Mersin’de yargılandığı davanın duruşmasında konuşan Selahattin Demirtaş, 2015-2016 yılları arasında suç örgütü liderlerinin tehditlerine işaret ederek, ‘Bir kişi soruşturma açmaya cesaret edemedi. Farkımız nedir? Ben Kürt siyasetçiyim, onlar mafya ve ırkçı’ dedi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında, 2015-2016 yılları arasında Ankara, Agirî/Bazîd (Doğubayazıt), Mersin ve Mêrdîn katıldığı etkinliklerde yaptığı konuşmalar nedeniyle “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağıladığı” iddiasıyla açılan davanın 13’üncü duruşması başladı. Mersin 14’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşmasına, Demirtaş tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Demirtaş’ın avukatları ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekili Ali Bozan duruşmada hazır bulundu. Demirtaş’ın ailesi de Diyarbakır Adliyesi’nden SEGBİS’i üzerinden duruşmayı takip etti.
‘Faşist olsam yargı beni korurdu’
İddia makamının önceki celse ceza talebiyle verdiği mütalaasına karşı savunma yapan Demirtaş, mütalaanın kopyala-yapıştır olduğunu, mütalaada hukuk adına tek bir satırın bulunmadığını kaydetti.
Davanın siyasi olduğunu vurgulayan Demirtaş, “Bir tarafta Kürt terörist Selahattin Demirtaş bir tarafta devlet. Burada devlet Selahattin Demirtaş’a karşı karşıyayken tabii ki devletten yana bir karar çıkacak. Bu nedenle siyasi amaçlıdır bu dava. AİHM’de 14’üncü Madde ihlali çıkacak. 7 yıldır bu dava sürüyor. Devlet işkence de yapmış olsa iddia makamına göre Selahattin Demirtaş bu bedeli ödemelidir. Kürt dememin nedeni şudur: Irkçı bir siyasetçi olsam Ankara’nın göbeğinde birini öldürtsem yetmez, bunun üzerine tehdit etsem bana dava bile açmazdınız, tam tersi hepiniz beni korurdunuz. Faşist bir siyasetçi olsaydım, yargı beni korurdu. Ama Kürt siyasetçi olduğum için eleştiri hakkını kullandığım için yargılanıyorum. Sadece konuşmalarımdan dolayı 55 yıl ceza verildi.
‘Türk yargısı ayrımcılık yapıyor’
Tahir Elçi’yi Hrant Dink’i öldürenler serbest kaldığını, Pınar Gültekin’in failinin 25 yıl ceza aldığını belirten Demirtaş, “Türk yargısı bariz bir şekilde bize ayrımcılık yapıyor. Bana hakaret edenlere yargı aynı muameleyi yapmış mı? 143 kez Cumhurbaşkanı Erdoğan bana ‘Katil terörist’ demiş. Soylu 50’den fazla ‘Katil’ demiş bana. ‘Bunlar suç değil’ diyorsanız ben de ‘Seri katil’ demişim, ‘Türkiye Cumhuriyeti seri katil’ demişim neden yargılanıyorum? Yargı, bana hakaret edenlere yargı aynı muameleyi yapmış mı? Olcay Kılavuz bana defalarca ‘Katil terörist’ dedi. Tek birine dava açtıramadık. Olcay Kılavuz’u yargıçlar savcılar özellikle korudular. Ülkü ocakları denen yapı ‘terörist Selahattin Demirtaş’ pankartı açtı. Avukatlarımıza o pankart hakkında işlem yaptıramadı. Haftalarca asılı kaldı. Beştaş gibi, ‘Terörist sizin babanızdır’ diyorum” ifadelerini kullandı.
‘Ben Kürt siyasetçiyim, onlar mafya ve ırkçı’
Hükümetin yargı organlarını eleştirebileceğini söyleyen Demirtaş, koşmalarını yaptığı 2015-2016 yıllarındaki baskı ve işkenceleri hatırlatan Demirtaş “Bize oy veren insanlar başta olmak üzere insanları baskı altından kurtarmaya çalışıyorum. Bunu anlamaya çalışılsaydı bu iddianame hazırlanmazdı.
Mafya lideri Alaattin Çakıcı ve Sedat Peker’in ölüm tehditlerini hatırlatan Demirtaş, “Bir kişi soruşturma açmaya cesaret edemedi. Farkımız nedir Sedat Peker ve Alaattin Çakıcı ile? Ben Kürt siyasetçiyim, onlar mafya ve ırkçı” ifadelerini kullandı.
‘Onlar devleti arkasına alıyor’
Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Herhalde Türk devleti onları koruyacak, beni değil. Ama problem şurada: Ben de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Ben vergi veriyorum, onlar vergi de vermiyor. Vergi kaçırıyor, adam vuruyor, uyuşturucu kaçırıyorlar. Bunları yaparken de devleti arkasına alıyorlar. Ben bugüne kadar trafik cezası dahi aldığımı hatırlamıyorum. Hukukçuyum, yasaları eleştirsem de saygılıyım. Yasaları değiştirmek için mücadele etsem de saygılıyım. Türkiye Cumhuriyeti’nin her hangi bir devlet organına, işleyişine zarar verecek bir şey yapmadım. 12 yıl yasama meclisinde çalıştım. Hem yargı ayağında adliyelerde mahkeme salonlarından bulundum hem de yasama ayağında yasa koyucu görevinde Mecliste bulundum. Mesela ‘Irmağının akışına ölürüm Türkiye’m’ diyerek, ırmaklarını yabancılara satmadım. Ben böyle bir Türk ırkçısı, milliyetçisi değilim. ‘Irmağının akışına ölürüm Türkiyem’ diyerek, Karadeniz’in bütün ırmaklarına HES yapıp, milliyetçi müteahhitlere peşkeş çekmedim. ‘Irmağının akışına ölürüm’ diyerek zenginlikleri Kanadalılara satmadım. Bunlar ne iş? Bunları yapanlar devleti koruyor, biz devleti bölüyoruz, zarar veriyoruz öyle mi? Sedat Peker attığı twitte: ‘Oluk oluk kan akıtacağız’ sözlerinden ‘Habersizdik’ diyemezsiniz. O dönemden birkaç gün önce yaptığım telefon görüşmelerinde çıkacaktır HTS kayıtları. ‘Kanla ilgili söylemiş olduğum olayların hepsi, söylendiği dönemde hükümetin lehinedir. Çünkü o zaman korku iklimi oluşturmak lazımdı’ diyor. Bunu söylediği zaman benim bu konuşmaları yaptığım zamandı.
Baskı iklimi yarat talimatı almış
Hendek-barikat dönemi, Ankara Gar ve Suruç Katliamı yaşandığı zaman, bu adam bu görevi almış. Kirli olan bu adam, ‘Baskı iklimi yarat’ denilerek hükümetten talimat almış. Ben bunu durdurmak isteyen bir siyasetçi olarak, siyaset yapmaya çalışıyorum. Sedat Peker’e ceza vermiyorsunuz bana konuşmalarımdan dolayı 55 yıl ceza veriyorsunuz öyle mi? Barış Akademisyenleri ‘Kan dursun’ diye ortak bildiriye imza attılar, hala çoğu işsiz, üniversiteye dönemiyorlar. Neden?
Türklük sözleşmesinin görünmeyen maddeleri
O akademisyenlerden Barış Ünlü, ‘Türklük Sözleşmesi’ diye bir kitap yazdı, tavsiye ederim. Yazan Kürt değil. Barış Ünlü, ‘Türklük Sözleşmesi’nde neyi inceliyor? Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana adı konulmamış, zimmi bir sözleşme var. Bu sözleşmenin görünmeyen maddeleri var. Örneği TCK’nın birinci maddesi görünmez. Denir ki burada: ‘Devlet kendini korumak için her türlü suçu işler ve cezalandıramazsın devleti.’ Bu görünmeyen bir maddedir. Türklük Sözleşmesi’nde görünmeyen maddelerden oluşuyor. ‘Devletin resmi ideolojisi herkes Türk’tür, herkesin ana dili Türkçedir, biz Orta Asya’dan at sırtında geldik, atalarımız dedelerimiz birdir, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkes Türk’tür, devlet yek vücuttur, biz ordu milletiz, bir Türk dünyaya bedeldir, Türk isen övün değilsen biat et’ sözleşmesini imzalayan herkes etnik farkındalıklarına bakılmaksızın devlet nazarında her şey olabilir. Kritik noktalar hariç her yere gelebilirsiniz.”
‘Ben devlet deyince suç oluyor’
Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı 2016 yılında dair işkencelerin fotoğrafını mahkemeye sunan Demirtaş, yaşananları İsrail’in Filistin’de yaptıklarına benzeterek, “Bu işkenceyi yapan, duvar yazılarında ‘Devlet geldi’ yazıyor. Ben ‘Devlet’ deyince neden suç oluyor? Hukuk askıya girdi. Devletin suçlarını ifşa eden suçlandı. Bunlar yaşanırken kimler görevdeydi: Cizre’de bu işkenceleri yapan JÖH, PÖH komutanları FETÖ’den dolayı tutuklu. Bu kadar işkenceyi darbe yapmış olmak için yapmış olamazlar mı? Buz gibi bir gerçek bu. Bunun için yaptılar. Bu FETÖ’cüler devlet adına bunları yaparken Bahçeli, Erdoğan taş üstünde taş bırakmıyordu” diye konuştu.
‘Burası miting alanı değil!’
Demirtaş, savunmalardan oluşan kitaptan özel hareket röportajını okuduğu sırada hakim, “Kitabın ismini verin burada okumanıza gerek yok” dedi. Demirtaş, “Ne kitabı bunlar savunma, burada yazılanlar size ağır mı geldi?” diye sordu. Salondakiler bu durumu alkışlayınca hâkim, “Burası miting alanı değil” diye kaydetti.
Demirtaş, hakime “Konforlu bir alanınız var, sözümü keserek siz benim savunmama müdahale ediyorsunuz. Savunma kitaptan okunmaz diye bir kural mı var?” diye sordu.
‘Türkiye Cumhuriyetini biz yöneteceğiz’
Demirtaş, savunmasını şöyle tamamladı: “144 fezleke, 140’tan fazla iddianame ile yargılandım yıllardır hapis yatıyorum, 55 yıl ceza aldım. Adaleti sağlaması gereken yargı devletin adaletsizlik aparatına dönüşmüş durumda. Bizim içeride yıllarca tutulmamız hukukun katledilmesinin faturası topluma da kesiliyor. Sırf Demirtaş, Kavala içeride kalsın diye yurttaşın cebinden 2 maaş çıkıyor. Tabiri caizse bedelli hapis yatıyoruz. Bedelini de sizler ödüyorsunuz. Neden? Tarikatlar parayla devleti soysun, mafya düzen devam etsin diye. Yargı eliyle Türkiye’yi çökerttiler. Milliyetçi devlet yanlısı kişiler, devleti çökerttiler. Yargı adaletin çökertilmesiyle toplumsal bir yozlaşma da vuku buldu. Fuhuş, uyuşturucu… İktidar sandıkla nasıl geldiyse sandıkla da gidecek. Bugün cezaevinden sesleniyorum, yarın bakarsınız iktidar olarak sesleneceğim. Selahattin Demirtaş olarak bir gün Türkiye Cumhuriyeti devletini ben yöneteceğim, biz yöneteceğiz. Devran döndüğünde intikamcı davranmayacağız, ama bütün bunların hesabını soracağız. Benim cezalandırmam ahlaken de size doğru gelebilir; ama devleti seviyorsanız çetelerin siyasi beklentileri doğrultusunda hareket etmektense onları yargılarsınız.”
Demirtaş’ın konuşması ardından avukatlar esasa dair savunma yaptı. Duruşma, savunmalarla devam ediyor.
Kaynak: MA