33 Kürt yurttaşın katledildiği Sefo Deresi Katliamı’nın üzerinden 81 yıl geçti. Katliamda 7 yakınını kaybeden ve kendisi de katliamın son tanığı olan Bedile Demirbacak, askerlerin 33 kişiyi katlettikten sonra köye gelip kadınlara zorla ekmek pişirttiğini belirtti
Wan’ın Serav (Saray) ilçesinde 28 Temmuz 1943 tarihinde yaşanan ve “33 Kurşun Katliamı” olarak da bilinen Sefo Deresi Katliamı’nın üzerinden 81 yıl geçti. Askerler, ilçeye bağlı Xerapsork, Êngiza Milan ve Runexwir köylerinde “sınırı geçme ve kaçakçılık” gerekçesiyle 33 köylüyü gözaltına aldı. Sınır güvenliği için görevlendirilen dönemin Orgenerali Mustafa Muğlalı, gözaltına alınan 33 vatandaşın öldürülmesi emri verdi.
Ölülerin altında kalarak kurtuldu
Qelqelî (Özalp) ilçesine bağlı Koçkirana Jorîn (Yukarı Koçkıran) kırsal mahallesindeki Sefo Vadisi’ne (Geliyê Sefo) götürülen köylüler, gözleri ve elleri bağlı bir şekilde kurşuna dizildi. Katliamdan yalnızca cenazelerin altında kalan İbrahim Keklik (Apê Îbrahîm) adlı köylü sağ kurtuldu. Keklik, sağ kurtulduktan sonra İran Kurdistan’ına kaçtı. Keklik, burada 4 ay sonra hayatını kaybetti.
Yargılanmadan öldü
Saldırı emrinin veren Muğlalı, 1947’de emekli oldu. Muğlalı, 1950’de iktidarın değişmesiyle mahkemeye çıkarıldı ve yargılandı. Duruşmada 33 Kürt’ün öldürülmesine tanık olan askerlerin ifadeleri, Muğlalı’nın suçunu ortaya koydu. Muğlalı, 33 vatandaşın öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle yargılanarak idam cezasına çarptırıldı. Daha sonra yaşı gerekçe gösterilerek, cezası 20 yıl hapis cezasına indirildi. Askeri Yargıtay daha ilk mahkemede kararı bozdu ve Muğlalı tahliye edildi. Muğlalı, 11 Aralık 1951’de ikinci duruşmaya çıkamadan öldü. Muğlalı’nın ölümünün ardından olayın aydınlatılmasına yönelik herhangi bir adım atılmadı. Yakınlarının kemiklerini isteyen bazı kişiler de yargılandı.
Bölge hala yasak
Olayın üzerinden 81 yıl geçti ama Sefo Vadisi hâlâ “güvenlik bölgesi” gerekçesiyle yasaklı. Öldürülen köylülerin yakınları, Sefo Vadisi’ne giderek yakınlarının kemiklerini almak için sorumlu kurumlara başvurdu ancak başvuruları her seferinde reddedildi.
7 yakını katledildi
O dönemin tanıklarından biri de 91 yaşındaki Bedile Demirbacak. Demirbacak, henüz 10 yaşında iken yaşanan katliamda, aralarında babası ve amcasının da olduğu 7 yakınını kaybetti.
Bütün yakınlarımızı katlettiler
İlerlemiş yaşından kaynaklı konuşmakta zorlanan Demirbacak tanıklığına dair , “Babam, babamın dedesi, babamın amcası, babamın kuzeni… Toplam 33 kişi gözaltına aldılar. Geldiler, götürdüler, katlettiler. Katliamdan önce gözaltında tutulan akrabalarımızdan bize ‘döşek getirin bize, betonun üzerinde yatıyoruz’ diye haber gönderdiler. Döşeklerini hazırladık ve yola çıktık. Çok geçmeden Kendalê Gîlê eteklerinde iki kadının ağlayarak bize geldiğini gördük. Biri üvey annem Gül, diğeri Gülbahar’dı. Ne olduğunu sorduk? 33 akrabamızın Koçkıran’da katledildiklerini söylediler. 15’i Êngiza Milan, 15’i Xirapsork ve 3’ü Runexwir köyündendi” sözleriyle o dönem yaşananları anlattı.
Askerler önümüzü kesti
Demirbacak, haberi alır almaz Koçkıran’a gitmek istediklerini ancak askerlerin kendilerini engellediğini söyledi. Demirbacak, “Askerler önümüzü kesti, yakındaki bir köye kaçtık, cesetler ise hala oradaydı. Daha önce de askerler sık sık gelip köylüleri gözaltına alıyordu ve dövdükten sonra tekrar serbest bırakıyorlardı. Ama o sefer öldürmek için aldılar” dedi.
Her ev ekmek pişirdi
Demirbacak, kendilerine yapılan zulme işaret ederek şunları söyledi: “Heso Yüzbaşı, cenazelerimizi almamıza izin vermedi. Üstüne üstlük köyün kadınlarına da askerler için zorla ekmek pişirttiler. Her ev askerler için ekmek pişirdi ve Heso Yüzbaşı alıp askerlere dağıttı. Köyde askerlerin gidip içinde kaldığı dedeme ait tek odalı bir ev vardı. Bir gün deprem oldu ve ev çöktü. Daha sonra askerler gitti ve bir daha geri dönmediler. Allah hakkımızı onlara bırakmasın.”
Haber: Bazid Evren / MA