Zihinlere kazınmış, milyonların politik irade beyanı anlamına gelen ‘Bijî Serok Apo’ sloganına saldırılmasını böyle okumak gerekiyor. Yanlış okuyan herkesin, her kesimin çok net bir şekilde gaflet içinde olduğunu da belirtmek gerekiyor
Mazlum Amed
Bir zamanlar ‘ideolojik halay çekmek’ diye bir suç uydurmuşlardı. Onlarca kişi ‘ideolojik halay çekmek’ suretiyle ‘örgüt propagandası yapmak’ suçlamasıyla yargılanmış, tutuklanmıştı!
Bugünlerde bu garabet geri döndü: Kürtçe şarkılar, marşlar eşliğinde halay çeken gençler, kadınlar gözaltına alındı, tutuklandı. Kürtçe trafik uyarıları ‘polis gözetiminde’ silindi, üstlerine ırkçı yazılar yazıldı.
Peki bu faşizan uygulamalar nereden çıktı? Halay çekenleri tutuklamaya kadar ileri giden, Kürtçe trafik uyarı yazılarını silmeye kadar varan faşizmin asıl derdi nedir?
Faşizm hukuk tanımaz
Gençlerin Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekerken attıkları ‘Bijî Serok Apo’ sloganı üzerinden yaygara koparıldı. Sanki Türkiye ve Kurdistan’da ilk defa ‘Bijî Serok Apo’ sloganı atılıyor. Oysa Newroz alanlarından duruşma salonlarına kadar yıllardır atılan bir slogan bu. Dahası, ‘Bijî Serok Apo’ sloganını atmak suç değil; suç olmadığı hem Anayasa Mahkemesi hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla sabit… Zaten ‘faşizan’ olarak nitelediğimiz bu uygulamanın hukuki bir izahının olması mümkün de değil. Hukuki zeminde tartışmak zaten meseleyi esastan kaçırmak anlamına gelir. Zira faşizm hukuk tanımaz!
Halaylara saldırı tesadüf mü?
Kirli siyasi planların bir parçası olan bu uygulamalarla amaç nedir? Bunun geçtiğimiz hafta Koma Civakên Kurdistan (KCK) Eş Başkanı Besê Hozat’ın, ‘AKP iktidarı PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridi pazarlık konusu yapıyor’ açıklaması sonrasına gelmesi sadece bir tesadüf olabilir mi?
Kuşkusuz PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit öyle bir hapishane müdürünün, infaz savcısının inisiyatifiyle olacak şey değildir. PKK gibi Ortadoğu’da etkin bir hareketin liderine uygulanan tecridin elbette siyasi anlamları var ve ne yazık ki bugün tecritte ısrar, savaşta ısrarın ilanı anlamına gelmiştir.
2013-2015 yılları arasında yaşanan süreç ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt meselesini Türkiye ve Kurdistan halklarının lehine çözme iradesini ve gücünü çok net bir şekilde ortaya koymuştu. Bu yönüyle bir zamanlar “Sayın Öcalan demek suç değil,” diyen AKP’nin, bugün ‘Bijî Serok Apo’ sloganına saldırmasının kesinlikle daha derin bir anlamı vardır. Çünkü AKP, varlığını savaş politikalarına bağlamıştır. Bunun için de Kürdün özgürlük çizgisi olan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a tecrit uygulanırken işbirlikçi ihanet çizgisi olan Barzani ailesi MHP’nin göz bebeği haline gelmiştir.
Barzani ailesinin tarihsel düşmanlığı
Ne yazık ki Barzani ailesi, her yerdeki Kürde düşman olan AKP’nin yoksul Başur halkına zulmetmesinde bir beis görmüyor. DAİŞ saldırdığında koşa koşa PKK’den yardım isteyen Barzani, bugün PKK’ye karşı Kurdistan topraklarında DAİŞ çetelerini konumlandırıyor.
Barzani ailesinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’a olan tarihsel düşmanlığı, bir kez daha AKP’nin tecrit politikasıyla birleşiyor ve esas olarak Kürdün özgürlük çizgisi yok edilmek isteniyor, tıpkı uluslararası komployla hedeflendiği gibi… Avrupa’nın sessizliği, körlüğü de bundan…
Halkların yegâne seçeneğine saldırıyorlar
Aslında AKP’nin bugün içine düştüğü açmaz, 2013-2015 yılları arasındaki durumla birlikte okunduğunda, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın politik gücünün sahneye çıkmasının Türkiye halklarının yegâne seçeneği olduğu çok net anlaşılıyor. Zaten AKP-MHP faşist iktidarı halkların bu biricik seçeneğine bu yüzden saldırıyor! Zihinlere kazınmış, milyonların politik irade beyanı anlamına gelen ‘Bijî Serok Apo’ sloganına saldırılmasını böyle okumak gerekiyor. Yanlış okuyan herkesin, her kesimin çok net bir şekilde gaflet içinde olduğunu da belirtmek gerekiyor.
Bu yönüyle ne yazık ki Türkiye’de CHP’nin de içinde olduğu ‘muhalefet’, gerçeklikten kopuk, AKP’nin gündemlerini aşamayan bir siyasi körlük – zayıflık içindedir. Çünkü artık çok net anlaşılmıştır ki “PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü demek Türkiye halklarının birlikte refah içindeki geleceği demektir.” Bunu öyle sloganik, ajitatif bir söylem olarak okumamak gerekiyor; aksine çıplak gerçekliğe bir işaret olarak görmek gerekiyor.
O zaman halay!
Bu anlamda bugün halaylara katılmak, halay kollarını büyütmek, genişletmek Kürt halkı için her zamankinden çok daha fazla politik bir eylem haline gelmiştir. Öyle ki faşist iktidarın polisleri halay çekerek protesto gösterisi yapanlara saldırıyor, gözaltına alıyor. Öyleyse her sokakta, her caddede, her meydanda sebep aramadan davullara vurmak, halaylara durmak gerekiyor. Bu şekilde AKP faşizmini çaresiz bırakmak gerekiyor.
Kürtler elbette halaya saldırının Kürdün diline, kültürüne, siyasi iradesine saldırı olduğu bilinciyle “Em bernadin vê dîlanê (Biz bu halayı bırakmayacağız!)” demeye devam edecek, faşizm bir kez daha halaylara, stranlara yenilecek!