“Hapsetmenin Alternatifleri” başlıklı konferansta konuşan Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Eren, Türkiye cezaevlerindeki tutuklu sayısının 260 bini aştığını belirtti.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) ve Türkiye Hapishane Çalışma Merkezi’nin (TCPS) ortak düzenlediği “Hapsetmenin Alternatifleri” başlıklı uluslararası konferans Mimar Sinan Üniversitesi Bomonti Kampüsü’nde başladı. İki gün sürecek olan konferansa yurt içi ve yurt dışından çok sayıda akademisyen, yazar, araştırmacı ve aktivist katıldı.
‘Ceza, sapı olmayan bir kılıç’
Konferans programında yer alan Aydın Barosu avukatlarından Cennet Ceyda Boğa, “suç” ve “ceza” kavramları üzerinde bir sunum yaptı.
“Suç”un hukuk düzeninde ceza tehdidiyle yasaklanan bir fiil olduğunu belirten Boğa, “ceza”nın ise çoğu zaman sapı olmayan bir kılıç olduğunu, hem sapı tutanın elini hem de karşısındakini yaraladığını ifade etti. Ceza oranlarının son zamanlarda çok fazla arttığı üzerinde duran Boğa, Avrupa Birliği standartları ve evrensel normların Türkiye’de etkin ve yetkin bir şekilde kullanılmadığını belirtti.
Cezaevlerinin ise, toplumun gözetlenmesinin en bariz örneklerden bir tanesi olduğunu ifade eden Boğa, “Cezaevleri ideolojik aygıtlardır. Siyasi iktidar tarafından çok çabuk şekillendirilir. Yasaların konulma amacı toplumsal düzeni sağlamaktır. Fakat cezaevine özne olarak giren biri, nesne olarak çıkıyor. İnsanların üzerinde psikolojik bir yıkım oluşuyor. Kişinin öz benliğinin yitirmesine neden oluyor” diye konuştu.
17 yeni hapishane
Onun ardından CİSST Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Eren konuştu. Cezaevlerindeki kişi sayısında son yıllarda yaşanan artış üzerinde duran Eren, 2005-2015 yılları arasında tutuklu sayısının 55 binden 176 bine çıktığı bilgisini paylaştı. Eren, bu sayının bugün ise 260 bini aştığını kaydetti.
Tutuklu sayısındaki artışta Türkiye’nin dünyada 8’nci sırada yer aldığını ifade eden Eren, şunları dile getirdi: “Ülkede özellikle 2010’dan sonra hapishane sayısı azalırken, mahpus sayısı artıyor. Çünkü kaza hapishaneleri yerine kampüs tipi hapishaneler açılıyor. 2018 yılında 17 tane hapishane açıldı. 4 tanesinin de Aralık ayının sonuna kadar tamamlanacağı açıklandı. Silivri Ceza Kampüsü’nde 18 bin 500 mahpus var. Birçok kentten daha büyük ceza kentleri oluşturuluyor. Daha önceleri yaygın olan kaza tipi hapishanelerde kaldığınız zaman aileniz ziyarete daha rahat gelebiliyordu. Sosyal çevreniz yakınınızda idi. Bunun yanı sıra hapishanedeki personel de o yöreden birileri oluyordu Oğlunuzla aynı yerde kalabiliyordunuz. Dolayısıyla sizi yalnızca suçlu olarak damgalamaları biraz daha zor oluyordu. Bu nedenle kaza tipi hapishaneler kampüs tipi hapishanelere oranla kötü muameleyi azaltan yerlerdi. Kaza tipi hapishanelerden kampüs tipi hapishanelere geçişle birlikte kötü muamele daha fazla artmıştır. Bu dönüşümün kendisi başlı başına eleştirilmesi gereken bir konudur.”
‘Hepimiz tutuklanmayla karşı karşıyayız’
Sunumunda uzun ve orta ağırlıktaki suçların tek cezalandırma aracının cezaevleri olması üzerinde duran Demokrat Yargı Derneği üyesi Hakim Defne Bülbül ise, gözaltlarının da bir hapsetme pratiği içerisinde düşünülmesi gerektiğini belirtti.
Tutuklamalardan kaynaklı yaşanan hak ihlallerine değinen Bülbül, “AİHM, Demirtaş için vermiş olduğu kararda birden fazla noktada ihlal olduğunu söyledi. Bunlardan biri, uzun tutukluluk ihlalidir. Yargı açısından bağlayıcı bir karar verilmesine rağmen hala tartışmalar yapılıyor. Hukukun çiğnendiği bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu durum siyasal iktidarın nüfuz etmesiyle yakından alakalıdır. Hepimiz ‘terör’ suçundan her an tutuklanma durumuyla karşı karşıyayız. Böyle bir siyasal iklimde yaşıyoruz” diye konuştu.
Kaynak: MA