Kulp davasında gerekçeli kararını açıklayan Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi, tanık ve katılanların beyanlarını “somut ve görgüye dayalı” bulmadı. Mahkeme, katılanların beyanlarına itibar edilemeyeceğini savundu.
Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde 1993 yılında 11 köylünün öldürüldüğü davayla ilgili Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararını açıkladı. Mahkeme heyeti, dönemin Bolu 2. Komando Tugay Komutanı Emekli Tuğgeneral sanık Yavuz Ertürk hakkında “Kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği” gerekçesiyle beraat kararı vermişti.
Mahkeme heyeti; öldürülenlerin yakınlarıyla birlikte tanıkların ifadeleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı, Meclis İnsan Hakları Komisyonu raporuna gerekçeli kararında yer verse de “yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığını” öne sürdü.
‘Kulaktan dolma beyanlar…’
Tüm tanık ile katılanların ifadelerine ve kanıtlara rağmen mahkeme heyeti, ifadeleri “Somut ve görgüye dayalı” olmadığını savundu. Mahkemenin ilgili kısımdaki tespiti şöyle: “Dosya kapsamındaki tanık anlatımları ve diğer mevcut deliller değerlendirilmiş; ölenlerin yakın akrabaları olan katılanların beyanları, katılanların maktulleri en son canlı olarak görmesi ancak maktullerin ölüm anına ya da maktulleri öldüren kişilere ilişkin somut ve görgüye dayalı herhangi bir bilgilerinin bulunmaması ve katılanlar ile tanık beyanlarının maktullere yönelik eylemlerle somut olarak irtibatlandırılamaması, bu beyanların soyut beyanlardan ibaret olması, bir kısım beyanların kulaktan dolma ve görgüye dayanmayan beyanlar olması.”
Maktullere ait olduğu tespit edilen kemiklerin bulunduğu yer ve öldükleri tarihler konusunda kesin bilgi bulunmadığını öne süren mahkeme heyeti, “PKK terör örgütünce Kulp ilçesi Alaca köyü bölgesinde güvenlik güçlerince operasyon yapıldığına dair bilginin askeri kaynaklarca doğrulanmamış olması, bölgedeki faili meçhul birçok cinayetin cürüm işlemek için oluşturulan bir örgüte atfedilmesi, sanığın da bu oluşum içerisinde bulunduğuna dair beyanların ve anlatımların soyut nitelikte kalması nedeniyle bu yöndeki beyanlara ve anlatımlara itibar edilmemiştir” ifadelerine yer verdi.
‘Katılan beyanlara itibar edilemez’
Katılanların beyanlarına da itibar edilmediği yönünde ifadelerin bulunduğu gerekçeli kararda şöyle denildi: “Katılan Pembe Akdeniz, Zekiye Demir, Erhan Avar ve Süleyman Yamık beyanlarında; maktullerin askerler tarafından götürüldüğünü, bir kısmının elleri bağlı bir şekilde açıklık alanda tutulduğunu, maktullere yemek götürdüklerini, maktullerin kendilerine ‘bizi salmayacaklar’ dediklerini beyan etmişler ise de sonrasında maktullerin serbest bırakılıp bırakılmadığına ilişkin bir bilgilerinin bulunmaması, sanığın iddia edilen eylemleri gerçekleştirdiğine dair görgüye dayalı bir bilgilerinin olmaması, maktullerin öldürüldüler ise öldürülme anlarına, öldürülüş şekillerine ilişkin görgüye dayalı herhangi bir bilgisinin olmaması, ölenlerin çok yakın akrabaları olmaları dikkate alınarak beyanlarına itibar edilmemiştir.
Katılanların soyut beyanları dışında, maktulleri gözaltına alan askerlerin sanığın emri altında bulunan askerler olup olmadığı, ya da sanığın talimatı ve emri ile hareket eden askerler olup olmadığı konusunda da dosyaya yansıyan şüpheden uzak, kesin ve net bir delil bulunmamaktadır.”
Kararda Ceza Muhakemesi’ne de atıfta bulunan mahkeme heyeti, “Şüpheden sanığın yararlanacağı ilkesidir. Her hukuk devletinde kabul edilen ve masumluk karinesi ile sıkı bir ilgisi olan bu ilkeye göre, yapılan ceza muhakemesi sonunda fiilin sanık tarafından işlendiği, yüzde 100 belirliğe ulaşmadığı taktirde beraat kararı verilecektir” diye belirtildi.
‘Kuşku olduğu yerde mahkumiyet bulunamaz’
“Ceza yargılamasının amacı, hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır” ifadesinin yer aldığı kararda, “Bu araştırmada; yani gerçeğe ulaşmada, mantık yolunun izlenmesi gerekir. Gerçek; akla uygun ve realist, olayın bütünü veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bir bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa bir takım varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması ceza yargılamasının amacına kesinlikle aykırıdır. Ceza yargılamasında kuşkunun bulunduğu yerde mahkumiyet kararından söz edilemez” diye belirtildi.
Kaynak: MA / Berivan Altan