Erdoğan iktidarı Netanyahu iktidarı ile konvansiyonal silah atıştırması değil, söz düellosu yapıyor. Kahramanca, cabbarca, insanın “dilinize kuvvet” diyesi geliyor.
Siz bu ağız dalaşını ciddiye alıyor musunuz?
Birisi İsrail’de, öteki Türkiye’de. Biri diğerine “tencere dibin kara” diyor, öteki “tamam da, seninki benden kara” diye cevap veriyor. Gazete manşetlerine bakıyorum: “İsrail’e tokat gibi cevap”… Yani tokat değil, tokat gibi. Elhak doğru. Çünkü İsraillinin suratında değil kızarıklık, pembelik bile yok. Tonlarca bombanın yağdırıldığı bir zamanda ha tokat gibi cevap vermişsin, ha tokat gibi cevap yemişsin. Hiçbir şey olmaz. Trumpıydı, Obamasıydı, birilerinin suratına tükürdüydü de “ohh, Nisan yağmuru” deyiverdiydi.
Bu arada cevabı verenin şahsiyeti de çok önemli. Mesela “Emevi Camii’nde namaz kılacağız” diyen adamın “falanca yerlere nasıl girdiysek İsrail’e de gireriz inşallah” demesi İsrail’deki sinekleri bile ürkütmez. Siz hiç Putin’in “Ukrayna’ya nasıl daldıysak, Berlin’e de öyle dalarız” dediğini duydunuz mu? Üstelik adamlar vaktiyle Berlin’de Reicstag’a orak çekiçli bayraklarını dikmişlerdi. Kazara Putin yarın “Kars’a, Ardahan’a gireriz, Boğazlar’ı kontrol ederiz” dese ne yaparız? Vaktiyle Stalin demişti de soluğu NATO’da almıştık. Ha Putin, ha Stalin. Bunlar “yağmadan gürlemezler.”
Bizimki ise “yağmadan gürlüyor”, sonra bakıyor yağan bir şey yok, yağmur duasına çıkıyor.
Burası tamam. Ama bir de ciddi olan işler var. Karar yazarı Taha Akyol o ciddi işi yazmış.
“Defens News adlı uzman kuruluşa göre, savunma sanayiinde zirvede olan “100 Şirket” içinde 5 Türk kamu şirketi yer alıyor: 42. sıraya yükselmiş olan ASELSAN başta olmak üzere, TUSAŞ 50. sırada, Roketsan 71. sırada, Askeri Fabrika ve Tersane İşletme AŞ ASFAT 94. sırada yer alıyorlar. Hepsini kutluyorum, daha büyük başarılar diliyorum.”
Erdoğan’ın çaldığı davul ve öttürdüğü zurna eşliğinde Türk devleti tepeden tırnağa silahlanıyor. Sınai-askeri kompleks harıl harıl silah üretiyor. Karar yazarı “hepsini kutluyor, büyük başarılar diliyor” ve ardından da yazısını “Savaş asla çıkmamalı. Türkiye bu cepheleşmeden kesinlikle uzak durmalıdır” diye sonlandırıyor. İlahi Taha Akyol. Aklınla bin yaşa e mi?!.. Savunduğun hukuk-adalet listesinde son sırada olmamızın sebebi, silahlanmada 42’nci sıraya tırmanmamızdır.
Dünyadaki savaş hazırlığı listesinde en kabadayısı olan ASELSAN’ın 42’nci sırada olması silah satışından elde edilecek parayı düşünürseniz, esaslı bir sıradır. Ama iş üretilen silahların savaş alanında kullanılmasına gelince durup düşüneceksiniz: Önünüzde sizden büyük 41 şirket var ve bunlar rüyanızda bile göremeyeceğiniz silahları üretmekte. Yani silah ihracatından elde edilecek kâr bakımından sıranız iyidir, lakin iş savaş olunca sıranız çok kötüdür. ABD’nin, Rusya’nın, Çin’in ve AB ülkelerinin, bu arada nükleer güç İsrail’in ve nükleer silahı ha üretti ha üretecek olan İran’ın yanında sıranızın kıymet-i harbiyesi faso fisodur.
Dünyadaki kuvvet dengesine baktığımız zaman Erdoğan yağmadan ne kadar gürlerse gürlesin, bir savaş durumunda NATO’nun dışında bir milimlik adım bile atamaz. Attığı gün, elindeki NATO markalı silah cephanesinin bir atımlık barutu kalır. Amerikan F-16’ları o gün kilitlenir, hava savunma sistemleri körelir. Bir de bakmışınız ki İsrail sınırlarınızda. ASELSAN’ın, ötekilerin ürettiği füzeler ve SİHA’lar hava-i fişek gibi havadayken, tıpkı İran’ın füzeleri gibi birer birek avlanır.
Vaktiyle Sovyet Dışişleri Bakanı Gromiko, Türk mevkidaşına şöyle demişti: “Silahlanma harcamalarınız Türkiye’nin savunması için çok fazla, lakin Sovyetler Birliği’ne karşı çok küçük”. Durum bugün de aynı.
Ne demiş olduk? Ekonomik kriz koşullarında silaha yatırılan her dolar, emekçinin ekmeğini küçültüyor, silah tüccarlarının kârlarını büyütüyor. Gerillaya karşı bu harcama, pek de işe yaramadığı için çok fazla, ama yarın “İsrail’e girmeye” kalktığınızda başınıza iş açar. Yok İsrail’e girmeyiz, İran’a gireriz diyorsanız, ABD’nin iteklemesiyle girmeye kalkmadan önce, İran’a ABD iteklemesiyle girmeye kalkan Saddam Hüseyin’i hatırlayın.
Bu işler Güney Kürdistan topraklarına girmeye hiç mi hiç benzemez. Benden hatırlatması.