Sosyal yaşamın parçası olan sokak hayvanlarının tehdit olarak nitelenmesi ve bu bağlamda hayvan sevgisinden yoksun kişilerin görüşleri öne çıkarılarak uzun süredir hayvanlar için kitlesel katliam hazırlığı yapıldı ve sonunda katliam yasası ‘ötenazi’ süslemesiyle AKP ve MHP oylarıyla mecliste kabul edildi. Mecliste katliam yasasının kabulünün hemen ardından birçok kentte kitlesel hayvan katliamları yaşanırken, köpekler toplu mezarlara atılmaya ve üstü toprakla örtülerek gözlerden saklanmaya başlandı.
Bugüne kadar sokak hayvanlarına yüzünü dönmeyen ve sistematik biçimde işkence edenler, bu şartları yaratan her siyasetçi, yaşam düşmanı birer sermaye uzvundan başkaca bir şey değiller. Her türden canlılar için etrafı çitlenmiş koruma alanları, endemik türlerin yaşadığı alanlar, sulak alanlar, ormanlar, meralar yok edilirken, hiçbir azap duymayan ve sadece sermaye çıkarı dışında hiçbir duygusu olmayanlar vicdandan söz edemezler. Çıkarılan yasa ve başlayan kitlesel katliamların Hitler’in insan katliamlarını hatırlatıyor olması ise fıtratlarından kaynaklı.
2. Dünya Savaşı’nda Almanya’yı Yahudilerden, Slavlardan ve Romanlardan temizlemek adına korkunç bir soykırım yaşanmıştı. 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın Avrupa’da oluşturduğu 1.600 toplama kampından biri olan Auschwitz kampı bir katliam kampıydı. Duş yapacaklarını söyledikleri insanlar, çırılçıplak soyularak gaz odalarına sokulmuş ve bu süreçte en az 1 milyon 100 bin insan katledilmişti.
Katledilen insanların altın dişleri sökülmüş ve dişler eritilip altın külçelerine dönüştürülerek, Almanya Merkez Bankası’na götürülmüştü. Her defasında 400 kişinin tepeleme doldurulduğu gaz odalarında gaz bacalarına yakın olanlar 10-15 saniyede ölürken, uzak olanlar ise bu dehşeti seyrederek, 10-15 dakika içinde ölmüşlerdi. Katliam tamamlandıktan sonra ölü bedenler fırınlara atılarak yakılırken, sadece 24 saat içinde tam 5.000 kişi yakılarak yok ediliyordu.
Auschwitz Kampı’nın tüm Avrupa’dan getirilen Yahudiler, Romanlar, Sovyet esirler ve diğerleri için yetersiz kalması üzerine 1941 yılında Oświęcim Köyü’ne 3 kilometre uzaklıktaki Brzezinka Köyü’nde Auschwitz I’den 11 kat daha büyük olan Auschwitz II – Birkenau kampları kuruldu. 1942 yılında Oświęcim’e 6 kilometre uzaklıktaki Monowice Köyü’nde fabrikaların yanında Auschwitz III kurulmuş. Kamp aynı yıl bağımsız olmuş ve Monowitz Toplama Kampı olarak adlandırılmıştı. Auschwitz I-II’ye bağlı diğer bölgelerdeki küçük kamplar da ona bağlanırken, katliamlar faşizmin varlık nedeninden yani fıtratından kaynaklanıyordu.
1944 yılı sonunda kamplardaki vahşetin anlaşılmaması için Alman orduları çekilirken, kampları yakarak belgelerin çoğunu yok etmişlerdi. Sovyet askerleri 1945 yılında kamplara geldiklerinde kamplarda sadece 7.000 kişi bulabilmişlerdi. Sokak hayvanlarına yönelik yapılmak istenen yasa değişikliği özünde Nazilerin 1940’larda giriştiği soykırımdan hiçbir farkı yok. Mevcut iktidarın doğa, hayvan ve insan düşmanlığı bilinen bir gerçek. Hayvanlarla başlatılan soykırımda sıranın başta Kürtler olmak üzere düşmanlaştırdıkları insanlara gelmeyeceğini söylemememiz içinse hiçbir neden yok.
Ankara Altındağ’da poşetler içinde yüzlerce ölü köpek bedeni bulundu ve durumu gören yurttaşlar sinir krizleri geçirdi. Altındağ Belediyesi’nin barınaklardaki köpekleri katledip poşetlere koyup gömdüğü ortaya çıktı. Yine geçtiğimiz günlerde Niğde Belediyesi’nin ‘ötenazi’ yasası yürürlüğe girmeden hayvan barınağına götürülen köpekleri öldürüp toplu mezarlığa gömdüğü ortaya çıkmıştı. Hayvanları görüntüleyen avukatlar ve hayvan hakları savunucuları suç duyurusunda bulunmuştu. Niğde Belediyesi ise “Toplum sağlığını riske atmamak adına, kireçleme suretiyle yapılan işlemler tamamen kanuna ve vicdana uygundur…” ifadeleriyle vicdansızlığını ortaya koyuyordu.
İktidar uzun yıllardır gündeminde yer tutan katliam yasasını tam da emeklilerin, asgari ücretlilerin ve diğer tüm çalışanların ücretlerinin yükseltilmesi taleplerinin yaygınlaşıp büyüdüğü günlere getirerek ilgi ve alakayı katliam yasasına çekerek, toplumsal tepkiyi en aza indirip sönümlendirmeyi başardı. Fıtratları sadece sermaye çıkarlarını büyütmek olan iktidarın, ülkeye adeta kayyum olarak atanan maliye bakanının yabancı alacaklıların tahsilcisi gibi uygulamalarla halk ve emek düşmanı politikaları hayata geçirilirken, hayvan katliamının yasallaştırılması ve bu bağlamda toplumda ikilik yaratmaya çalışılması da fıtratlarının bir sonucuydu.