Êzidilik, sevgi, barış ve hoşgörü temellerine dayanan, tarih boyunca baskı ve katliamlara maruz kalmış ancak inançlarını sürdürmeyi başarmış bir dindir. Êzidilerin kolektif kimliği, toplumsal hafızası ve hoşgörüye dayalı yaşam biçimi, Êzidilik inancının sosyolojik açıdan incelenmesi gereken önemli noktalar arasındadır
Arslan Özdemir
“74. fermanın üzerinden 10 yıl geçti. Êzidiler tekrar küllerinden doğdular.”
Êzidilik inancını 1988 yıllında İnönü Üniversitesi Sosyoloji bölümünde öğrenciyken Lisan Tezi olarak çalıştım. Araştırma alanı olarak Viranşehir’in Êzidi köylerini seçtim.
Êzidilik inancı, tarih boyunca pek çok baskı ve katliama maruz kalmış olmasına rağmen, sevgi, barış ve hoşgörü temellerine dayanan bir inanç sistemi olarak varlığını sürdürmeyi başarmıştır.
Êzidiler, inançlarının insanlık tarihinin başlangıcından beri var olduğunu savunurlar. Êzidiliğin kökenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, Mezopotamya’daki eski dinlerden etkilenerek 11. yüzyılda kurumsallaştığı düşünülmektedir. Êzidilik dininin kurucusu olarak kabul edilen Şeyh Adî, 11. yüzyılda Musul’da yaşamış bir Arap din adamıdır. Şeyh Adî, Êzidi inancının temellerini atarak Êzidiliğin kurumsallaşmasını sağlamıştır.
Êzidilik, Mezopotamya’daki eski dinlerden, özellikle Zerdüştlük ve Mandeizm’den etkilenmiştir. Bu etkileşim, Êzidiliğin dini ritüelleri ve inanç sisteminin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Êzidilik, tek bir Tanrı’ya (Xweda) ve yedi meleğe inanır. Bu melekler arasında en önemlisi Melek Tavus’tur. Melek Tavus, iyiliğin ve ışığın temsilcisi olarak kabul edilir.
Êzidilerin kutsal kitapları, Kürtçe yazılmış olan Mishef’a Reş ve Kitâbü’l-Cilve’dir. Bu kitaplar, Êzidi inancının temel öğretilerini ve ahlaki değerlerini içerir.
Mishef’a Reş, 15. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen ve Êzidilerin en kutsal kitabıdır. Bu kitapta, tek Tanrı’ya ve yedi meleğe inanılması gerektiği, ateşe ve doğaya saygı gösterilmesi gerektiği öğretilir. Mishef’a Reş, Êzidi toplumu için ahlaki ve dini bir rehber niteliğindedir.
Kitâbü’l-Cilve, yine 15. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen ve Şeyh Adî’nin sözlerini içeren ikinci kutsal kitaptır. Kitâbü’l-Cilve, Êzidilerin ahlaki değerlerine ve davranış kurallarına dair bilgiler sunar.
Êzidilik inancında bütün ritüeller Kürtçe yapılmaktadır. Kürtçe, Êzidiler için sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda inançlarının ve kültürel kimliklerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu dilin, Êzidilik inancındaki ve toplumsal yapılarındaki önemi birkaç farklı açıdan ele alınabilir.
Êzidilik inancının tüm dini ritüelleri, duaları, ilahileri ve diğer törenleri Kürtçe icra edilmektedir. Kürtçe, ibadetlerin ve kutsal metinlerin dili olarak kabul edilir. Kutsal kitaplar Mishef’a Reş ve Kitâbü’l-Cilve, Kürtçe yazılmıştır ve bu kitaplar, Êzidilik inancının temel öğretilerini, ahlaki değerlerini ve dini ritüellerini içerir. Bu durum, Kürtçe’nin dini ritüellerdeki ve kutsal metinlerdeki merkezi rolünü vurgulamaktadır.
Êzidilik inancında sözlü gelenekler önemli bir yer tutar. Dedelerden ve babalardan öğrenilen sözlü gelenekler, kutsal kitaplar kadar kutsal sayılır. Bu sözlü gelenekler, toplumsal hafızanın korunmasında ve dini öğretilerin aktarılmasında hayati öneme sahiptir. Êzidiler, tarih boyunca karşılaştıkları zorluklar ve baskılar karşısında, dil ve sözlü gelenekler aracılığıyla kimliklerini ve inançlarını korumayı başarmışlardır. Kürtçe, bu süreçte hem bir araç hem de bir simge olarak önemli bir rol oynamıştır.
Kürtçe, Êzidi toplumu için kültürel kimlik ve dayanışmanın önemli bir unsuru olarak öne çıkar. Êzidiler, tarih boyunca maruz kaldıkları baskı ve katliamlar nedeniyle güçlü bir kolektif kimlik geliştirmişlerdir. Bu kimlik, dil aracılığıyla korunmakta ve yeni nesillere aktarılmaktadır. Kürtçe, Êzidilerin bir arada kalmasını sağlayan, onların kültürel ve dini kimliklerini pekiştiren bir bağ işlevi görmektedir. Dini törenler, bayramlar, cenaze merasimleri ve diğer toplumsal etkinliklerde Kürtçe’nin kullanılması, Êzidi topluluğunun birlik ve dayanışma duygusunu güçlendirmektedir.
Sosyolojik ve antropolojik açıdan bakıldığında, dil, bir toplumun kimliğinin, değerlerinin ve inançlarının bir yansımasıdır. Kürtçe, Êzidi toplumunun değerlerini, inançlarını ve dünya görüşünü yansıtan bir ayna gibidir. Dil, sadece iletişim aracı olmanın ötesinde, bir toplumun kültürel mirasını, tarihini ve kolektif bilincini de taşır. Êzidiler için Kürtçe, bu mirasın korunmasında ve aktarılmasında merkezi bir rol oynamaktadır.
Êzidilik inancında Kürtçe’nin önemi, sadece dini ritüellerde kullanılmasından ibaret değildir. Kürtçe, Ezidiler için inançlarının ve kültürel kimliklerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Kutsal kitapların Kürtçe yazılmış olması, dini törenlerin, duaların ve ilahilerin Kürtçe icra edilmesi, bu dilin Êzidi toplumu için taşıdığı önemi göstermektedir. Kürtçe, Êzidilerin toplumsal hafızalarının ve kültürel miraslarının korunmasında hayati bir rol oynamakta, onların kimliklerini ve dayanışma duygusunu pekiştirmektedir. Bu nedenle, Êzidilik inancının sosyolojik ve antropolojik açıdan incelenmesi, Kürtçe’nin bu topluluk için taşıdığı derin anlam ve önemin anlaşılmasını gerektirir.
Êzidilik inancının sosyolojik analizi, birkaç temel noktada yoğunlaşmaktadır:
Kolektif Kimlik ve Toplumsal Hafıza: Êzidi toplumu, tarih boyunca yaşadığı baskı ve katliamlar nedeniyle güçlü bir kolektif kimlik geliştirmiştir. Bu kimlik, toplumsal hafızanın korunmasında ve yeni nesillere aktarılmasında önemli bir rol oynar. Êzidiler, toplumsal hafızalarını sözlü gelenekler ve ritüeller aracılığıyla canlı tutarlar.
Din ve Kültürün Etkileşimi: Êzidilik, Mezopotamya’nın eski dinlerinden etkilenerek şekillenmiş bir inanç sistemidir. Bu etkileşim, Êzidi inancının zenginliğini ve derinliğini artırmıştır. Êzidilerin dini ritüelleri ve inançları, bu eski dinlerin izlerini taşır.
Hoşgörü ve Birlikte Yaşama: Êzidilik, barış ve hoşgörüye dayalı bir yaşam biçimi sunar. Bu ilke, Êzidilerin farklı din ve kültürlerle barış içinde yaşama çabasını yansıtır. Êzidiler, hoşgörüyü ve sevgiyi yaşamlarının merkezine koymuşlardır.
Direniş ve Dayanıklılık: Êzidiler, tarih boyunca maruz kaldıkları baskı ve katliamlara karşı direnç göstermiş ve inançlarını sürdürmeyi başarmışlardır. Bu direniş, Êzidi toplumunun dayanıklılığını ve inançlarının gücünü gösterir. 2014 yılında IŞİD’in Şengal’ı işgali sırasında yaşanan katliam, Êzidilerin direniş ve dayanıklılık örneği olarak tarihe geçmiştir.
Êzidilik, sevgi, barış ve hoşgörü temellerine dayanan, tarih boyunca baskı ve katliamlara maruz kalmış ancak inançlarını sürdürmeyi başarmış bir dindir. Êzidilerin kolektif kimliği, toplumsal hafızası ve hoşgörüye dayalı yaşam biçimi, Êzidilik inancının sosyolojik açıdan incelenmesi gereken önemli noktalar arasındadır. Êzidiler, tarih boyunca karşılaştıkları zorluklara rağmen, inançlarını ve kültürel miraslarını korumayı başarmışlardır. Bugün, Êzidilik inancı, küllerinden yeniden doğarak geleceğe umutla bakmaktadır.