Farkındalık eksikliğinin, duyarsızlığın toplumda giderek yaygınlaştığını gözlemliyor musunuz sizler de? Otobüste bacaklarını iki yana açıp adeta yanındakini taciz edercesine oturmuş genç erkeği “biraz toparlanır mısın” diye uyardığınızda, ilk duyduğunuz cevap “farkında değilim” oluyor! Kimi zaman bu yanıta sığınılarak yapılan bilinçli kabalıklar da yok değil elbet ama aslı sorun da bu zaten; “farkında” bile değiller…
Artan yoksulluğun, adaletsizliklerin, katliam gibi kazaların, yolsuzlukların, siyasi cinayetlerin, işkencelerin, savaşın bile farkında olmayanlardan, sigara izmaritini arabasından dışarıya savurmamasını, gittiği her yerde ardında çöpler bırakmamasını, metroda ayakta zor duran bir insana yer vermesini de boşuna beklememeli kuşkusuz. Duyarsızlık, kişisel sorunlardan toplumsallığa yönelen bir çürümeye dönüşüyor. Kendi dünyası dışında hiçbir şeyle ilgilenmemeyi bir hak gibi giyinen, farkındalık yoksunu bireylerin oluşturduğu kalabalık da toplum olmuyor…
Bizim kuşaklardan okurların “eğitim, eğitim” diye söylendiğini duyar gibiyim. Benim söz ettiğim ise “bu kadarı ancak eğitimle olur” dedirten bir umursamazlık hali. Aslında bütün iktidarların tercih edeceği sorunsuz bir tepkisizlik bu, ama 23 yıllık AKP iktidarının, ulaşmak için özel çaba harcadığı gerçek. Akademiyi yerle bir eden icraatları, eğitimde din temelli müfredat değişiklikleriyle sürüyor. Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) bunun son adımı. Çünkü hala “ters giden” bir şeyler var. Kimi öğretmenler hala çocuklara soru sormayı, sorgulamayı öğretebiliyor. Bu da çok tehlikeli kuşkusuz! O yüzden, öğretmenlik mesleğini daha da dibe çekip iktidarın müezzinliğine dönüştürmeleri gerekiyor…
Türkiye’de 400 bini özel okullarda olmak üzere yaklaşık 1.5 milyon öğretmen var. Özel okullarda çocuklar görece daha özgür yetişiyor ancak bu yoksul ailelerin ulaşabileceği bir seçenek değil. Öğretmenlerin koşulları ise devlet okullarındaki meslektaşlarına oranla çok daha vahim. Bu öğretmenlerin %90’ı asgari ücret ve altındaki maaşlarla, 10 aylık sözleşmelerle, güvenceden yoksun çalıştırılıyor. “Milli Eğitim” Bakanlığı onları en küçük hak taleplerinde kapıyı gösteren patronların insafına bırakmış durumda. Öyle ki ÖMK’da onlardan söz dahi edilmiyor ve kısa süre önce Kastamonu’da yaşanan örnekte olduğu gibi patronlar tarafından darp edilebiliyor öğretmenlerimiz!
Her şeye rağmen toplum, bu geriye doğru dönüşüme direniyor. Özel Okul öğretmenleri büyük emeklerle kurdukları Öğretmen Sendikası’yla seslerini duyurmayı başardılar. Ana talepleri 2014 yılında AKP nin kaldırdığı “Taban Maaş” uygulamasının geri gelmesi ama aslında hepimizin geleceği çocuklarımız için örgütlenip mücadele ediyorlar. Meclis Parkı’nda engellere ve baskılara rağmen 52 gün süren Eğitim Nöbetleri’nde bütün topluma, eğitim ve hak arama dersi verdiler. Çocuklarını özel okullara kayıt yaptıran velilerin, öğretmenlere verilen ücretleri sormaları bile bir “farkındalık” belirtisi olacak.
AKP, tepkileri sönümlemek ve makyaj yapmak için ekim ayında görüşülmek üzere yasayı geri çekse de eğitimi kendi istediği biçime sokmak için önce öğretmenleri hizaya sokmak gerektiğinin bilincinde. Eğitim-Sen’in verdiği “Laik, Demokratik, Anadilde Eğitim” mücadelesi, ancak bütün sendikaların dayanışması ve toplumun desteğiyle başarıya ulaşabilir. Ekim’e kadar 2 aylık bir zaman var. Bu sorunun sadece öğretmenlerin değil bütün toplumun sorunu olduğunun “farkındalığıyla” şimdiden kolları sıvamak ve eğitim emekçilerinin yanında olmak gerek. Çünkü içinde yaşayacağımız toplumu onlar yetiştirecek.