Avustralya Yeşiller Partisi Milletvekili Abigail Boyd, tecridin barış normlarının çöküşü olduğunu belirterek, ‘Sayın Öcalan statüko için tehlikeli çünkü o bir sembol, çünkü o bir umut ışığı’ dedi
İmralı Adası’nda tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit devam ederken tecride karşı uluslararası alandan da sesler yükselmeye devam ediyor. Avustralya Yeşiller Partisi Milletvekili Abigail Boyd, Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecrit ve işkence sistemini geçtiğimiz hafta Avusturalya Parlamentosu’nun gündemine taşıyarak, PKK Lideri için, “Baskıcı Türk devletine karşı 100 yıllık Kürt direnişinin sembolüdür” tanımlaması yaptı.
Avustralya Yeşiller Partisi Milletvekili Abigail Boyd, derinleşen tecrit, tecrit karşısındaki uluslararası kurumların yaklaşımına ilişkin JINNEWS’in sorularını yanıtladı.
‘Türkiye buna son vermeli’
Tecridi ele alma ihtiyacına değinen Boyd, “Avustralya’da olan biz siyasilerin ve insanların da işi ve insan haklarının ihlal edildiğini gördüğümüzde buna karşı durmamızın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir parlamento üyesi olarak parlamentoda kayıtlara geçecek şeyler söyleyebilmek ve siyasetçi arkadaşlarım arasında bu konulara ilişkin farkındalık yaratmaya çalışmak benim için bir ayrıcalık. Diğer yandan Sayın Öcalan’a özgürlük için burada Kürt toplulukları tarafından yürütülen kampanya konusunda çok güçlü hislerim var. Bir insanın bu kadar uzun bir süre avukatları ve ailesiyle görüştürülmeden tutsak edildiğini düşünmek beni en başta insan olarak derinden yaralıyor. Bu sadece uluslararası insan haklarının ihlali değil. Bu, Türkiye’nin kendi yasalarının da ihlalidir ve buna bir son verilmelidir. Bunun için uluslararası farkındalığı arttırarak Sayın Öcalan’ın serbest bırakılmasına yardımcı olabiliriz” dedi.
Avrupa’nın tutarsız yaklaşımı
Avrupa ülkeleri ve uluslararası kurumların sessizliğine değinen Boyd, “Dünyadaki farklı halklara ve başka ülkeler arasındaki güç dengesine baktığımızda bunun ilginç olduğunu düşünüyorum. İnsan hakları ihlallerine yönelik bu tür tutarsız yaklaşımları gördüğümüzde, Avrupa Birliği’nin ya da ABD’nin ve çoğu zaman Avustralya’nın hangi insan hakları ihlallerinden şikayetçi olup hangisinden olmayacağını, hangi ülkelerin önünde eğilmek veya karşı durmamak istediğini seçip belirlediğini görüyoruz. Türkiye’ye karşı yaptırım uygulanmadığına şahitlik etmemizi çok ilginç buluyorum. Aslında en şok edici olanı, ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı pek çok ülkede yaptırım uygulanmadığını görüyoruz. Çünkü Avustralya gibi ülkeler ve Avrupa’daki ülkeler güçlü müttefikler olarak gördükleri ya da çok zengin ticari ilişkilere sahip oldukları ülkelerin hükümetlerini üzmek istemiyorlar.Bence dünya çapında seslerin bir araya geleceği bir ülkeler korosuna ihtiyacımız var. Sesimizi yükseltmeli ve diğer ülkelere de aynı şeyi yapmaları için baskı uygulamalıyız” diye konuştu.
‘İkiyüzlülük dile getirilmeli’
CPT Türkiye’ye dair açıklamam yapmamasını değerlendiren Boyd, “Bence insan hakları ihlallerinin nerede ya da insan hakları ihlallerini kimin yaptığına bakılmadan buna önem vermeyen bir duruma doğru ilerlememiz gerekiyor. Bu ihlallere karşı ayağa kalkmalı ve çok net olmalıyız. Uluslararası aktörlerin, dediğim gibi, kime karşı duracakları ve kimi önemsedikleri arasında seçim yaptıkları bir ortamda bu ikiyüzlülüğü dile getirmenin gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum. Ve umursadıklarını ya da kimi umursamadıklarını. Bunu Filistin’de çok net bir şekilde görüyoruz. Kürt halkına karşı görüyoruz. Dünya genelinde ötekileştirilen ve ayrımcılığa uğrayan pek çok başka toplulukta da görüyoruz. Biz sadece hangisini destekleyeceğimizi ayıklayıp seçiyoruz ve bu kesinlikle yanlış” diye belirtti.
‘Tarihin akışını yönlendirebilir’
Abdullah Öcalan fikirleri Orta Doğu’da hayat bulursa nasıl bir Orta Doğu ile karşı karşıya olunacağına değinen Boyd, “Bence izlenim olarak gördüğüm şey, onun bir umut ışığı olduğu. Özgürlük, eşitlik ve insan haklarını savunan böyle insanlara sahip olduğunuzda, Sayın Öcalan’ın serbest bırakılmasının, dünyanın dört bir yanındaki insanların daha fazla umut sahibi olmaya başladığı bir domino etkisine neden olan anlardan biri olabileceğini düşünüyorum. Onun gibi daha fazla lider ayağa kalkarak tarihin akışını yeniden yönlendirebilir. Dolayısıyla Sayın Öcalan’ın serbest bırakılmasının Orta Doğu için çok daha olumlu bir bakış açısına yol açacağını düşünmenin hayali bir fikir olduğunu sanmıyorum. Bence şu anda buna gerçekten ihtiyacımız var. Çünkü Filistin’de yaşananlar çok korkunç ve çok iğrenç. Ve dünya hala uzaklara bakıyor ve bunun değişmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Abdullah Öcalan’ın halklar için ne ifade ettiğine değinen Boyd, “Dünyanın her yerinde, başkalarının söylediklerinden hoşlanmayan iktidar sahipleri onları tehlikeli olarak etiketliyor. Bunu her yerde görüyoruz. Avustralya’da bile bunu görüyoruz; burada inanılmaz derecede katı ve acımasız protesto karşıtı yasalarımız var; hükümete karşı durursanız ve onların istemediği bir yerde, onların hoşlanmadığı bir şey söylerseniz, kolayca para cezasına çarptırılabilir ya da en az 12 yıl hapse atılabilirsiniz. Bu, muhalefeti ve işleri yapmanın farklı yollarını tehlikeli olarak gören bir hükümetin hamlesidir. Farklı fikirleri tehlikeli olarak görüyorlar. Dolayısıyla Sayın Öcalan elbette statüko için tehlikeli. Çünkü o, bir sembol, çünkü o bir umut ışığı. Bir şeyleri daha iyiye doğru değiştirme potansiyeline sahip. Ve iktidardaki insanlar bunu istemiyor. Bu yüzden onu tehlikeli olarak yaftalamalarına şaşırmadım” dedi.
‘Elimizden geleni yapacağız’
“Uluslararası toplumun yapabileceği pek çok şey var” diyen Boyd, “Bence yaptırımlar inanılmaz derecede güçlü bir etki yaratır. Ne yazık ki bunları daha fazla kullanmamız gerekiyor. Ve ne yazık ki para ahlaktan daha fazla konuşuyor. Dolayısıyla yanlış yapan ülkelere yaptırım uygulayabiliyorsak bunu kesinlikle yapmalıyız. Ayrıca dünyanın dört bir yanındaki sendikal hareketlerin, hükümetlere yaptıklarını değiştirmeleri için baskı yapmak amacıyla işçileri, emeklerini geri çekmeleri için örgütleme konusunda büyük bir rol oynadığını düşünüyorum. Bence barışçıl ve demokratik bir şekilde protesto etmenin pek çok yolu var. Umarım hiçbir zaman bundan daha fazlasına gerek kalmaz. Ama bence en azından bu adımları atmalıyız ve bu Avustralya gibi yerlerde hala çok uzak görünen bir şey ama yaptırımları kullanmak, biliyorsunuz, Güney Afrika için çok etkili oldu. İnsan haklarına uygun davranmayan ve önemli şeyler yapmayan ülkeler için bunu tekrar yapabiliriz. Yani evet, bence yapabileceğimiz çok şey var. Sadece birlikte çalışmamız gerekiyor. Buradaki Kürt toplumu ile çalışmanın benim için büyük bir zevk olduğunu düşünüyorum. Kendimi Sydney Kürt toplumuna çok dahil hissediyorum, harika insanlar. Ve hayata dair harika bir felsefemiz var. Bu nedenle yapabileceğim her şeyi yapmaya devam edeceğimi umuyor ve yardım etmek elimizden geleni yapacağız” diye konuştu.
Melek Avcı / JINNEWS – Ankara