Alevi Bektaşi Kültürü Cemevi Başkanlığı, isimlendirilmesinin kendisi devlet eksenli siyaset anlayışının ürünüdür. Kavramlar anlamlar dünyasının dayandığı yapının aynası durumundadır. İsimlendirme ve kavramlardaki anlam ve değer değişikliği düşünce ve anlam dünyasındaki değişimin de göstergesi durumundadır. Bu mana ile söz konusu başkanlık Aleviliği, devletin resmi Bektaşiliği (Türk İslam Bektaşiliği) ile eşitleyen, her iki süreği cemevine sığdıran, kontrol ve denetim altına alan, egemen kültür ile özdeş tutan bir resmi akıl söz konusudur. Her ne kadar ki AKP-MHP ittifakı döneminde kurulmuş olsa da sonuç itibariyle bir devlet aklıdır. Esasında bu kuruma karşı olduğunu söyleyen bir çok resmi muhalefet partilerinin hepsi Alevi süreklerini “Türk İslam Aleviliği ya da Türk İslam Bektaşiliği” içerisinde eritme konusunda hem fikirler. Başka bir ifade ile resmi ideoloji ile birleşen tüm parti ve kurumlarda “ötekilere” ait tüm değerler tahakküme ve devletçi ideolojiye dayalı politika anlayışı söz konusudur. Halbuki politika, ilk insanın toplumsallığından başlayarak ikrar ve rızalık üzerine kurulu toplumu esas alarak, sorunların çözüm modelidir. Bu yönü ile söz konusu kurum bir iktidar alanı olarak rıza toplumu politikasının inkarı üzerine kuruludur. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Alevi süreklerini, özellikle Reya Heq Kürt Alevi ocak sistemini etkisiz hale getirme, sistemiçileştirme, karşıt Aleviliği oluşturma amacıyla kurulmuş bir devlet kurumudur.
Alevi Bektaşi Kültürü Cemevi Başkanlığı kendisini yöneten, Alevileri ise “yönetilen” ikilemi içerisinde ele almaktadır. Söz konusu “kültür” kavramı ise inançlardaki demokratik kültürden ziyade erkek egemen esaslar üzerinde kurulu olan, milliyetçi, dinci, cinsiyetçi bir kültürü esas almaktadır. Ayrıca her biri özerk, özgün sürek olan ve zaman ve mekan içerisinde özgünlükleri olan süreklerin hepsi Türk İslam Bektaşiliği içerisinde eriterek kültürel soykırımı esas alınmıştır. Reya Heq, Nuseyri, Tahtacı, Çepni, Kalenderi, Bedrettini… vs sürekleri ve bu süreklere ait toplumsal hafızayı, kültürel mirası, özgür yaşam iradesini büyük bir kırıma uğratmak amacı söz konusudur.
Birçok Alevi kurumu ABKCB’yi (Alevi Bektaşi Kültürü Cemevi Başkanlığı) kayyum olarak ya da Alevi Diyaneti olarak tanımladı. Bu tanımlamaların tarihsel arka planına bakmak gerekiyor.
Özellikle 16. yüzyılda Hacı Bektaş Veli Dergahı, zamanın Osmanlı iktidarına muhalif halifeler, devreşler yetiştirince Balım Sultan bu dergaha kayyum olarak atandı. Alevi dernek hattının Balım Sultan ve kayyum ilişkisini bu topluma anlatması gerekir. Bu dönemde Osmanlı Devleti Balım Sultan üzerinden kendi Bektaşîlerini yaratıyordu. Aynı mantık günümüzde ABKCB tarafından uygulanmaktadır. Dergahlar toplumsal dayanışma, birlik, beraberlik, komünal yaşam temelinde var olan, devlet dışı ahlaki politik kurumlardır. Daha sonraları bu manevi kurumlar sistemiçileşerek bu hakikatten uzaklaşmışlar, devletin imtiyazlı kurumları haline gelmişlerdir.
Kanunî Sultan Süleyman döneminde kentlerdeki Bektaşi kurumlarına kayyum atanması siyaseti devam ettirilir. 2. Mahmut döneminde başlayan Bektaşi ve Alevi katliamı, Abdulhamit döneminde özellikle Reya Heq Kürt Alevi ocaklarına yönelik bir asimilasyon, kontrol ve denetim altına alma, asimile etme, Dersim bölgesine asimilatörlerin gönderilmesi, misyoner çalışmalarının yapılması, kendi Kızılbaşını yaratma siyaseti söz konusudur.
İmparatorluklar döneminde başlayan bu resmi anlayış, daha sistemli bir şekilde ulus devlet döneminde devam etti. Ulus devletin hakim bir etnisite, din, mezhep veya başka bir grupsal olguya dayanarak toplumu, ulusu homojenleştirme sürecinde “öteki” dinler, inançlar, kültürler, mezhepler, kimlikler… yok edilmeye çalışıldı. Cumhuriyet Modernitesinin ulus devlet anlayışının içerdiği dinci, milliyetçi, cinsiyetçi, bilimci anlayış ile her alanda iktidar çoğaltımına karşı direnenler katliamlara uğradı. Farklı inançlar, kimlikler ya yok edilmeye çalışıldı ya da asimile edildi, kültürel soykırıma uğradı. Birçok resmi kurum ideolojik aygıt görevi görerek bu amaca hizmet etti. Üniversiteler, okullar, basın – yayın, camiler.. bu amaca hizmet ettiler. Alevi sürekleri de ve bu süreklerin yaşadığı mekanlar ve halklar bu katliamlardan nasibini aldılar.
Bugün din adına, mezhep adına, milliyetçilik adına bir iktidar görev yapmaktadır. İmparatorluklardan başlayan Müslümanlık adına hüküm süren bir devlet geleneği söz konusudur. Din ve mezhep hiçbir zaman siyaset aracı olmaktan çıkmamıştır. Cumhuriyet Modernitesi söylem boyutunda laik ve seküler olduğunu söylese de kullanılan argümanlar tek kelime ile tekçilik üzerinedir. Alevi kurumlarının bu zihniyet ile hesaplaşması asimile olmalarını önleyecek en önemli duruştur. Cumhuriyet olma sevdası batıda laiklik üzerinde dil oluştururken, cami açmazken, Kürtlerin yaşadığı kentlerde şeriat propagandası, cami ve Kur’an kursu, tekke ve tarikatları açma, uçak ve helikopterlerle ayet ve hadislerin yazılı olduğu bildirilerin atılması çalışmalarının nedenini, nasılını bilmek gerekiyor. Özellikle 80 darbesinden sonra Kürt coğrafyasına uçaklarla şeriat propagandası içeren bildirimlerin atılması, hala hafızalarımızda diridir. Başta Dersim olmak üzere Alevi çocuklarının laikliği savunanlarca Kur’an kurslarına gönderilmesi, laikliği savunanların buna ses çıkarmamaları bilinmelidir. Dersim’e Vali olarak atanan Korgeneral Kenan Güven’in Dersimlilere “Gerçek Türk, gerçek Müslüman sizsiniz. Aslen Horasan’dan geldiniz. Soy olarak Ahmet Yesevi’ye bağlısınız” demesi asker kökenli, Atatürkçü olduğunu söyleyen birisinin ne kadar tekçi olduğunun somut ifadesidir.
Söz konusu Kürtlerin ve Alevilerin demokratik talepleri olunca sistemin seküleri, laikliği savunanı ile dinci olanı el ele vermektedir. Aynı mantık günümüzde Alevi Bektaşi Kültürü Cemevi Başkanlığı üzerinden Reya Heq Kürt Alevi toplumuna yapılmaktadır. Bu kurum daha çok Reya Heq Kürt Alevi toplumunu ve ocaklarını hedef almaktadır. Mekan olarak da daha çok Dersim merkezli Fırat havasını ve Maraş merkezli İç Toroslar havzasını esas alması boşuna degildir. Bu havzalar Reya Heq Kürt Alevi inancının kadim mekanlarıdır. Binlerce yıldır ocak sisteminin varlığını devam ettirdiği, hakikat ve özgürlük arayışının devriye halinde olduğu mekanlardır. Bu mekanlarda Reya Heq Kürt Alevi hakikatinin kültürel direniş damarı hala devriye halindedir. Bütün asimilasyona rağmen direnen kültürel fay hattı aktifdir. Bu sürek yok edilirse diğer sürekler çok rahatlıkla kontrole, denetim altına alınır, sistem bu gerçekliği biliyor.
Alevi Bektaşi Kültürü Cemevi Başkanı’nın Kürt ve Erzincanlı olması, bir ocak mensubu olduğunun söylenmesi boşuna değildir. Yazdığı kitaplar, makaleler, ünüversite ortamına ve savunduğu düşüncelere bakıldığında hedefinin Kürt Aleviler olduğu bilinir.
1925 yılında gizlice hazırlanıp uygulamaya konulan Şark Islahat Planı’nın “Kızılbaş Kürtlerin öncelikle asimilasyona tabi tutulması” siyaseti ABKCEB tarafında hala devam ettiriliyor.