Cezaevinde 31 yıldır tutsak olan Zeki Kayar, 2016 yılında kaleme aldığı bir yazı nedeniyle 1,5 yıl ceza aldı, sonrasında infazı 6 yıl ertelendi. Kayar 2031 yılına kadar cezaevinde kalacak
Sert’te (Siirt) 1993 yılında tutuklanan ve müebbet hapis cezasına çarpıtılan Zeki Kayar’ın 21 Şubat 2000 tarihinde Yargıtay tarafından cezası onaylanarak, müddetnamesinde koşullu salıverilme tarihi 23 Kasım 2023 olarak belirlendi. Kayar’ın tahliyesi, 2016 yılında Özgür Gündem gazetesinde yazdığı yazı nedeniyle 6 yıl ertelendi. Mezopotamya Ajansı’ndan Fırat Can Aslan, süreci haberleştirdi.
Kayar hakkında 1 Haziran 2016 tarihinde Özgür Gündem gazetesinde yayımlanan makalesi nedeniyle soruşturma başlatıldı ve avukatı olmadan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla ifadesi alınıp, “kök ceza” olarak propaganda suçlamasıyla hapis cezası verildi. TMK çerçevesinde değerlendirilip cezası yarı oranında artırılan Kayar, bir buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Kayar’ın 2018’de ikinci mahkûmiyeti kesinleştikten sonra, 23 Kasım 2023 olarak planlanan tahliye tarihi, 5 Ocak 2025 olarak belirlendi.
Kayar, 2024’ün başlarında Bandırma’dan Adana’daki Kürkçüler F Tipi Cezaevi’ne nakledildi. Orada kendisine amaçlanan hapis süresi için yeni bir müddetname verildi. Buna göre Kayar’ın 2031 yılına kadar cezaevinde kalması gerekiyor.
İnfazı ertelendi
14 Mart 2024 tarihinde hazırlanan bir sonraki müddetnamede ise 6 yıl 2,5 ay olan koşullu salıverilme hakkı olan infazı yine propaganda cezası gerekçe gösterilerek yakıldı. Böylece Kayar hakkındaki infaz yakılma kararının kendisine tebliği propaganda cezasının kesinleşmesinden 6 yıl sonra gerçekleşti. Bu tarihte Kayar’ın tahliyesine 9 ay kalmıştı.
Koşullu salıverilme hükümleri uygulanmadı
İnfazının yakılması sonrası ilgili kanun gereğince müebbet hapis cezası 36 yıl üzerinden hesaplanan Kayar, söz konusu yazısından aldığı ceza ile koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaksızın her iki cezasının toplamı olarak hesaplandı. Böylece tahliye tarihi 13 Mayıs 2031 olarak belirlendi.
Yazmadığı ifadelerden ceza aldı
Propaganda suçlamasıyla ceza verilen ve infazının yakılmasına gerekçe olarak gösterilen iddialar ise dikkat çekti. Yazısında yer almayan ifadeler Kayar’a suç ögesi olarak isnat edildi.
Yine, kullandığı iddia edilen ve suçlama konusu yapılan “Nusaybin direnişi” ve “Kobani direnişi” ifadeleri de Kayar’ın ilgisi yazısında yer almıyordu. Kürtçe edebiyat, dilbilgisi ve kültürel zenginlikler üzerine yazılar yazan Kayar’ın yazısında sadece “Nusaybin Kürtçesi ile Kobane Kürtçesi…” cümlesi yer alıyordu. Yazmadığı 3 ifadeden dolayı önce 1,5 yıl ceza alan ve 6 yıllık infazı yakılan Kayar, fazladan 7,5 yıl daha cezaevinde kalacak.
Yine Yargıtay’ın “devletin gözetimi-denetimi altında olan bir kişi örgüt suçu işleyemez” şeklindeki kesin hükmü de Kayar’ın durumuna işaret ediyor. Kayar, ilgili gazete yazısını gönderirken “cezaevi mektup okuma komisyonu”nun onayından geçtikten ve “görülmüştür” kaşesi vurulduktan sonra postaya verildi ancak herhangi bir sakınca görülmedi.
İnfaz yakma keyfi bir şekilde uygulandı
Kayar hakkındaki son kararda lehine olan hiçbir ilgili madde uygulanmazken, 2021’de yürürlüğe giren yeni düzenlemeler (infaz yasası) ile bu hakkından da mahrum bırakıldı. Koşullu salıverilmeye dair 12’nci maddede, “Hükümlü koşullu salıverildikten sonra bir suç işlerse infazı yakılır” ibaresi yer alırken, Kayar’ın koşullu salıverilmeden infazının yakılması ilgili maddeyle çelişki barındırıyor.
AİHM’e taşıyacak
Adana 1’ünci Ağır Ceza Mahkemesi’ne de başvurmasına karşın itirazı reddedilen Kayar’ın başvuru yolları tükendi. Kayar, lehte verilen kimi örneklerle Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’ne infazının düzeltilmesi yönünde başvuruda bulundu. Kayar, olası ret kararları sonrası dosyasını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyacak.
Kayar, konuya dair son olarak Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) bir başvuruda bulundu.
‘Yeni gelenlerin Kürtçesi’
Gazetemizin ulaştığı 1 Haziran 2016 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde yayınlanan ve Kayar’ın tahliyesini 7.5 yıl uzatılmasına gerekçe yapılan yazı şöyle:
“Yeni gelenlerin Kürtçesi
Son bir-iki ayda ülke cezaevlerinden yapılan yoğun sürgünlerle birlikte mevcut sayımız ikiye, hatta üçe katlandı. Yeni gelen arkadaşların neredeyse tümü genç ve yeni tutuklanan arkadaşlar. Onları görür görmez, ilk aklıma gelen “Genç başladık, genç başaracağız” sözü oldu. Zaten onların kararlılığı, zafere olan sarsılmaz inançları, yüksek moral ve duyarlılıkları da görülünce, bu anlamlı belirlemenin gençliğe yüklediği sorumluluk daha da somutlaşmış oluyor.
Yeni gelen insanların yaşı, ortalama 20-30 arasıdır. Daha küçük olanlar da var. Onları özelliklerinden en çok dikkatimi çeken neredeyse hepsinin ismi Kürtçe olması ve Kürtçeyi mükemmel konuşmaları. Agit, Mahsum, Azad, Rohat, Xemgin, Çiya, Mazlum, Ferman isimleri yoğunluktayken; Sipan, Xeri, Demhat ve Simorg da var. Delil, Şahin, Piroz, Zerdeşt isimleri de artık neredeyse tüm koğuşlarımızda duyuluyor.
Bir de bu güzel isimler “heval” sözcüğüyle de kullanıldığında artık her arkadaşı ismi adeta nadide bir şiir imgesi gibi güzelleşiyor ve müthiş çağrışımlar yapıyor insanın beyninde. Her bir ismin zihnimizde yaptığı çağrışım, bir isimden de ötedir. Bugün şimdiden de ötedir. Adeta tarihtir. Bir ütopyadır. Bir gelecektir. Her bir isimle, hatırladıklarımızı onurla anmak görevimizdir.
Yeni arkadaşları sırf isimleri için bile, onlara ne kadar teşekkür etsek azdır. İsimlerinin anlamı okuyacağımız onlarca kitabın anlamından daha değerlidir bizim için. Özellikle sorup öğrendim; dışarıda yeni neslin isimleri genelde böyleymiş. Kürtçe isimler yaygınmış. Biz tek tük isimlerin böyle olduğunu biliyorduk. Ama tek tük değil, çok daha yaygınmış. İşte biz ‘eskiler’ (1980 kuşa- ği) buna hem sevindik hem de kıskandık(!)
Çok sevindirici olan bir diğer konu ise, bu insanlarımızın Kürtçeye olan hakimiyetidir. Eskiden biz “Kürtçe konuşun da, yanlış da olsa konuşmak önemlidir” diyorduk. Oysa yeni arkadaşların konuştuğu, böyle yarım yamalak bir Kürtçe değil. Dahası yerel ya da bölgesel bir Kürtçeyle de konuşmuyorlar. Öz Kürtçe, ulusal Kürtçe denilebilecek yüksek standartlı, akademik düzeydeki bir Kürtçeyle konuşup, yazabiliyorlar birçoğu.
Belli oluyor elbette: Özyönetim direnişiyle birlikte, gençliğin ruhunda da, kişiliğinde de ve anadilinde de müthiş bir gelişme sağlanmış. Örneğin henüz 20 yaşımı bile doldurmamış Serhatlı bir insan, Botan yöresinin en kadim Kürtçesinden sözcükleri özenle seçip, konuşmasına serpiştirebiliyor. Hem de hiç takılmadan ve oldukça akıcı şekilde. Aynı kişi, Amed, Nusaybin, Kobane’nin Kürtçesini de belli ediyor konuşmasında. Kök olarak Serhat da eklenince, tek bir insanın şahsında ulusal bir dil yaratılmış oluyor. İlginçtir, yeni gelen arkadaşlarımızın birçoğu Türkçe konuştuklarımda nereli oldukları hemen anlaşılabiliyor şivelerinden. Ama özyönetim mücadelesi sayesinde (Öncesi de var ama sonra- ki süreç çok belirleyici) tüm yörelerden ortak bir dil, mücadele dili, gençlik dili, yoldaşlık dili ve böylece hepsinin toplamı olan bir Kürt ulusal dili ortaya çıkmış durumda. Bunca yıldır sözlük çalışması yapan biri olarak, eğer Erzeromlu bir kişinin Kürtçesini Nusaybinli bir insanın Kürtçesinden ayırt edemiyorsam, demek ki Bakur’un ulusal dil birliği sağlanmış demektir. Özyönetimlerin bir kazanımı da bu olmalı Yani daha şimdiden kazanmışız. Dahası da var elbette!..”
HABER MERKEZİ