gazeteciler 24 Temmuz’un ‘Basın Bayramı’ gününe de baskı ve sansürle girerken, gazeteci Mehmet Ali Çelebi, Türkiye’de basının yargı kıskacında olduğunu belirterek, ‘basının bağımsız kalabilmesi için daha güçlü bir mücadele gerekmektedir’ dedi
İstanbul’da çıkartılan gazetelerin çalışanları, meşruiyetin ilan edildiği 24 Temmuz 1908 tarihinde gazetelerini sansür kuruluna göstermeme ve kurulun üyelerini bürolarına almama kararı aldı. Bu duruma ithafen Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), 1948 yılında 24 Temmuz’un “Basın Bayramı” olarak kutlanması kararı aldı. 1971 yılına kadar 24 Temmuz “Basın Bayramı” olarak kutlandı. Ancak 1971 yılında sıkıyönetim ilanın ardından gazetecilere yönelik baskılar arttı. TGC, aldığı yeni bir kararla 24 Temmuz’u “Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü” olarak anmaya başladı.
Gazeteciler, 24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’nü yine ağır sorunlarla karşılıyor. Medyanın büyük bir bölümü iktidar kontrolündeyken, muhalif gazeteciler ise mesleki faaliyetleri nedeniyle sansür, gözaltı, tutuklama, dava ve soruşturmalarla karşı karşıya.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) verilerine göre, 2002’den bu yana en az 894 gazeteci tutuklandı. Sadece 2024 yılının ilk 4 ayında 8 gazeteci tutuklandı ve şu an cezaevinde 45 gazeteci bulunuyor. Onlarca gazeteci yaptıkları haberler nedeniyle yargılanırken, en son 3 Temmuz’da davaları görülen Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Diren Yurtsever, Berivan Altan, Selman Güzelyüz, Hakan Yalçın, Emrullah Acar, Ceylan Şahinli, Zemo Ağgöz ve Deniz Nazlım’a 6 yıl 3 ay ceza verildi. 13 Temmuz’da ise gazeteci Sadık Topaloğlu tutuklandı.
Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Çelebi, gazetecilere dönük baskıları Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi. Türkiye’de “Basın Bayramı”nın hiçbir zaman olmadığını dile getiren Çelebi, Osmanlı döneminde yaşanan baskı ve sansür politikalarının cumhuriyet döneminde de sürdüğünü söyledi.
Özgür basın
Medyanın tekelleşmesi ile birlikte 90’lı yıllarda Özgür Basın geleneğinin bir “kutup yıldızı” gibi parladığını söyleyen Çelebi, “Örneğin Ceylan Önkol’un, Hrant Dink’in, Enes Atay’ın, Berkin Elvan’ın ölümlerini, Soma maden faciasını, Karadeniz’deki ekolojik direnişleri, Hakkari’deki doğa katliamlarını, Kaz Dağları’ndaki doğal savunma mücadelelerini, Cudi ve Cilo’da yaşanan doğa tahribatını ve daha fazlasını Özgür Basın çalışanları duyurdu. Bu gibi olayları gizlemek isteyen devlet sürekli Özgür Basını hedef aldı” ifadelerini kullandı.
AKP dönemi
AKP’nin iktidara gelmesi sonrası medyanın yüzde 90’ının tekelleştiğini, baskı ve kontrolün arttığını söyleyen Çelebi, “Bu süreçte halkın sesi ve sokağın sesi medya tarafından kesildi. AKP, medya aracılığıyla iktidarını pekiştiriyor ve toplumsal gerçekleri gizliyor” dedi.
Özgür Basın ve muhalif basının gerçekleri yazdığı için sürekli yargı kıskacında olduğuna dikkati çeken Çelebi, “Türkiye’de basın özgürlüğü bir uçurumun kenarına sürüklenmiş durumda. Bu karanlık ortamda, Özgür Basın her zaman sesini yükseltmeli, her türlü baskıya karşı direnmeli ve demokrasiyi savunmalıdır” dedi.
Basın özgürlüğünün demokratik toplumun inşası anlamına geldiğini dile getiren Çelebi, şöyle devam etti: “Basın özgürlüğü, halkın haber alma hakkını savunur ve iktidarın uygulamalarını denetler. Bu nedenle basının bağımsız kalabilmesi için daha güçlü bir mücadele gerekmektedir. ”
İSTANBUL