Kirli savaş döneminde Kürt iş insanları listesi Tansu Çiller tarafından devreye girmiş ve birçok “faili belli” cinayetlerle katledilmişlerdi. Her iktidara gelen kendi listelerini çıkartır ve uygular. Bu listeler genelde muhalifler için uygulanır. Gerçekleri ortaya çıkartmak iktidarın işine gelmez ve elinden geldiği kadar muhalif kim varsa onları yıldırmaya yönelik uygulamaları devreye sokar.
Geçenlerde Devlet Bahçeli de 154 gazeteciyi hedef gösterdi. Kendi suçlarını örtmek için eski yöntemleri devreye sokuyorlar. Kendi karşılarında ne varsa sindirmeye, yok etmeye çalışıyorlar. Sürekli bir suçlu arayışı içindeler. Madem suçlu arıyorsunuz o zaman en yakınınıza, aynaya bakmanızı öneririm. Sizlere muhalif olarak şunları size yöneltmeye hakkımız var. İlk önce kendi içinizdeki katilleri ortaya çıkartın ve geçmişte “devlet isterse bu gibi kirli işlerde bazı kişileri kullanabilir” tanımına uyan isimleri açıklayın. Fazla geriye gitmeye de gerek yok. Sinan Ateş cinayetini çözün bakalım, altından neler çıkacak. Hazır listelerden söz açılmışken vergi listelerini de gözden geçirmek gerekir. “Devletten en çok ihale alan şirketlerin 8’i vergi ödememiş. Bazıları kazançlarına göre az vergi ödemişler. Bu şirketlerden öne çıkan Taş Yapı 2019’dan 2023’e kadar hiç vergi vermemiş. Rizeli Emrullah Turanlı’ya ait Taş Yapı, 28 milyar TL’den fazla adrese teslim ihale almış. İktidar 2019 yılı Aralık ayında 467 milyon 657 bin avro tutarında vergi indirimi ve Beşiktaş’ta beş yıldızlı otel için de KDV istinası sağlamış.” (Çiğdem Toker “Kamu İhalelerinde Olağan İşler).
Yeni listeler ise “Halay Çeken Kürtler.” Mersin’den sonra İstanbul ve Ağrı’da da halay çekenler gözaltına alındı. Halay çekmek ne zamandan beri suç olmaya başladı? Halay birleştirici bir güçtür. Halay tutan herkes o an için beraberliğin ne kadar önemli olduğunu hisseder. O halayda Mem û Zîn’în aşkı vardır, düğünlerdeki sevgi, gelecek vardır ve dağlardaki direniş vardır. Kürt halkının en büyük özelliğidir halay çekmek. Kürtlerin en ufak bir birlikteliğine dahi katlanamamanın göstergesidir bu yaşananlar. Hazmedememenin son noktası. Dilimiz ve kimliğimiz gibi halayımız da varlık nedenimizdir.
Diyarbakır’da caddeler üzerine Kürtçe yazılan “Hêdî” ve “Pêşî Peya” trafik uyarılarından neden rahatsız olunur ki! Kürtlerin yaşadığı coğrafyada Kürtçe yazmak ve konuşmak annenin sütü gibi hak ve helaldir. Ne bitmez tükenmez bir ırkçılıktır bu. Irkçılığın yaşam için ne kadar kötü olduğu aşikâr değil mi? Bir yandan ırkçılığı kendi ülkende yaşatacaksın diğer yandan ırkçılık yapan diğer devletleri suçlayacaksın. Bu nasıl bir yaklaşımdır anlamak mümkün değil. Dünyaya insanlık dersi vermeye kalkmak ama kendi ülkende halkına her alanda insanlık dışı kararlar ile huzursuz bir yaşam tablosu çizmek. Eğer ülkede en az %70lik bir halk kitlesi mutlu değilse başarısız bir siyaset yürütülüyor demektir. Ülkede bu kadar sorun varken bir de İsrail’i tehdit etmek nasıl bir dış politika adımıdır? Silah sanayisinin reklamını yapan bir açıklama ile tehdit etmek ise çok ilginç. Bu kadar düşman yaratmak çok ağır bir şekilde geri dönmez mi? Halen düşman yaratmaktan, savaşmaktan umut arayarak ülke sorunlarını sümen altı etmek sizleri nereye kadar götürür. Siz tek gitseniz umurumuzda olmayacak da koca bir ülkeye yazık. Gemiyi delik deşik ettiniz. İnsanı, doğayı katlettiniz. Şimdi de sıra hayvanlara geldi. Hayvanları katletme yasası onaylandı. Onaylayan kişiler çok bir marifet işlemişler gibi poz verdiler. Yazıklar olsun size. En yakın dostlarımızın öldürülmesine razı olmayacağız. Bu yaşam hepimizin.