“Öcalan’a özgürlük” sloganı, şu anda siyasi rejimde öldürücü bir gedik açmanın, siyaseten en gerçekçi yolunu işaret ediyor.
Bir başka ifadeyle, Kürt özgürlük hareketi Türkiye ve bölge halklarına içinden geçmekte olduğumuz Üçüncü Dünya Savaşı şartlarında kendi payına en büyük yardımı Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamak için yürüttüğü mücadeleyle yapıyor.
Bu mücadele sanılanın ötesinde geçmiş yıllara kıyasla büyük bir uluslararası desteğe kavuştu. Öcalan’a karşı komplonun sarsılmaz sanılan cephesinde gedikler açıldı. Avrupa Konseyi’nden Birleşmiş Milletler’e kadar birçok kurumun gündemine Öcalan’a karşı uygulanan tecrit giderek daha yoğun olarak girmeye başladı. Daha da önemlisi Öcalan’la dayanışma amaçlı eylemler, giderek Öcalan’ın dünya barışına, kadın özgürlüğüne, ekolojik krizin aşılmasına dair teorilerinin benimsendiği Konfederal-anti kapitalist bir dünya akımına dönüştü.
Şu anda Kürt özgürlük hareketine karşı Erdoğan rejimiyle ittifaka giren Barzani kliği dışında, tüm Kürdistan parçalarındaki siyasi partiler ve hareketler Öcalan’a özgürlük hedefinde birleşmiş bulunuyor.
Türk devletinin İmralı’nın etrafında ördüğü demir perdede de çatlakların olduğu KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat’ın geçenlerde açıkladığı “ahlaksız pazarlık” teşebbüsüyle ortaya çıktı. İktidar Öcalan’a özgürlük hamlesinden bunalıyor. Dikkatle bakıldığında MHP hariç AKP dahil hiçbir sistem içi parti Öcalan’a karşı uygulanan insanlık dışı tecridi açıkça savunmaya cesaret bile edemiyor. Türk devletinin uluslararası komplo güçleriyle birlikte en güçlü olduğu İmralı sistemi, artık onun zayıf noktasına dönüştü.
Elde edilen bu sonuçlar Kürt halkının Öcalan’a özgürlük sloganı etrafında yürüttüğü mücadele sayesinde gerçekleşti.
Elde edilen bu sonuçların anlamı nedir? Kürt halkı, kendisine yeterince el uzatmasa da, Türk halkına diktatörlük rejimine karşı mücadelesinde eşsiz bir yardımda bulundu. Türk halkı yirmi yıldır başına gelenlerin Öcalan’ın şahsında izlenen Kürt sorununda çözümsüzlük ve savaş politikası yüzünden geldiğini henüz tümüyle kavramaktan uzak olsa da, içine düştüğü yoksulluğun ana sebebine Kürt halkı Öcalan’a özgürlük mücadelesiyle darbeler indirerek yoksulluğa ve işsizliğe karşı mücadelesinde dost elini uzatmış oldu.
Bugün gelinen aşamada eğer Türk halkı Öcalan’a özgürlük mücadelesine seyirci kalmaz, karşı karşıya olduğu ve hepsi de gündemin en baş yerinde duran sorunlarının çözümünde İmralı kapısını kırmanın en gerçekçi yol olduğunu anlarsa, Öcalan özgürlüğe kavuşacaktır. Türk halkı kendisine yapılan yardımın karşılığını vermelidir.
Emeklilerin, asgari ücretlilerin, kadınların, çocukların ve binlerce tutsağın dayanılmaz düzeye tırmanan sorunlarının en temel sebebi olan çözümsüzlük-savaş-barış meselesinde Öcalan’ın belirleyici rolünü anlamak için Kürdistan’a ve tüm Ortadoğu’ya bakmak yeterlidir.
Tekraren yazıyorum: Öcalan özgürlüğüne kavuştuğu gün dört parça Kürdistan’da elli milyonluk sivil Kürt halkını ve onun yüzbinleri bulan öz savunma güçlerini Barzani kliğine rağmen birleştirir. Bu güç, halk düşmanı ekonomik programın altında nefes alamaz hale gelen ve diktatörlüğe karşı ne yazık ki birlikten ve öz savunmadan yoksun Türk halkı için eşsiz bir dost güçtür.
Bu güç, kimisi NATO’nun, kimisi Rusya’nın kanatları altında birbiriyle Ortadoğu pazarlarını paylaşmak ve Erdoğan’ın ifadesiyle söyleyecek olursam, “nüfuz alanlarını” birbirlerinin aleyhine genişletmek için Üçüncü Dünya Savaşı’na sürüklenen Türkiye’yi, İran’ı, Irak’ı ve Suriye’yi kesinlikle barış masasına oturtur. Ne ABD, ne Rusya bu ülkelerin aralarındaki bölgesel emperyalist çelişkileri kendi küresel çıkarları adına kullanabilir. Savaşın durduğu gün tüm bu ülkelerde ekonomik krizi emekten yana aşmanın, özgürlüğe, demokrasiye kavuşmanın yolu açılır.
Hiç kuşkusuz bu yolu açmanın teorik anlamda başka yolları vardır. Bu yolun en bilineni ülkede anti-faşist bir devrimdir. Öcalan’a özgürlük mücadelesinin yaratacağı somut sonuçlar böyle bir devrime yaklaşmayı mümkün kılacak olmasına rağmen, bunun dışında bu devrime nasıl gidileceği ile ilgili gerçekçi bir yol şu ana kadar çizilememiştir. Kürdistan’da serhıldanlar serhıldanları izlerken, Türkiye’de tek bir genel grev bile gerçekleşmemiş, devrimci partilelrin kitle tabanı ne yazık ki büyümemiş, bölünmeler birbirini izlemiştir.Sorunların çözümüne parlamenter seçimlerle yönelmek, yirmi yıldır, elle tutulur sonuçlar vermek şöyle dursun, sorunları büsbütün yıkıcı hale getirmiş, ekonomik kriz tüm bölgede keskinleşmiş, özgürlükler yok edilmiş, Türkiye ve diğer bölge ülkeleri, halklarını mahva sürükleyecek çok daha yıkıcı savaşların eşiğine gelip dayanılmıştır. Şimdi krize karşı ekmek için, diktatörlüğe karşı özgürlük için, erkek egemenliğine karşı kadının öz savunması için, iklim krizine karşı doğayı savunmak için, köpek jenosidine karşı hayvan hakları için, velhasıl tüm sorunlar için mücadeleye atılmak ve bütün bu mücadeleleri Öcalan’a özgürlük hedefine bağlamak gerekir.
Milliyetçi önyargılar, hepsi gündemimizin birinci sırasında olan sorunları çözmenin Öcalan’a özgürlük mücadelesinin başarısına bağlı olduğunu kavramaya elbette büyük bir engeldir.
Milliyetçi önyargıları kırmanın başlangıcı ise, sosyalist hareketimizin en az Kürt halkı kadar Öcalan’a özgürlük hedefini, tüm sorunlar zincirini sürükleyebilmemizi sağlayacak olan ana halka olarak kavramasıdır.
Henüz geç değil. İmralı kapısı hep birlikte yüklenirsek kırılacaktır. Ama bunu başaramazsak, devrimci süreç çok daha zorlu bir yoldan, büyük bedeller pahasına ilerleyecektir. Bölgemiz ya konfederal devrim ya barbarlık ikileminde barbarlığı aşmanın çok daha büyük zorluklarıyla yüz yüze gelecektir.
Yani konu siyasi bakımdan acildir.