Bilimsel araştırmalar, doğadaki canlıların karmaşık düşünme ve problem çözme yeteneklerini ortaya koymuştur. İnsan merkezli bakış açısı, doğanın bu yeteneklerini göz ardı eder ve doğayı sömürme hakkını kendinde görür
Deniz Bakır
İnsan merkezli bakış açısı, genellikle zeka ve bilinci yalnızca insanlara özgü özellikler olarak kabul eder. Ancak yerleşik ve önyargılar ile sınırlanmış insan merkezli burjuva pozitivizmini bir kenara bırakıp doğaya biraz daha yakından bakarsak başka bir tablo ile karşılaşırız. Hakim düşüncenin aksine birçok hayvan ve bitki karmaşık düşünme ve problem çözme yeteneklerine sahiptir. Yani zeka ve bilinç sahibidir.
Bilimsel araştırmalar, hayvanların ve bitkilerin zeka ve bilinç kapasitesine dair önemli bulgular sunmaktadır.
Araştırmalar balinaların ve yunusların karmaşık sosyal yapılar ve iletişim sistemleri geliştirdiğini ortaya koymuştur. Bu canlılar, birbirleriyle işbirliği yapabilir, karmaşık sosyal ilişkiler kurabilir ve hatta birbirlerine isimler verebilirler. Ahtapotlar, karmaşık problemleri çözebilme yetenekleriyle bilinirler. Yiyecek elde etmek için çeşitli aletleri kullanabilir ve zor bulmacaları çözebilirler. Ayrıca, kendi çevrelerini kamufle etmek için renk değiştirebilirler. Bu, onların çevrelerini algılama ve tepki verme yeteneklerinin ne kadar gelişmiş olduğunu gösterir. Kargalar da yüksek zeka seviyeleri ile bilinirler. Birçok tür, karmaşık görevleri yerine getirebilir ve alet kullanabilir. Örneğin, Yeni Kaledonya kargaları, yiyeceklerini çıkarmak için dalları şekillendirerek alet yaparlar. Ayrıca, gelecekteki ihtiyaçlarını planlama yetenekleri de vardır. Bir karga, gelecekte kullanmak üzere yiyecek saklayabilir ve bu yiyeceği gerektiğinde bulup çıkarabilir.
Bitkiler üzerine yapılan araştırmalarda ilginç sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Mesela bitkiler çevresel sinyalleri algılayarak tepki verebilmektedir. Ya da kök sistemleri, su ve besin maddelerini bulmak için karmaşık kimyasal sinyaller kullanır. Stres altındayken çevrelerindeki diğer bitkilere kimyasal sinyaller göndererek yardım talep edebilirler.
Mimosa pudica bitkisi, dokunulduğunda yapraklarını kapatarak tepki verir. Bu, bitkinin çevresel uyarıcılara tepki verme yeteneğini gösterir. Ayrıca, bitkilerin yer çekimine ve ışığa duyarlılığı, çevresel koşullara nasıl adapte olduklarını ve bu koşullara nasıl tepki verdiklerini gösterir.
İnsan ve diğer canlıların zeka kapasitesinin karşılaştırılması
İnsanların zeka ve bilinç kapasitesi, diğer canlılarla karşılaştırıldığında, genellikle daha karmaşık ve gelişmiş olarak kabul edilir. Ancak bu durum, diğer canlıların zeka ve bilinçten yoksun olduğu anlamına gelmez. İnsanlar, dil ve soyut düşünme yetenekleri ile öne çıkarlar, ancak diğer canlılar da kendi yaşam koşullarına ve ihtiyaçlarına uygun zeka ve bilinç düzeylerine sahiptir.
Primatlar, özellikle şempanzeler ve orangutanlar alet kullanma, problem çözme ve sosyal etkileşimlerde yüksek zeka düzeyleri gösterirler. Jane Goodall’ın şempanzeler üzerine yaptığı çalışmalar, bu hayvanların karmaşık sosyal yapılar ve alet kullanma becerilerini ortaya koymuştur. Şempanzeler, yiyecek elde etmek için alet kullanabilir, karmaşık sosyal ilişkiler kurabilir ve duygusal tepkiler verebilirler.
Bitkilerin zeka ve bilinç kapasitesi, insanlardan ve hayvanlardan farklı bir şekilde işlev görür. Bitkiler, çevresel sinyalleri algılayarak ve bu sinyallere tepki vererek yaşamlarını sürdürürler. Bitkilerin zeka ve bilinç kapasitesi, onların çevresel koşullara adapte olma ve hayatta kalma yeteneklerini yansıtır.
Sonuç olarak, hayvanlar ve bitkiler, kendi yaşam koşullarına uygun zeka ve bilinç kapasiteleri sergilerler. Bilimsel araştırmalar, doğadaki canlıların karmaşık düşünme ve problem çözme yeteneklerini ortaya koymuştur. İnsan merkezli bakış açısı, doğanın bu yeteneklerini göz ardı eder ve doğayı sömürme hakkını kendinde görür. Ancak, doğanın zeka ve bilinç kapasitesini kabul etmek, insanın doğa ile uyum içinde yaşamasını ve çevresel adaleti sağlamasını gerektirir. Bu perspektif, doğanın ve insanın birbirini tamamlayan unsurlar olduğunu ve bu unsurların uyum içinde yaşaması gerektiğini vurgular. İnsan doğanın dışında ya da üstünde değil, onun bir sonucu ve yansımalarından biridir.