Mêrdîn’deki ‘Mahpusta Kadın Olmak’ söyleşisinde konuşan Sebahat Tuncel, Tecrit kırılana kadar gündemlerinin cezaevi olacağını söyledi
Özgür Kadın Hareketi (TJA), Mêrdîn Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Sanat Akademisi’nde “Mahpusta Kadın Olmak” kitabı üzerine bir söyleşi düzenledi. Söyleşiye çok sayıda kişi katıldı.
Kaya: Hayalimiz bugün gerçekleşti
TJA Mêrdîn Sözcüsü Hatice Öncü’nün açılış konuşmasının ardından siyasetçi Sara Kaya söz aldı. 7 yıllık tutukluluğun ardından böylesi bir ortamda konuşuyor olmanın kendisini duygulandırdığını belirten Kaya, “Cezaevinde mücadele ederken, bir gün arkadaşlarımıza kavuşmanın hayalini kuruyoruz. Bu hayalimiz bugün gerçekleşti” dedi. Cezaevinde olmanın hem bir kadın hem de bir anne için zor olduğunu kaydeden Kaya, ” Cezaevinin de o mücadelenin bir parçası olduğunu bu şekilde daha net kavradık. Bu mücadele, cezaevlerinde yaşadıklarımız bir gün buluşacağımız mücadelenin bir parçasıydı” ifadelerini kullandı.
Tuncel: Tecrit kırılana kadar gündemimiz cezaevi
Bir süre önce tahliye edilen Sebahat Tuncel, egemenlerin muhalifleri baskı altında almak için hapsetmeyi bir yöntem olarak kullandığını belirterek “Sadece fiziki olarak sizi hapsederler, düşüncenizi edemezler. Demokrasi mücadelenizi sınırlı tutmazsanız sizi hapsedemezler” dedi. İmralı kilidi açılana kadar Kürt halkının gündemi cezaevleri olacağını söyleyen Tuncel, “Bu nedenle mahpusta olmak meselesi toplumsal bir kavram. Mücadelemiz bir şekilde yerini buluyor. Cezaevinde içerde olmaktan ise dışarıda olmak daha zor. Ailelerin devletin o baskısıyla karşılaşması daha zor. Hayat zor ama direniş devam ediyor” dedi.
Örgütlü mücadele içerisinde yer alanların iktidarın politikalarından nasibini aldığına dikkati çeken Tuncel, “Kürt olmak yetiyor. İmralı tecridi de buna bağlı. Kayyımlar da buna bağlı. Her şeyimiz buna bağlı. Mesele batıda gösteri yürüyüş kanununa muhalefet olan suçlama Kurdistan’da neden örgüt propagandası oluyor?” diye kaydetti.
Devrimciler varsa kapı kapanmaz
Sözlerine cezaevi deneyimlerini anlatarak devam eden Tuncel, “Cezaevlerinde iki kural geçerlidir. Birincisi devlet her şeyde haklıdır. İkincisi ise mahkumların haklı olduğu durumda da birinci durum geçerlidir. Çünkü demokrasi yok, özgürlükler yok. Böyle bir alandan bahsediyoruz. Bir diğer cezaevleri üretim mekanlarıdır. Hele ki, çevrenizde devrimciler varsa hiçbir kapı kapanmaz, hiçbir duvar dayanmaz. Bakın cezaevlerinden binlerce eser çıktı. Asıl sorun bu eserleri dışarıdakiler değerlendiremiyor. O arkadaşlar bunlara o kadar emek veriyor. Eğer bu ürünler okunsa, dışarıda bu kadar yozlaşma olur mu? Ne yazık ki devrimci ilkeler yok. 5 bin yıllık erkek egemen sisteme karşı mücadele ediyoruz. Kolay bir şey değil” ifadelerini kullandı.
Bu ilkelerden sapma politik sapmadır
Eşbaşkanlık modeline dönük devletin saldırılarına dikkat çeken Tuncel, bazı partililerin belediyelere kayyım atanmasında eşbaşkanlık sistemini gerekçe göstermesine tepki gösterdi. Tuncel, “Bu ilkelerden sapma, politik sapmadır. Bir yerde çürüme var, görüyorsun ama ses çıkarmıyorsun. Bir yerde yozlaşma var, görmezden geliyorsun. Bu bir süre sonra toplumu çürütüyor. Eskiden bir kişi partili ise onun yürüyüşünden, giyiminden biliyordun partili olduğunu. Ancak şimdi geliyor ‘vekilim ben falan yerde yöneticiyim’ diyor. Şaşırıyorsun. Bu yozlaşmadan kaynaklanıyor. Beraberinde toplumu yozlaştırıyor. Bu bizim zayıflığımızdan kaynaklanıyor” dedi.
Tuncel, devrimin sahiplerinin “baldırı çıplaklar” olduğuna işaret ederek, “Mesele sadece seçmek değil, seçtiğini de denetlemektir. Eğer denetlersek biz değiştirebiliriz. Kapitalist ölçüler bazı yerlerde bizim ölçümüz haline gelmiş. Bunu değiştirmek için hepimizin sorumluluk üstlenmemiz gerekiyor. Sadece şikayet ederek olmuyor” dedi.
Kürtsüz çözüm istiyorlar
Diyaloğun olmadığı yerde şiddetin olacağını vurgulayan Tuncel, AKP hükümetinin saldırganlığının nedeninin de diyalog yollarını kapatmasından kaynaklandığını belirtti. Tuncel, “İmralı’nın kapılarını, diyalogun kapılarını kapatınca şiddete başvuruyorlar. AKP hükümeti Kürtsüz bir çözüm yaratmak istiyor. O nedenle İmralı’nın kapılarını kapatıyor. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen mahpusların aileleri ile iki haftada bir görüşme hakkı var. Neden bu haklarını tanımıyor. Diyalog yollarını kapatıyor, bunu yapınca da şiddete başvuruyor” diye konuştu.
Alökmen: Çözümsüzlüğün sebebi tecrit
Siyasetçi Hülya Alökmen ise, geçmiş dönemlerde cezaevi kapıları önünde bekleyen kadınların artık cezaevlerinde olduğunu söyledi. Cezaevlerindeki direnişi çamaşır makinesinin merdanesine benzeten Alökmen, cezaevinde merdane gibi sabırlı olmak gerektiğini söyledi. Cezaevlerinde de her şeyin erkeklere göre oluşturulduğunu kaydeden Alökmen, kadınlar için dışarısının da içerisi gibi cezaevi olduğunu söyledi. Sözlerine cezaevinde yaşadığı kesitleri anlatarak devam eden Alökmen, “Ne kadar imkansızlık içinde de olsak, ne kadar sayımız az da olsa bizden korkuyor, bize saygı duyuyorlardı. Bu önemliydi bizler için” dedi.
Alökmen, şunları söyledi: “Dışarıda yaşanan çözümsüzlüklerin sebebi İmralı’da sürdürülen tecrit. Bunu bilmeliyiz. Aslında içerisi de dışarısı da İmralı’daki politikalarla birbirine bağlı. Bu sorunların çözümü için şikayetten vazgeçmeli, sorumluluk almalıyız. Sonuç olarak, bugünler için büyük bedeller, büyük emeller verildi. Bu bedelleri göz önüne koymalıyız. Unutmamalıyız.”
Konuşmaların ardından kadın siyasetçiler “Mahpusta Kadın Olmak” kitabını imzaladı.
MÊRDİN