Avrupa Birliği’nin kurulmasıyla birlikte madencilik faaliyetleri neredeyse tamamen durmuştu. Avrupalı maden şirketleri, kapitalist üretimlerde ihtiyaç duydukları madenleri elde etmek amacıyla sömürge ya da yarı sömürge ülke coğrafyalarını yerle bir eden madenciliğe ağırlık verdiler. Dünyada ve dolayısıyla Avrupa’da süren sermayenin büyüme ve yeniden üretim süreçlerinde yaşanan tıkanma ile birlikte küresel ısınmayı aparat haline getirerek yeni bir büyüme ve yeni yatırım alanları için ‘temiz enerji’ iddiasıyla yoğun bir süreç başlatıldı.
Karbon kirliliğini bitirme gerekçesiyle güneş, rüzgar, jeotermal, nükleer vd. enerji üretimleri için büyük teşvikler ve destekler açıklandı. Elektrikli araçlar dahil birçok konuda değişime gidilecek politikalar hayata geçirilerek sermaye için yeni ve çok büyük bir birikim yolunu açmayı başardılar. Halklarda küresel ısınmayla mücadele ediliyor iddiasıyla rıza üretme çalışmalarını uzun yıllardır sürdüren kapitalist emperyalist dünya, yeni birikim yolunun yaratacağı yıkımları gözlerden uzak tutmaya çalışsa da, bunda yeterince başarı elde edemedi. Dünya halkları bu sermaye dönüşümü sürecinde ortaya çıkacak olan yıkımları görüp direnişler başlattı.
Başta lityum madenciliği olmak üzere geçmişe rahmet okutacak madencilik girişimleri ve faaliyetleri sürerken, Arjantin, Şili ve Bolivya’da lityum madenlerine karşı yıllardır yerli halklar direnişlerini sürdürüyor. Avrupa’da ise Portekiz ve Sırbistan’da kitlesel eylemlerle lityum madenciliğini önleme mücadelesi kesintisiz devam ediyor. Portekiz’in kuzeyindeki dağlarda, ülkenin en büyük ikinci şehri Porto’nun yaklaşık iki saat kuzeydoğusunda çok önemli bir tarım alanı yer almakta.
Buradaki Covas do Barroso köyünde, Avrupa’nın en zengin lityum yataklarından birinin bulunduğu belirtilerek madencilik operasyonu başlatılmış durumdadır. Covas köyü, Avrupa genelinde 2030 yılına kadar açılması beklenen nadir toprak elementleri ve mineral madenciliği için açılmak istenen yaklaşık 50 yeni madenden sadece biri. Projenin açıklanması sonrası Portekizlilerin Cavos köyünde başlattıkları eylemler ve etkinlikler sürdürülürken, bölge üzerinde baskı her geçen gün artmakta.
Avrupa Birliği Komisyonu’nun hem Portekiz’de hem de Sırbistan’da lityum madenciliğini destekleyen girişimleri sürerken, Sırbistan halkı Rio Tinto tarafından açılmak istenen lityum madenine karşı on binlerce insanın katılımıyla gösteriler yapıyor. 3 yıl önce yüzbinlerin katıldığı eylem sonrası maden projesi iptal edilirken, geçtiğimiz ay Sırbistan Anayasa Mahkemesi Rio Tinto lehine karar vererek, hükümetin imzalanan anlaşmayı iptal edemeyeceğine hükmetti. Bu gelişme sonrası Sırbistan halkı yeni bir direniş süreci başlatarak on binlerce kişinin katıldığı eylemler gerçekleştirdi.
Avrupa Komisyonu sözcülerinden Johanna Bernsel, geçtiğimiz salı günü yaptığı açıklamada, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in, lityum madenine yönelik protestoların arkasında Batılı güçlerin olduğu yönündeki iddialarda bulunması trajikomik bir durumu ortaya çıkardı. AB Komisyon Başkan Yardımcısı Maros Sefcovic ve Almanya Şansölyesi Olaf Schulz, Sırbistan’ın Anglo-Avustralyalı madencilik şirketi Rio Tinto’nun ülkenin batısında lityum madeni geliştirmesine yeşil ışık yakmasından birkaç gün sonra Belgrad’da mutabakat zaptı imzalamıştı.
Avrupa Birliği (AB) yönetimi salı günü yaptığı açıklamada, Brüksel’in elektrikli otomobil bataryaları ve Avrupa’nın devam eden enerji dönüşümü için gerekli olan kritik ham maddelere erişim konusunda Çin’e olan bağımlılığını azaltmak amacıyla imzaladığı bir düzineden fazla anlaşmanın sonuncusu olan bu ortaklığa “tamamen bağlı” olduğunu vurguladı. AB’nin anlaşmanın imzalandığı 18 Temmuz’dan bu yana ortaya koyduğu yaklaşımlar, Sırbistan’ın başkentinin 100 kilometre batısındaki Jadar vadisinde Avrupa’nın en büyük lityum madenini desteklemesi Rio Tinto’yu mutlu ederken, Sırbistan halkı öfkeli.
Türkiye’ye gelecek olursak, Eskişehir’de Cengiz Holding’in altın madeni girişimine karşı güçlü bir karşı koyuş sürerken, bölgede açılmak istenen NTE madenciliği karşısında duyarsızlık yaşanıyor. En az altın madeni kadar büyük ekolojik yıkımlara neden olacak olan bu girişime adeta sessiz kalınması bölge için felaket anlamına geliyor. Eskişehir Sivrihisar ilçesinin kuzey batısında bulunan Karaburhan, Kızılcaören, Karkın ve Okçu köyleri arasında yer alan 1 milyon 500 bin hektar alanda, başta toryum olmak üzere barit, fluorit gibi nadir toprak elementlerini içeren yataklar olduğu iddiasıyla bölge yağmaya açıldı.
Uranyum, toryum ve diğer nadir toprak elementlerine yönelik hazırlıkların ise Eskişehir Beylikova’da inşa edileceği belirtilen işletme ile bir adım daha ileriye taşınırken Manisa kırsalında mineral madenciliği için saha ihalesi açıldı. Tüm bular yaşanırken, Malatya Kuluncak’ta ‘Yerli’ otomobilde kullanılacağı iddia ettiği NTE ve mineral madenciliği başlatılacağı duyuruldu. En son Dersim’de Munzur Üniversitesi’nde kurulan laboratuvarla bölgedeki sondajların NTE madenciliğine doğru genişletileceğini ortaya koydu.
Öte yandan Cengiz Holding, Eti Bakır Mazıdağı tesislerinde kobalt, nikel, mangan ve lityum bileşikleriyle pilin ana bileşenlerinden olan katot aktif malzeme üretimi yapmakta. Küre dağlarından özel tren hattı ile Mazıdağı’na taşınan bakır priti ile yine aynı holdinge bağlı Eti Alüminyum’un Seydişehir fabrikasında işlenen boksit madeninden lityum elde etmek için Mazıdağı’nda ileri saflaştırma ve lityum karbonat ve lityum hidroksit sentezi gerçekleştirilmekte.
Hakkari ile Şırnak coğrafyasında zengin çinko yatakları olduğu iddiasıyla NTE ve mineral madenciliğini 80 km’lik hat üzerinde genişletmek için adımlar atılırken, bu amaçla Siirt’te Katar ortaklığı ile izabe tesisi kurulumu gerçekleştirildi. Bir diğer gelişme ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile Suudi Arabistan Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Bandar bin İbrahim Alkhorayef arasında, NTE madenciliği için işbirliği mutabakat zaptı imzalanması dikkat çekiciydi.
Son olarak, tüm bu gelişmeler kulağımıza hoş gelen ‘yenilenebilir-temiz’ gibi sözcüklerle geleceğimizin elimizden alınacağını gösterirken, algılarımızı bu bağlamda yaşanan süreçlere açık tutmak çok önemli bir duyarlılık olacaktır. Asıl sorun kapitalizmin bitmek bilmez aç gözlülüğü ve genişleme, büyüme zorunluluğudur.