Zeytin Dalı her daim tüm insanlık için barışın, huzurun, mutluluğun simgesi oldu. Acaba AKP hükümeti de ‘Zeytin Dalı’ adı altında Afrin’e yönelik başlattığı operasyonla bölgeye barış mı getirdi? Hele hele Afrin’i işgal eden çete grupları ve Türk ordusunun da son günlerde çatışmaya başladığı bir dönemde…
Afrin Savunma Platformu’nun, ‘Zeytin Dalı’ operasyonunun başladığı günden günümüze kadar yaşanan insan hakları ihlallerine ilişkin hazırladığı rapor durumun pek de ‘Zeytin Dalı’ ile ifade edilemeyecek olduğunu gösteriyor. Raporda, Türk devleti ve ona bağlı grupların 920 savaş suçu işlediği belgeledi. Bu dönemde yüzbinlerce insan evlerini, yurtlarını terk etti. Çoğu kadın ve çocuk 720 civarında sivil katledildi. 2 bin 500 sivil kaçırıldı. Kaçırılanların serbest bırakılması için de fidye istendi. Kaçırılan 145’i kadın 850 sivilin ise akıbeti halen bilinmiyor. İşkence, kaçırma, hırsızlık, gasp, yağma ve talan ise çete gruplarının rutin faaliyeti haline geldi. Tarihi yerler yakıldı, yıkıldı, yağmalandı. Köylerin, kentlerin, mahallelerin isimleri değiştirildi. Kürtçe yasak hale getirildi. Köylerinden, evlerinden halen ayrılmak istemeyen Kürtlere karşı sistematik bir şekilde kaçırtma siyaseti izlendi. Afrin’e planlı bir şekilde Araplar ve çete gruplarının aileleri yerleştirilerek demografik yapı değiştirildi.
Peki tüm bunları kim yaptı, nasıl yaptı? Kürt inkar-siyaseti güden AKP hükümeti, vakti zamanında Afrin’de Kürtlerin kazanımlarını çökertmek için Suriye’de siyasi ve ideolojik kimliği ne olursa olsun, çıkar ortaklığı kurduğu tüm grupları ÖSO adı altında yanına toplayıp, Afrin’e saldırdı. Gasp ve talanı meşru sayan bu cihadist gruplar, siyasi kimliklerinin gereği olarak da doğalında işgal sonrası Afrin’de gasp ve talan yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. Peki NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türk devletinin bu gaspı engelleyebilecek gücü yok mu? Tabi ki var. Ancak engellemek AKP hükümetinin siyasetiyle uyuşmuyor. Çünkü bölgenin demografik yapısının değiştirilmesini hedefleyen AKP hükümetinin, evlerinden halen ayrılmak istemeyen Kürtlerin bölgeden çıkarılması ve sürülmesi için böylesi bir güce ihtiyacı vardı. Tıpkı Birinci Dünya Savaşı’nda Ermenilere karşı kullanılan çete grupları gibi. İşte bu yüzden şimdi Osmanlı arşivlerinin hiçbirinde Osmanlı imparatorluğunun bir Ermeni katliamı yaptığına ya da direkt emri verdiğine dair belge bulunamıyor. Çünkü Ermenilere 1915’te yapılanların hepsinin faili olarak çete grupları görünüyor, Osmanlı ordusu değil. Afrin’de de yapılan hemen hemen aynı. AKP hükümeti Afrin’i Kürtlerden arındırmak istiyordu, ‘Zeytin Dalı’ operasyonunu da bunun için başlattı, ama katliamı ÖSO çeteleri eliyle tamamlamak istiyor. Bu şekilde çeteler Kürtlere saldırıyor, katlediyor ve göçe zorluyor. Bu da bölgenin demografik yapısının değiştirilmesinde AKP hükümetinin işine geliyor, siyasetiyle örtüşüyor.
Fakat son günlerde Afrin merkezde çete grupları birbiri ve Türk ordusuyla çatışmaya başladı. Çatışmaların yaşanmasıyla Afrin’de kontrol AKP hükümetinin elinden çıkıyormuş gibi görünebilir, ancak işin aslı öyle değil. Çünkü bu çatışmalar AKP hükümeti tarafından planlı bir şekilde sürdürülüyor. Bunun da iki nedeni var.
Birincisi, AKP Afrin’de bu silahlı gruplar eliyle kendini kalıcı hale getirmek için bu grupları Ceyşül Wetenî (Suriye Ulusal Ordusu) adı altında bir araya getirme arayışında. Ancak talan ve gasp üzerinden bir araya gelen bu grupları ortak bir siyaset ve anlayış etrafında toplamak çok zor. Hele hele bu grupların hiçbiri o toprakların yerlisi de değilse. Hatta bazıları taa Ortaasya’dan gelmişse… Bundan dolayı da bu sürecin işleyebilmesi için bazı grupların tasfiye edilmesi kaçınılmız.
İkincisi de, şimdiye kadar Afrin’de işlenen suçlar karşısında AKP hükümetinin kendini uluslararası güçler nezdinde temize çıkarması gerekiyor. Tıpkı 1990’lı yıllarda Türkiye’de işlenen suçlardan devleti temize çıkarmak için başlatılan Ergenekon davaları gibi. 1990’lı yıllarda suçların çoğunun işlenmesinde devletin en üst organlarının payı olmasına rağmen, Ergenekon davaları adı altında, JİTEM gibi bazı devlet kurumları ve çalışanları suçlu gösterilerek, devlet aklandı. Afrin’de de şimdiye kadar işlenen suçların sorumlusu olarak, Ehrar Şerqiye grubu gösterilerilmekte ve tasfiye edilmek istenmektedir. AKP hükümeti şimdilik Ehrar Şerqiye grubundan kurtulmaya çalışarak kendini aklamaya çalışıyor, ancak bundan sonraki süreçte Afrin’de her sıkışmaya başladığında ve kirli faaliyetleri her açığa çıktığında tasfiye edilmesi gereken yeni gruplar türeyecek. Tıpkı Türkiye içinde Ergenekon, Balyoz ve Cemaat operasyonlarında olduğu gibi.