Ülkede büyük bir yoksulluk yaşanırken iktidar çatışma ve bir savaş peşinde koşuyor’ diyen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, KDP’ye işgal politikalarına alet olmayın çağrısı yaptı
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Parti Meclisi (PM) üyeleri, yeni dönem mücadele hattını belirlemek ve planlama yapmak üzere partinin genel merkezinde toplandı. Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan, toplantı öncesi güncel gelişmeleri değerlendirdi.
‘Dünyada savaş ve siyasi karmaşa hakim’
Bakırhan, Pirsûs Katliamı’nda hayatını kaybeden 33 “Düş Yolcusu”nu anarak sözlerine başladı.
Dünyada derinleşen savaşların çözüme kavuşmadığını belirten Bakırhan, “Çünkü savaş bölgelerinde dünyanın hegemonik güçleri var. Fransa, İngiltere, İran’daki seçimleri hep birlikte izledik. Dünyada ve bölgemizde iki temel başlık göze çarpıyor. Bir savaş başlığı, bir de siyasi karmaşa. Bu siyasi boşluğu, kapitilasit neoliberal politikalarla doldurmaya çalışan otoriter iktidarlar var. Bizim örgütlü olmadığımız, halkların örgütsüz olduğu ve güçlü bir mücadele yürütmediği yerlerdeki boşluğu ekonomik güçler doldurmaya çalışıyorlar” dedi.
DEM Parti’nin savaş karşıtı mücadeleyi büyütmeye çalıştığına dikkati çeken Bakırhan, savaşı isteyenin halklar değil iktidarlar olduğuna dikkat çekti.
Saldırılara tepki
Türkiye’nin de savaş politikalarında ısrar ettiğine dikkati çeken Bakırhan, “Kendi iktidarını devam ettirmek için savaş ve çatışma arıyor. Tam da 2015’ten sonra yaşanan bir durumla karşı karşıyayız. Üçüncü dünya savaşı diyorlar, güvenlik meselesi diyorlar, Rojava’da halkların demokratik bir şekilde yaşamasını tehdit oalrak görüyorlar. Ne alakaları ve işleri varsa Federe Kurdistan Bölgesi’nde? Ülkede büyük bir yoksulluk yaşanırken iktidar dün Rojava’da bugün Federe Kurdistan Bölgesi’nde bir çatışma ve bir savaş peşinde koşuyor. Buna itiraz ediyoruz, kabul etmiyoruz” dedi.
‘AKP-MHP’nin savaşı Türkiye halklarının değil’
Muhalefetin savaşa destek olmaması gerektiğini ifade eden Bakırhan, “Savaş AKP-MHP iktidarının savaşıdır. Türkiye halklarının savaşı değil. Kürtler tehdit değil, Federe Kurdistan Bölgesi’nde yaşayan insanlar Türkiye’nin güvenliği için tehdit değil. Sadece bir şey var. İktidarın kendisini devam ettirmesi için orada bir düşman yaratmaya ve orayı bir savaş alanı haline getirmesi var. Dolayısıyla biz, bizim olmayan bu savaş karşısında dün olduğu gibi bugün de karşı durmaya devam edeceğiz.”
‘Esmanurun katili iktidardır’
Ülkede yaşanan derin yoksulluğa dair Konuşan Bakırhan, “Türkiye’nin ana gündemi savaş ve çatışmadır. İnsanlar, topraklarını ekemedikleri ve biçemedikleri için mevsimlik işçi olup yollara düşüyorlar. En son dün Viranşehir’den Bursa’ya giden tarım işçilerinin traktörü devrildi. Traktörün altında 15 yaşındaki Esmanur ve ablası kaldı. Lanet olsun işte bu savaş ve çatışmayı isteyenlere. Türkiye’nin ekonomisini, Kürtler demokratik özgürlüklerine ve statüye kavuşmasın diye Rojava ve Federe Kurdistan Bölgesi’ne döken bu iktidar Esmanur’un katilidir” şeklinde konuştu.
Bakırhan’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde:
“Bu iktidarın tek bir derdi var; Türkiye halklarını aç bırakmak, yoksul bırakmak, sermayeyi daha fazla güçlendirmek ve sermayenin karnını arşa çıkarmaktır. Bu iktidar bütün gözünü Kürt kazanımlarına dikmiş durumdadır. Kürt anasını görmesin diye yapmadıkları şey yok. Söylemedikleri bir şey yok. Emin olun üçüncü dünya savaşı 10 defa da çıksa bu iktidarın tüfeği Kürtlere dönük, elleri emekçilerin ve yoksulların cebinde olmaya devam edecektir. Bunların amacı da siyaseti de budur.
Kürde çözüm eli neden yok?
Erdoğan, Kıbrıs’ta bir konuşmada “Müzakereye, görüşmeye Kıbrıs’ta kalıcı barışı ve çözümü sağlamaya hazırız” diyor. “Çözüm yolunda uzatılan hiçbir eli bugüne kadar boş çevirmedik” diyor. Peki Şam’a çözüm eli, Irak ve İran’a çözüm eli, Yunanistan’a çözüm eli… Olsun tabi her yerde olsun ama Kürt’e gelince Federe Kürdistan Bölgesi’nde, Rojava’da olduğu gibi tank top niye? Çözüm niye Kürtler için yok.
Kürt köyleri boşaltma hakkını kim verdi?
Bu mantık bir yere gitmez. İşte tam da değerli arkadaşlar bu politikayı teşhir etmek lazım. Esad’la barışabilirsiniz, çözüm eli uzatabilirsiniz. Ama Efrîn’deki Kürt’ün ne suçu var? Amêdiyê’de yaşayanların ne suçu var? Daha bir kaç gün önce İsrail’in Gazze’ye attığı bombaların on misli büyüklüğündeki bombalar Amêdiye köylerinin ve çevresine düştü. Ormanlar yakılıyor. Doğa tahrip ediliyor. İnsanlar katlediliyor. 90’larda olduğu gibi Kürdistan’da boşaltılan köylerin aynısı bugün Federe Kurdistan Bölgesi’nde yapılıyor. Sen kimsin ne arıyorsun hangi hakla? Senin sınırların içinde olmayan bir coğrafyada Kürt köylerini boşaltmaya, orada kalekol yapma hakkını sana kim verdi?
KDP’ye çağrı
Tam da bu noktada Federe Kurdistan Bölgesi yöneticilerine de çağrı yapmak istiyoruz. Allah aşkına bir yönetim mi var orada? Böyle bir yönetim mi olur? Başka bir ülke, kendisinin olmayan sınırlarının ötesindeki bir bölgede 80 tane üst kuruyor. ‘Bu üstler, bu tanklar, bu toplar ne için? Kimin için?’ sorusunu ne zaman soracak? Bir zahmet sorsunlar. Biz o üstlerin oradaki askeri güçlerin neden olduğunu çok iyi biliyoruz. Türkiye emekçileri ve ezilenleri de bunu çok iyi biliyor. Bunu sadece Federe Kurdistan Bölgesi yönetimi bilmiyor. Onlara çağrımızdır. Lütfen bu işgal politikalarına alet olmayın. Kürtler kendi aralarında ne zaman diyalog kurduysa, ne zaman konuştuysa, birlikte hareket ettiyse kazanımlarını büyüttüler. Rojava’da olduğu gibi. İŞİD saldırılarında gibi bir çok yerde ortak mücadele ettikleri gibi. Şimdi Kürtleri 70’lerde, 90’larda, 2000’lerde yaşanan kardeş kavgası yerine, acıların tekrar etmesi yerine, diyalogla kendi aralarında müzakereye bu işgalci politikalara karşı durmaya çağırıyoruz.”
Bu zorba düzeni yeneceğiz
Bu zorba düzeni bir gün mutlaka yenilgiye uğratacağız. 31 Mart’ta bu zorbalığa karşı Türkiye halkları çok önemli bir cevap verdi. İşte tam da bu süreçte bu zorba, zulüm, sömürü, zam düzenine karşı iradesini ortaya koyan halklarla buluşma ve onları örgütleme, iktidarı gönderme gibi bir sorumlulukla karşı karşıyayız.
Örgütlenmemizi büyütmeliyiz
Örgütlememizi büyütmeliyiz. Örgütlenme yoksa mücadele de yok. Eğitim yoksa bir parti yok. Bir partinin paradigmasının, bir partinin mücadelesinin başarıya ulaşmasının en önemli eğitimdir. Örgütlenme gibi önümüzdeki dönem eğitime de çok büyük bir önem vereceğiz. Toplumu savunmak için demokratik ittifakları büyüteceğiz, toplumu savunmak için mücadele ortaklığını büyüteceğiz, sahada hiçbir dönem olmadığı kadar mücadele edeceğiz.”
Kaynak: MA