Êzidîlere dönük 74’üncü Ferman sırasında DAİŞ tarafından esir alındıktan sonra QSD’nin kurtardığı Sual Seyfo Xelef, 5 yıldır kızından haber alamıyor
Êzidîlere dönük 74’üncü Ferman’ın üzerinden 10 yıl geçti. DAİŞ’in 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal’de gerçekleştirdiği katliamda, binlerce Êzidî hayatını kaybetti. Kaçırılan binlerce kadın ya katledildi ya da köle pazarlarında satıldı. KDP ve Irak güçleri katliam sırasında bölgeyi apar topar terk ederken, Şengal Dağı’na sığınan onbinlerce Êzidî ise 12 kişilik HPG’li bir grubun açtığı koridor sayesinde kurtulabildi. Aradan 10 yıl geçmesine rağmen birçok Êzidî’nin akıbeti halen bilinmiyor.
DAIŞ’in, saldırılar sırasında esir aldığı ailelerden birisi de Xelef ailesiydi. Girzêrik köyünden olan Sual Seyfo Xelef, ailesiyle birlikte Şengal Dağı’na ulaşmak istediği sırada esir düştü. Xelef, esir düştükten sonra DAİŞ’liler tarafından Suriye’ye götürüldü. Xelef, köle pazarlarında satılmak ya da öldürülme korkusuyla yıllarca Êzidî olduğunu saklamak zorunda kaldı. Bu süreçte ailesinden koparıldı. DAİŞ’in yenilgisinin ardından Xelef de binlerce DAİŞ üyesi ve aileleyle birlikte Hol Kampı’na götürüldü.
Xelef, asayiş güçlerine Êzidî olduğunu söylemesi üzerine 2019 yılında Demokratik Suriye Güçleri (QSD) güçlerinin operasyonuyla kurtarıldı. Xelef, kurtarıldıktan sonra yeniden doğduğu topraklar olan Şengal’e yerleştirildi. Aynı zamanda Xelef’in yakınları da DAİŞ’ten kurtarıldı ve Şengal’e geri getirildiler. Ancak esir düştüğünde henüz 2 yaşında olan Xelef’in kızının akıbeti halen belirsiz. Anne Xelef’in tek isteği, DAİŞ’in esir aldığı ve şu an 12 yaşında olan kızından haber alabilmek.
DAİŞ esareti
Xelef, 74’üncü Ferman’ın yıl dönümü dolayısıyla başından geçenleri Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Zeynep Durgut’a anlattı. Yaşadıklarını asla unutmayacağını vurgulayan Xelef, “Fermanın ilk gününde Şengal Dağı’na ulaşmak için yola koyulduk. DAIŞ bizi pusuya düşürüp, esir aldı. Esir düştüğümüz gibi bizi Şengal’e getirdiler. Bütün esirleri topladılar. Kadınları, gençleri ve çocukları ayırdılar. Bizi 2-3 gün Şengal’de beklettiler. Uçaklar bizim olduğumuz alanı bombaladıktan sonra bizi Baduş Hapishanesi’ne götürdüler. Sadece birkaç kadın ve çocuk orada bırakıldık.”
Bombardımanın devam etmesi üzerine sürekli farklı yerlere götürüldüklerini aktaran Xelef, bu sırada müslümanlığı kabul etmeyen kadınların ağır işkencelerden geçirildiğini ifade etti. Xelef, “Götürüldüğümüz yerlerde kız çocuklarını ayırıyorlardı. 23-24 gün Tilafer’de kaldık. ‘Müslümanlığı kabul edenleri ailelerine kavuşturacağız ve onlara ev vereceğiz’ dediler. Müslümanlığı kabul edenleri çocuklarının yanına götürüyorlardı. Daha sonra bizi toplayıp Kesîrmehreb köyüne götürüldük. Sonrasında da Musul’a götürüldük” diye kaydetti.
Ailesinden Rakka’da ayrıldı
Xelef, sonrasında yaşananları şöyle anlattı: “25 gün Musul’da kaldık. Bize ‘Ayrı bir iş yapmak isteyenler bize söylesiner onlar Tilafer’e götüreceğiz’ dediler. Orada bulunan 50 kişi aynı ailedendik. Tilafer’e götürdüler. Telafer’de 4 ay kaldık. Yaşlı olup sakat olanları Irak’a gönderdiler ve orada sattılar. Benim çekirdek ailemden 13 kişi esirdi. Benim kayınvalidem orada bırakıldı ve geriye biz 12 kişi kaldık. Bir gün yine bütün esirleri topladılar. Erkeklerin ellerini ve gözlerini bağlayıp götürdüler. Daha sonra onları hiç göremedik. 8 ve 12 yaşındaki çocukları toplayıp götürdüler. 6 gün bir medresede tuttuktan sonra da Suriye’ye götürdüler. Suriye’de 40 gün onlarla birlikte kaldık. Ardından bir bir bizi birbirimizden ayırdılar. İşte o zaman beni ailemden koparttılar. Bizi birbirimizden ayırttıkları zaman Rakka’daydık. Beni Tedmur’a götürdüler. Sonra sırasıyla Meyadîn, Hecîn ve Şehba’ya götürdüler.”
Köle pazarları
Birlikte kaldıkları bazı kadınları pazarda sattıklarını aktaran Xelef, “Bizlere ‘Eğer müslüman olursanız sizi bırakırız’ diyorlardı. Ancak öyle bir şey de yoktu. Bir çok kadın çocuklarını kurtarmak için bunu kabul etti. Ancak kabul etmelerine rağmen bırakmıyorlardı. Bir çok kadın ve çocuk halen kayıp. Bu insanlar öldürüldü mü yoksa halen hapiste mi bilmiyoruz” diye kaydetti. DAİŞ’ten kurtulanların birçoğunun Avrupa’ya gitmek zorunda kaldığına dikkati çeken Xelef, “Çünkü yaşadıkları şeyler kolay değildi” dedi.
Kurtulma süreci
Kendisinin de uzun bir bekleyişin ardından kurtarıldığını söyleyen Xelef, söz konusu süreci ise şöyle anlattı: “2019 yılında ben Bahoz kentindeydim. Etrafımız kuşatılmıştı. Evinde kaldığım aile, Hol Kampı’na gideceğimizi söyledi. Benim Êzidî olduğumu söylememem gerekiyordu. Bana ‘Eğer Êzidî olduğunu söylersen seni pazarlarda satarlar ve başka ülkelere gönderirler’ diyorlardı. Bahoz’da tanıştığım bir kişi vardı. Orada 3 Êzidîydik. Bunlar gidip asayişe ‘Biz Êzidî’yiz’ dediler. O gün gece saat 00.20’de Rojava asayişi kampın etrafını sardı ve bizi kurtardı. Asayiş, ‘Neden ilk başta Êzidî olduğunuzu söylemediniz?’ diye sordu. Biz de korktuğumuzu söyledik. Kaydımızı aldıktan sonra Suriye’de Êzidîlerin evine götürdüler. Ardından Irak’a getirip, ailelerimize teslim ettiler.”
‘Kızımın yolunu gözlüyorum’
Yıllardır 12 yaşındaki kızının kurtarılmasını beklediğini söyleyen Xelef, şöyle devam etti: “Kurtarıldık ancak halen bir şeyler değişmiş değil. Çünkü halen esir olan çocuklarımız, akrabalarımız var. Benim kızım halen onların elinde. Onların esir düştüğünde kızım 2 yaşındaydı. Onu düşünmediğim tek bir gün bile yok. Bu durumda ben bu hayattan nasıl bir tat alabilirim, nasıl güzel diyebilirim? Şehba’da kızımı benden ayırdılar. Bazen görüyordum ancak Bahoz’a geçtikten sonra tamamıyla koptuk. Bir sefer bana fotoğrafını attılar ve bana ‘Sana getireceğiz’ dediler. Ancak halen de getirilmedi. Şimdi kızım 12 yaşında, ne yapıyor, yaşıyor mu yaşamıyor mu bilmiyorum. Gözüm yollarda, kulağım gelecek bir haberde.”
Haber: Zeynep Durgut / MA