke arasında askeri anlamda ortak eğitim ve koordinasyon merkezinin kurulması kararı yer aldı. Tartışmalı mutabakatın hemen ardından da Süleymaniye’de Özgür Basın çalışanlarına yönelik SİHA saldırısında iki gazeteci katledildi, 6 gazeteci yaralandı.
Gazeteci Fehim Işık, imzalanan mutabakata dair Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Esra Solin Dal’a değerlendirmelerde bulundu.
‘DAİŞ çetesini bölgeye gönderdi’
Erdoğan’ın Nisan ayında Bağdat’a gitmesiyle mutabakatın ilk adımlarının atıldığını belirten Işık, daha sonra Federe Kürdistan’a gidilerek KDP yetkilileriyle görüşmeler yapıldığını hatırlattı. Türkiye’nin Irak’a dönük su tehditleri ve akabinde KDP ile geliştirilen ilişkilere dikkati çeken Işık, “Türkiye’nin Irak’a dönük tehditleri neticesinde bu mutabakat metni imzalandı. Türkiye, Federe Kurdistan’da 71 üst açmak istiyordu. Şu an o üstelerin sayısının 80’i aştığı söyleniyor. Türkiye bu üslerin yanı sıra binlerce askeri teçhizat, tank, top ve zırhlı aracını oraya gönderdi. Uluslararası makamların resmi verilerine göre Türkiye, Karabağlar ve Libya’da kullanılmış binden fazla DAİŞ çetesi ve desteklediği selefi silahlı grupları bu alana göndererek, bölgeye dönük tehditlerini arttırdı. Bunların neticesinde bir antlaşma imzalandı” diye belirtti.
‘Askeri üsler resmileşecek’
Mutabakatta yer alan iki önemli noktaya işaret eden Işık, ilkinin Bağdat’ta ortak koordinasyon merkezi oluşturmak, ikinci olarak da Başika başta olmak üzere Federe Kurdistan Bölgesel yönetimi topraklarında askeri üstleri resmileştirmek olduğunu söyledi. Bu durumun ise Türkiye’nin bölgedeki askeri varlığını güçlendirecek bir duruma dönüşeceğini dile getiren Işık, hatta bölgede Irak’ın içişlerine müdahale edecek askeri güçlerin de eğitilmesinin söz konusu olduğunu ifade etti.
KDP’nin etkisi
Irak’ın tutum değişikliğinin nedenine değinen Işık, Türkiye’nin tehditlerinin yerini bulmasında su ve Irak hükümetinin zayıflığı etmeni gibi görünse de en önemli nedenin Türkiye’nin KDP’yle kurduğu stratejik ilişkiler olduğunun altını çizdi. Işık bu ilişkiye ilişkin şunları belirtti: “Türkiye, KDP ile olan stratejik ilişkisinden yararlanarak orada oluşturduğu çok sayıda askeri üssün yanı sıra neredeyse Irak pazarının tamamına hitap eden ama ağırlıkla da Güney Kurdistan pazarına hitap edecek ekonomik ve siyasal gücünü de arttırmış durumda” ifadelerini kullandı.
KDP’nin Irak merkezi hükümetine dönük şantajlarını olduğunu belirten Işık, “KDP bir anlamıyla Irak hükümetine ‘Ya sen PKK’ye karşı işbirliğinde Türk devletiyle ortaklaşıp bize destek verirsin, ya da biz Türk devletiyle ilişkilerimizi daha ileri düzeye taşırız’ dedi. Bu konuyla KDP’nin Bağdat’a dönük ciddi açıklamaları oldu. Irak kendisine dönük bu şantajlara Türk devletiyle esasen bir Kürt karşıtlığı üzerinden uzlaşıya girmiştir. Yani deyim yerindeyse KDP’nin şantajlarına karşı ‘O zaman bende Türk devletiyle, Kürt kazanımlarına karşı bir ortaklık geliştiririm’ dedi ve bu mutabakatı imzaladı” şeklinde konuştu.
‘Stratejik bir ortaklık’
Türkiye ve Irak arasında imzalanan mutabakat ile Kürt kazanımlarına karşı ortak stratejik bir ittifak kurulduğunu kaydeden Işık, “Şimdi bu stratejik ittifak kesimlerinden biri de KDP’dir. Kürtlerin kazanımları hedeftedir. Bu, sadece Irak’ı, Güney Kurdistan’ı etkileyen bir durum değildir. Bu aynı zamanda Rojava’da ki Kürt kazanımlarını da yok etmeye dönük bir stratejik ortaklıktır. Bu stratejik plan, Güney Kurdistan ve Rojava Kurdistanı’nı birbirinden bir bütün olarak ayıracak ve Irak Kalkınma Yolu Projesi devreye girecektir. Bu aynı zamanda Şengal’i de bir bütün olarak yalnızlaştıracak ve Şengal’i de statü olarak ortadan kaldıracaktır. Bu uzun vadeli bir plandır ve Kurdistanı kendi arasında paylaşan tüm ülkelerde, Kürtlerin statü sahibi olmasının ve özgürlük mücadelesini ortadan kaldırmanın hesap ve kitabını yapıyor. Türkiye, Irak ve Suriye’nin amacı budur. Özelikle Irak ve Türkiye arasındaki mutabakatın amacı budur” ifadelerini kullandı.
‘İmha ve soykırım konsepti’
Irak’ın PKK’yi “yasaklı örgütler” olarak nitelendirse de “terör örgütü” olarak görmediğini belirten Işık, metne Türkiye’nin isteği üzerine yasaklı örgütlerin yanına “terör örgütü” kavramının eklendiğini söyledi. Irak ve Türkiye arasında yasaklı örgütlere karşı istihbari paylaşım olacağını kaydeden Işık, “Bu istihbarı bilgiler doğrultusunda orada askeri operasyonlar yapılması planlanıyor. Kurdistan’da bilindiği gibi Kürt partileri arasındaki ilişkiler zayıfladıkça Irak Merkezi hükümeti, Federe Kurdistan’da daha fazla güçlenmeye başladı. Geçmişte tüm hava alanları Erbil ve Süleymaniye’de Kürtlerin kontrolündeydi ama şimdi Bağdat hükümetinin kontrolünde. Tüm gümrük kapıları şu anda Irak Merkezi hükümetinin kontrolünde ve aynı zamanda sınır muhafızları adı altında çok sayıda Irak ordusu askeri de Kurdistan dağlarına yerleştirildi. İki devletin birlikte istihbarat paylaşımları neticesinde kendi çıkarları doğrultusunda ortak operasyonlar yapmaları, bizim baştan dediğimiz Kürtlere karşı yaşama geçirilmek istenen yeni bir imha ve soykırım konseptidir” diye belirtti.
İmzalanan bu mutabakatın Türkiye’nin Kürt sorununa dair demokratik bir çözümü olmadığının göstergesi olduğunu kaydeden Işık, “kandan nemalanan” siyasi bir oluşumun savaşı büyütmek dışında hiçbir politikası olmadığını ifade etti.
‘4 devletin tek ortak noktası Kürt karşıtlığı’
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’la Erdoğan arasındaki görüşmeye dair Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yaptığı açıklamaya işaret eden Işık, “Daha önce Hakan Fidan, ‘çok açık bir dille geçmişte olduğu gibi Türkiye, İran, Irak ve Suriye tekrar yeniden bir araya gelerek bölge siyasetinde etkili olabilmek için ortak stratejik politikalar üretebilir’ dedi. Eğer bu dört devlet bölgeye ilişkin ortak stratejik plan oluşturuyorsa bunun altındaki tek ortaklık vardır. Oda Kürtlere karşı yürütülecek politikalardır. Çünkü bu dört devletin tek bir ortak noktası var oda Kürtlerdir. Bu dört devlette Kürtlerin Ortadoğu’da statü sahibi olmasını istemiyorlar. Türkiye bu dört devleti yeniden bir araya getirerek, geçmişteki Sadabat Paktı Anlaşması’nı yaşama geçirmek istiyor” dedi.
‘Birlikte hareket etmeliler’
Bu politikaların hayata geçmesinin kolay olmadığını, Kürtlerin Ortadoğu’ya damgasını vurduğunu belirten Işık, Kürtlerin DAİŞ’e karşı mücadelesine dikkat çekerek şunları söyledi: “Böyle bir Kürt gerçekliği karşısında bu planlarını yaşama geçirmek elbette kolay değil. Federe Kurdistan’da KDP dışında Türki devletinin bu ilişkilerini destekleyen tek bir siyasal çevre yok. Burada önemli olan ve bu riske karşı birlikte hareket etmesi gereken Kürtlerdir. Kürtler eğer Türkiye’nin işgal, ilhak ve yeni sömürgecilik anlayışına karşı geniş bir cephe oluşturmaz ise elbette zorlanacaklardır.”
‘PKK gerekçe yapılıyor’
Türkiye’nin Kurdistan’ı işgal etmek için PKK’yi gerekçe yaptığını ve bununla Kürt düşmanlığını gizlediğini söyleyen Işık, Irak hükümetinin de bununla Federe Kurdistan Bölgesi’ni zayıflatmayı hedeflediğine işaret etti. PKK gerekçesinin ise gerçekçi olmadığını, bunun da 2013’te başlayan diyalog süreciyle de açık net görüldüğünü ifade eden Işık, Kürt hareketinin demokratik çözümden yana olduğunu tecridin kaldırılmasını da bu diyalog yolunun açılması olarak istediğini söyledi.
‘KDP bu siyasetinden vazgeçmeli’
KDP’nin Türkiye ile girdiği ilişkilerden vazgeçmesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Işık, şunları belirtti: “Türkiye bugün KDP’yle dost gibi görünse de esas itibariyle Türkiye kendi emellerini yaşama geçirmek istiyor. Bugün Federe Kurdistan’da halk mutlu değilse, insanlar Avrupa’ya kaçıyorsa, maaşını alamıyorsa bu KDP’nin ortaya çıkardığı bir siyasetin sonucudur. KDP milyar dolarlara hüküm ederken orada halkın yoksul olması, insanların kendini özgür hissetmemesi bununla bağlantılıdır. Bugün demokratik bir seçim yapılırsa KDP kaybedecektir. KDP bu siyasetinden vazgeçmelidir, vazgeçmiyorsa tüm Kürtlerin en geniş cephede buna karşı örgütlenmeyi sağlamalıdır.”
İSTANBUL