Karakalem, kuru boya derken hapishane kantininden satın alabildiği boyalarla kendini ifade etmeye başlamış. Sonra gün gelmiş hapishanede renkli kalemler yasaklanmış. Arkasında da kalemtıraş. Ama bu akıl almaz yasaklara rağmen Aynur üretmeye devam etmiş
Adil Okay
“Resimleri kısıtlı malzemelerle yapmaya çalıştım. Resim malzemesini içeri almak için bir yıldır uğraşıyorum. Buranın Cumhuriyet Savcılığı’na, Karşıyaka İnfaz Hakimliği’ne defalarca dilekçe yazdım. Şimdiye kadar bana olumlu veya olumsuz bir geri dönüşleri olmadı. Yanımda derme çatma bir kalemtıraş vardı. Onu da bir aramada aldılar. Dolayısıyla bir süreye kadar kör kalem ucuyla idare ettim. Sonunda kalemtıraşa bir çözüm bulundu!!! Kalemtıraşa ihtiyacım olduğunda eğitim birimine dilekçe yazıyorum. Onlar uygun görürlerse bir memur refakatinde kalemlerimi gidip spor salonunda açıyorum. Biliyorum anlaşılması ve anlatılması zor bir durum. Kısacası “Uçurtmayı Vurmasınlar” filmine rahmet ediyor insan. Neyse; kafanız fazla ağrımasın. Neticede resimler bitti. Malzemem kalmadı. Karakalem tonları, silgi, kalemtıraş, resim kâğıdı almak için yine uğraşacağım. Gerisi can sağlığı, iyiyiz. Resimlere dönük eleştiri ve yorumlarınızı almak isterim.”
Aynur Epli, Şakran Kadın Kapalı Hapishanesi, Aliağa / İzmir
***
Aynur Epli “özgürlük ve eşitlik” talebini yüksek sesle söylediği için 29,5 yıldır zindanda. İnfazı yakılmazsa en geç 6 sonra aramızda olacak. Ama o çok umutlu değil. Son yılların en büyük kötülük icadı bu olsa gerek. Tahliyelerin engellenmesi. İnfazın yakılması.
Neyse içeride sorun çok. Keyfi yasaklar inanılmaz boyutlarda. İnsan hakları örgütleri ve biz Görülmüştür Kolektifi olarak bunları sürekli yazıyoruz. Kamuoyunu bilgilendiriyor ve siyasi iktidara insan hakları ihlallerine son vermesi ve kendi yasalarına uyması çağrısı yapıyoruz.
Ben yine Aynur Epli’ye döneyim. Aynur, içeride büyümüş deyim yerindeyse. El yordamıyla yön tayin etmeye çalışmış. Daracık hücresinde eline geçen kitapları okumuş. Günde birkaç saat gökyüzüne bakma imkânı olmuş. Beraber olduğu koğuş-hücre arkadaşlarıyla paylaşmaya çalışmış bildiklerini. Onların kısa ömürlerinde biriktirdiklerinden beslenmeyi denemiş. Ne bir kurs görme imkânı bulmuş ne de güzel sanatlar yollarında ellerinde fırçalar – tuvaller olan öğrencilerin arasına karışabilmiş. Sonra bir gün resim yapmayı denemiş. Karakalem, kuru boya derken hapishane kantininden satın alabildiği boyalarla kendini ifade etmeye başlamış. Sonra gün gelmiş hapishanede renkli kalemler yasaklanmış. Arkasında da kalemtıraş. Ama bu akıl almaz yasaklara rağmen Aynur üretmeye devam etmiş.
Hapishanede üreten, ürettiklerini dönem dönem bizimle de paylaşan karikatürist Ayhan Bozkaya, Barış İnan, Cengiz Sinan Çelik, Cenan Genç, Ferhan Mordeniz, Mehmet Boğatekin, Mahmut Ulusan, Necip Baysal, Özlem Özdemir, Zuhal Sürücü, Serdar Sürücü gibi.
Kim bilir belki taşla oynayabilse heykeltıraş olacakmış Aynur. Sonunda ressam olma serüvenine iddiasız atılmış.
Aynur bana çizimlerinin orijinallerini yollar. Ben de onları önce kopyalar, sonra özene bezene saklarım. Taradığım resimlerinin bazılarını dergilere yollarım. Bazılarını da “içerinin sesini dışarı duyurmak” amacıyla, bir grup arkadaşla beraber hazırladığımız “www.gorulmustur.org” sitesinde yayınlarız. Mektuplarını da kolektifimizden arkadaşlar dijital ortama aktarır, onları da yayınlarız.
Aynur’un dışarıdaki ilk sergisinin küratörlüğünü ben yaptım. 2015 yılında bize yolladığı resimlerden “kadına şiddet” temalı olanları seçip tematik bir sergi hazırladık. Görülmüştür Kolektifi ile Akdeniz Belediyesi Kadın Komisyonu işbirliği ile sergilendi. Basında geniş yer buldu. Çıkan haberleri kendisine de yolladık. Çok mutlu olduğunu yazdı. [1]
Ayrıca 2019 yılında tutsak karikatüristlerle birlikte hazırladığım “Duvarları Delen Çizgiler”[2] adlı sergide ve kitapta, sonra da Redfotoğraf grubuyla ortak yaptığımız karma sergilerde ve kitaplarda da eserleri yer aldı.[3]
Mektuplarından ve onunla yaptığım söyleşiden bazı paragraflar paylaşayım. Hem onu daha iyi tanımış olursunuz.
“Resimlerimi dışarı göndermeden önce koğuşta sergiliyoruz. Arkadaşların yorum ve değerlendirmeleri, eleştirileri oluyor. Tabii çalışmanın genelleşmesi omuzlarımıza farklı bir sorumluluk da yüklüyor. Zamanla kendimi daha çok resim çizmeye verdim. Ve bu bende bir ifade biçimine dönüştü. Bir olay, olgu üzerine uzun uzun konuşmak yerine ben de tepkimi resim çizerek ortaya koyuyorum. Tanrı-Tanrıça (Doğa Ana) birçoğumuza “oku”, “yaz” demişse bana da “çiz” demiş olabilir, diyorum. Tabii zindanın vazgeçilmezleri arasında okumak ve yazmak da var. Daha çok kadın temalı çiziyorum. Olmaması gereken kadın tipolojisinin yanı sıra, -verili olan- kendisi olabilen, her anlamda kendinde özgürlük potansiyeli taşıyan kadını resimlemeyi önemsiyorum. Bu noktada resimlerimin tarihsel-sosyolojik bir yanı da var. Geçmişle güncel, düş ile gerçek bende iç içe geçen olgulardır.”
(…)
“Dünya insanlığı savaşlarla, kırım ve katliamlarla adeta bir laneti yaşıyor. Yaşanan sosyal, siyasal, ekonomik-kültürel baş aşağı gidişi kadının tutulduğu konumdan bağımsız görmüyorum. Bu Gordion düğümü şeklini almış olan sorunların sadece kadın perspektifli bir bakış açısı ve bu temelde toplum inşası ile çözülebileceği her geçen gün biraz daha gerçeklik halini alıyor. Kadın temalı resimlere yönelmem bunu ele alış tarzım da bir sonuçtur.”
(…)
“İktidarın sanat ve sanatçıdan korkusu söz konusu. Onlar üretmek, yaratmak yerine tüketiciler, o yüzden sanatçının büyülü üretim dünyasına tahammül edemiyorlar. Yaratmaya ve yaratana yabancılar. Mikro iktidarlar ise kraldan daha kralcı oluyorlar. Bizler zindanda daha fazla sansüre maruz kalıyoruz.“ [4]
Bu kadar yeter şimdilik. Umarım Aynur yakında aramızda olur. Ona, yıllardır özene bezene sakladığım yüzlerce orijinal resmini teslim ederim. Bu kıymetli emanetin ağırlığından kurtulurum. Kim bilir belki birlikte yeni projeler üretiriz.
Ekte Aynur’un vasisi aracılığıyla bana yolladığı defterinden, son resimlerden örnekler paylaşıyorum.
Son söz de yine Aynur’un olsun:
“Sevgili Adil abi, yaklaşık on iki yıldır sizlerle yazışıyorum. Resimlerimi dışarı çıkarmada ve bu konuda kendimi ifade etmemde sizin ve ‘Görülmüştür’ ekibinin çok emekleri oldu. Yapılan sergilerden de büyük moral aldığımı söyleyebilirim. Bunun için size ve ‘Görülmüştür’ ekibine teşekkür ediyorum. Sizleri hep yanımda hissettim-duyumsadım. “
[1] https://www.milliyet.com.tr/yerel-haberler/mersin/cezaevinde-kadina-siddeti-cizdi-11116353
[2] Duvarları delen çizgiler, Tutsak karikatüristlerin özgürlük temalı eserleri, hazırlayan Adil Okay, Ütopya yayınevi, Ankara, 2019.
https://utopyayayinevi.com.tr/new-page-127/
[3]Özgürlüğün sesi, Ütopya yayınevi, Ankara, 2020
https://www.utopyayayinevi.com.tr/new-page-173/
[4]Aynur Epli ile söyleşi. Adil Okay. Güney Kültür Sanat Edebiyat Dergisi. s.101