İHD Colemêrg Şubesi Eşbaşkanı Sibel Çapraz, ‘Hakkâri Belediyesi’ne darbeci bir zihniyetle kayyım atanmasının sadece Hakkâri halkının değil tüm Türkiye halklarının demokratik iradesinin gasp edilmesi girişimidir’ dedi
İnsan Hakları Derneği (İHD) Colemêrg Şubesi, Colemêrg Belediyesi Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış’ın görevden alınarak tutuklanıp yerine kayyım atanması ve sonrasında gelişen toplumsal olaylara ilişkin hazırladığı raporu açıkladı. Raporda, İHD Gever Temsilciliği’nde İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve İHD yöneticilerinin katıldığı toplantıda, İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz tarafından açıklamalar yapıldı.
Açıklama öncesi konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, belediyeye kayyım atanmasının üzerinden 52 gün geçtiğine dikkati çekerek, devlet aklı ve iradesinin 1923’ten beri sürdürdüğü tavrı bir kez daha gösterdiğini, Kürt’ün iradesini yok sayıp belediyeyi gasp ettiğini söyledi. Davası olduğu halde neden Akış’ın aday gösterildiği eleştirisine işaret eden Keskin, Akış’ın davasının 10 yıldır sürdüğünü, seçilmesi nedeniyle haksız bir şekilde ceza verildiğini belirtti ve “İnsan hakları mücadelesi ve sivil siyasette yer alan Kürtler olarak, hakkında davası olmayan tek bir insanımız yok. Hepimiz ya cezaevine girmek üzere ya da cezaevindeyiz. Biz bu coğrafyada rehin olarak yaşıyoruz. Buna rağmen mücadelemizi sürdürüyoruz” dedi.
‘Hukuki değil siyasi bir karardır’
Keskin’in konuşmasından sonra raporu açıklayan İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz, Akış’ın görevden alınmasında İçişleri Bakanlığı’nın soyut gerekçeleriyle hareket ettiğini ifade etti. İçişleri Bakanlığı’nın sosyal medya hesabından Akış’ın hakkında yürütülen soruşturmanın detaylarını paylaşmasının da “masumiyet karinesinin ihlali” olduğunu belirten Çapraz, “İçişleri Bakanlığı, soruşturma ve yargılama makamları yerine geçerek yargı kurmuş, soruşturma ve kovuşturma dosyalarını kayyım atamaya gerekçe göstermiştir. İçişleri Bakanlığı’nın bu açıklama ve uzaklaştırma kararı belirttiğimiz üzere hukuki değil, siyasi bir karardır. Söz konusu yargılama dosyasında henüz herhangi bir karar verilmeden masumiyet karinesi yok sayılarak, mahkemenin bağımsızlığına da müdahale edilmiştir” diye konuştu.
‘Halkın iradesine darbe vuruldu’
AKP’nin belediyelere kayyım atamaya başladığı 2016’dan beri 3 dönem geçtiğini ve kayyım atadığı belediyeleri her seçimde kaybettiğini hatırlatan Çapraz, “Halkın demokratik iradesine siyasi bir darbe aracı olan kayyıma tekrar başvurmuştur. Hakkâri Belediyesi’ne darbeci bir zihniyetle kayyım atanması sadece Hakkâri halkını değil, tüm Türkiye halklarının demokratik iradesinin gasp edilmesi girişimidir. Seçimlerden sonra normalleşme söylemleri ve yeni anayasa tartışmalarının hüküm sürdüğü bu günlerde, demokrasiye aykırı bu uygulamadan bir an evvel vazgeçilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin en önemli meselesi olan Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yollardan çözülmesi acil ihtiyaçken, Kürt halkının seçimler yoluyla seçtiği belediye başkanlarının yerine kayyım atama politikasında ısrar, Kürt meselesinin çözümünü daha da karmaşık hale getirmektedir. Türkiye’deki tüm yurttaşların seçimler yoluyla iş başına getirdiği tüm belediye başkanlarının yerine kayyım atama riskini de içinde barındıran bir tehlikedir” şeklinde konuştu.
Seçme seçilme hakkına müdahale
Kürt halkının iradesinin iktidar tarafından tanınmadığını söyleyen Çapraz, Kürt seçmenlerin seçtiği belediye başkanları ve milletvekillerine karşı ayrımcı, ötekileştirici ve demokratik siyaseti ortadan kaldıran devlet pratikleriyle karşı karşıya olduklarını vurguladı. Çapraz, 2016’da darbe girişiminin ardından çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’lerle devletin aldığı tutumla birçok muhalifin işinden edildiğini, gözaltı ve tutuklamaların ise rutin bir devlet uygulamasına dönüştüğünü kaydetti. Bu süreçle birlikte “demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarından olan seçme ve seçilme hakkı askıya alındı” diyen Çapraz, “Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı illerde kayyım uygulaması genel geçer, soyut ve terör kavramıyla sürekli hale gelen bir uygulama olmuştur. Hakkâri ilinde de 3 Haziran 2024 tarihinde kayyım atamasıyla ortaya çıkan durum, devletin yurttaşların seçme ve seçilme hakkına yönelik yeni müdahalesini göstermesi açısından çarpıcıdır” diye belirtti.
Kayyımı geri çekme çağrısı
Kürt sorununun baskıcı ve kayyım gibi uygulamalarla çözümsüz bırakılmasının bir devlet pratiği haline geldiğini dile getiren Çapraz, bunun demokratik bir toplum ideali yerine baskıcı ve otoriter bir rejimin tahkim edilmesine yol açtığını belirtti. Devletin yurttaşların yönetime doğrudan katılımını hedefleyen etkin bir yerel demokrasi anlayışını daha güçlü şekilde tesis etmesi gerektiğini ifade eden Çapraz, demokratik bir sistemin inşasının herkesin sorumluluğunda olduğunu belirterek, partileri, sivil toplum örgütlerini, aydın ve yazarları kayyım atamalarına karşı demokratik bir geleceğin inşasına katkı sunmaya çağırdı.
Yaşanan hak ihlalleri
Kayyım atamasıyla birlikte yaşanan ihlalleri aktaran Çapraz, atamayla birlikte kentte ve bölge kentlerinde 10 gün boyunca gösteri ve toplantıların yasaklandığını, kayyım atama kararının belediyeye giden meclis üyelerine polis tarafından bildirildiğini ve meclis üyelerinin belediyeye alınmadığını kaydetti. İçişleri Bakanlığı’nın Belediye Eşbaşkanı M. Sıddık Akış için yaptığı paylaşımla “masumiyet karinesini ihlal ettiğini” söyleyen Çapraz, kararı protesto etmek isteyen DEM Parti’nin ablukaya alındığını ve giriş-çıkışların kapatıldığını hatırlattı.
Oturma eylemi yapan milletvekillerinin de ablukaya alındığını ifade eden Çapraz, bu konuda bölge barolarının kentteki adliye önünde yapmak istediği açıklamaya izin verilmediğini, adliyeye sadece avukatların girişine izin verildiğini vurguladı. Aralarında milletvekillerinin bulunduğu protesto eylemine gaz ve tazyikli su ile müdahale edildiğini, 2 gazetecinin müdahaleden etkilenerek fenalaştığını ve hastanede tedavi altına alındığını anımsatan Çapraz, İHD gözlem heyeti, milletvekilleri, DEM Parti Eş Genel Başkanları’nın ve sivil toplum örgütü temsilcilerine polisin yakın mesafeden biber gazı sıktığını söyledi. Polis müdahalesinde yaşlı, engelli ve kadın yurttaşların polisin şiddetine maruz kaldığını ifade eden Çapraz, müdahale sırasında İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, MYK üyesi Hamdi Bayhan, Hakkâri Şube Sekreteri Pınar Şen ve İHD Hakkâri Şube üyesi Eren Baskın’ın kolluk mensuplarının gaz ve tazyikli suyla yaptığı müdahaleden etkilendiğini aktardı. Müdahale sonrasındaki dağılma sırasında 2’si çocuk 4 kişinin polis şiddetine maruz kaldığını, ters kelepçe takılarak işkenceyle gözaltına alındığını vurgulayan Çapraz, oturma eylemleri sırasında İHD heyetinin inceleme ve görüşme yapmasına izin verilmediğini de belirtti.
‘Polis milletvekilinin parmağını kırdı’
Akış’ın karar duruşmasında adliyenin tellerle çevrildiğini, polis ablukasına alındığını, sokak başlarında zırhlı araçların bekletildiğini ve kimsenin adliyenin önüne gitmesine izin verilmediğini dile getiren Çapraz, jandarma ekiplerinin de sokaklarda görülmeye başlandığını anlattı. Adliye binasına alınan avukatların 3 defa kimlik kontrolünden geçirildiğini söyleyen Çapraz, avukatlara duruşma salonun girişinde de kimlik kontrolü yapılmak istendiğini ancak yapılan görüşmeler sonucunda bundan vazgeçildiğini kaydetti. Duruşmaların aleni olmasına rağmen insan hakları savunucuları ve milletvekillerinin adliyeye alınmadığını belirten Çapraz, bu engelleme sırasında Hakkari Milletvekili Vezir Parlak’ın polis kalkanı darbesiyle parmağının kırıldığını dile getirerek, “Anayasal düzlemde uygulanan anti demokratik uygulamalar bir milletvekilinin dokunulmazlığına rağmen şiddetini pratiği ile bir kez daha ortaya koymuştur” dedi.
COLEMÊRG