DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, ’15 Temmuz Türkiye’de zamana yayılmış siyasi darbedir’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülap Hatioğulları, Meclis’te partisinin haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Darbenin kaybedeni Türkiye’
15 Temmuz 2016 askeri kalkışmanın yıl dönümüne dikkati çeken Hatimoğulları, geçmiş dönemlerde yaşanan tüm darbedelerin en ağır bedelini işçilerin, emekçilerin, yoksulların, solcuların, sosyalistlerin ve muhaliflerin ödediğini söyledi. Hatimoğulları, “Bizler DEM Parti geleneği olarak siyasi ve askeri darbelere karşı tutumuz çok açık ve nettir. Darbelerin sadece kazananı, o darbeyi gerçekleştiren klik ve ona bağlı güçler olmuştur. Kaybedeni de Türkiye olmuştur. 15 Temmuz darbe girişiminin ve devam eden darbenin kaybedeni yine Türkiye olmuştur” dedi.
‘Siyasi darbedir’
AKP’nin askeri kalkışmadan nemalandığını belirten Hatimoğulları, “Ankara Gar Katliamı ve Suruç Katliamı’ndan sonra iktidar, ‘Bu katliamlar iyi oluyor bizlerin oyları artıyor’ diyerek, bu katliamlar üzerinden, yani insan kanı üzerinden bu rejimi inşa etti. 15 Temmuz Türkiye halklarına karşı kurulmuş büyük bir komplodur. 15 Temmuz Türkiye’de zamana yayılmış siyasi darbedir ve kolluk kuvvetleri ile yargı tarafından desteklenmiş bir darbedir” diye konuştu.
15 Temmuz’un asıl mağduru toplum olduğunu belirten Hatimoğulları, “O gün bugündür ekonomi tam bir çöküş içinde, siyaset tam bir çöküş içinde, demokrasinin kırıntısı dahi yok ortada. Faşist otoriter rejimin inşası bugünle birlikte resmi olarak başlamıştır” ifadelerini kullandı.
Emekli maaşları
Emekli maaşına değinen Hatimoğulları “Emekli maaşının 12 bin 500 lira olduğunu açıkladılar. Saray 15 her saniyede bir emekli maaşı harcarken emekliye verdikleri 12 bin 500 TL! Biz emekli maaşının yoksulluk sınırının yarısı kadar olması gerektiğini altını defalarca çizdik. Başlatığımız Ekmek ve Adalet kampanyasında da emeklilerin yanında durmaya devam edeceğiz!” dedi.
15 Temmuz ve onu takip eden 20 Temmuz’un hukukun yargı eliyle ortadan kaldırıldığı günler olduğunu söyleyen Hatimoğullları, Anayasa Mahkemesi (AYM), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yargıtay’ın doğru düzgün bir tarafının kalmadığını belirtti. Hatimoğulları, “20 Temmuz OHAL darbesi, iktidarın kendi bekası olarak gördüğü için, 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL ile beraber gerçekleşen zamana yayılmış siyasi darbeyle ve kolluk kuvvetlerinin desteğiyle Türkiye’deki bütün muhalifler yurttaşlıktan çıkarılmıştır. Yaptıkları muamele ile yurttaşı, muhalif olanı, ona biat etmeyeni vatandaşlıktan çıkardıkları günün başlangıcı olarak tarihin sayfalarında yazılacaktır. On binlerce insanın ekmeğe muhtaç edildiği, yaşayan ölüye dönüştüğü, milyar dolar servetlere el konulduğu tarihtir o gün” dedi.
‘Hesaplaşmadan vazgeçmeyeceğiz’
Yaşamını yitiren oğlunun cenazesini bir kutu içerisinde alan Ali Rıza Aslan’ın fotoğrafını gösteren Hatimoğulları, “Ali Rıza Aslan şu sözlerle tanımlıyor duygusunu: ‘Gözlerim karardı, nefesim kesildi, sanki o bütün Diyarbakır başıma yıkıldı.’ Bütün Diyarbakır, bütün Türkiye bu acı çeken ailelerin başına yıkılıyor. Bunu da yapan, sözde mütedeyyin olan, inançlı olan ama İslam’ın değerlerini siyasal amaçları için kullanan AKP’dir. Biz bu rejimle hesaplaşmaktan vazgeçmeyeceğiz, sonuna kadar mücadelemiz bu babalar ve analar için olmaya devam edecek” diye belirtti.
Garibe Gezer
Kandıra Cezaevi’nde katledilen Garibe Gezer’in de fotoğrafını kürsüden gösteren Hatimoğulları, cezaevlerinde her ay çok sayıda cenazenin çıktığını dile getirdi. Tülay, “Bu acıyı, bu işkenceyi unutmadık. Bu acıya ve işkencenin benzerini biz 12 Eylül zindanlarında gördük, tanık olduk, tarih yazdı bunları. İçimizde onların bizzat tanıkları var, bu salonda 12 Eylül döneminde hapishanelerde olanlar. Bu acıları onlar en iyi bilenlerdir. Garibe Gezer’i burada saygıyla anıyorum” sözlerini kullandı.
Hatimoğulları’nın konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde:
Postallarıyla yasaları ezdiler
“AKP’nin öncülüğünde gerçekleşen siyasi darbenin yarattığı sonuçların görüntülerini sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz. Darbe demek insan haklarının postallar altına alınması demektir. Cezaevinde olabilir o insan, cezaevindeki mahpusların hakları anayasada tanımlanmıştır. Ona dahi riayet etmeyip postallarıyla bu yasaları ezdiler, biz darbeci değiliz diyen sahtekarlar. Aynı zamanda, aynı zihniyetin emeklilere nasıl davrandığını bizler görüyoruz. Demek ki bu zihniyet aynıdır. O Kürt anneye hapishaneyi reva görenler, aynı zamanda işçiye, emekçiye ve emeklilere de işkenceyi reva görenlerdir.
Saray 15 saniyede 1 emekli maaşı harcıyor
En düşük emekli maaşının 12 bin 500 olduğu açıklandı. Bunların verdiği bu zam, ne bir kıyaktır, ne de bir bahşiş niteliği taşır. Saray, 15 saniyede bir emekli maaşını harcarken, emekliye verdiklerinin 12 bin 500 TL olduğunu biraz önce öğrendik. Biz DEM Parti olarak emekli maaşının yoksulluk sınırının yarısı kadar olması gerektiğinin altını defalarca çizdik. Yürüttüğümüz ekmek ve adalet kampanyasında emeklilerin yanında durmaya devam edeceğiz.
Yeni tip darbenin yeni tip modeli: Kayyımlar
Yine darbenin en önemli eserlerinden biri, yeni tip darbenin yeni tip modeli olarak tarif edeceğimiz kayyım rejimidir. Geçmiş dönemde yaşamış olduğumuz askeri darbe dönemlerinde dahi kayyımlar atanmadı. Siyasetin elini bükemediğine diz çöktüremediklerine yargı yoluyla ve OHAL’i Allah’ın lütfu olarak görerek kayyım atıyor. 674 sayılı kanunla belediyelerin gasp edilmesinin önünü açan kayyım uygulaması 15 Temmuz’dan sonra sahneye konuldu. Milyonlarca insanımızın seçme ve seçilme iradesi KHK ile, bir tek adamın imzasıyla ortadan kaldırıldı. Bu görüntüyü daha önce de göstermiştik: Polislerin hemen arkasında bizler vardık ve bu Hakkari Valiliği’nin önü. Sosyal medyada birkaç saat içinde çok döndüğü için AKP iktidarı, asker görüntüsünün yaratacağı tehlikenin farkına vararak askeri geri çekmiştir. Alın size, 100 yıl boyunca hatırlanacak bir darbe fotoğrafı: Hakkari Valisinin Hakkari Belediyesine kayyım olarak atanmasının belgesi. Yürüyüşlerimizle, nöbetlerimizle, direnişimizle Hakkari’de atanan kayyım el çektirilene kadar mücadelemiz devam edecektir. Bu, aynı zamanda darbeye karşı da bir mücadeledir.
Sermayeye peşkeş
Bu darbeci anlayış, sermayenin daha da gelişmesi ve palazlanması için Türkiye’nin doğasını peşkeş çekmekten geri adım atmadı. Bu gücü, 15 Temmuz sonrasında elde ettiği otoriterleşme ve faşist yönetimle arkasına alarak Türkiye doğasını mahvetmeye ve sermayeye peşkeş çekmeye devam ediyor. Şimdi ise KHK’larla, yasaları kendi kafalarına göre değiştirip rezerv alan ilan ediyorlar. Bu, yaşama darbedir. Yaşamı savunmaya, depremzedelerin yanında olmaya, yangınların ve sellerin insan eliyle ölümle sonuçlanmasına neden olan bu darbeci anlayışa karşı mücadelemiz devam edecek.
Darbe senaryosu
Darbe girişimini yapan akılla, 15 Temmuz senaryosunu yazan akıl ve 20 Temmuz OHAL ilanı ile birlikte bu ülkede siyasi darbeyi gerçekleştiren akıl aynı akılmış; bu iktidarmış’. Bu ülkede AKP’nin öncülüğünde ve onların küçük ortaklarıyla birlikte ve bu ortaklığa eklenen yeni kuvvetlerle beraber, bu ülkede faşist otoriter bir rejimi inşa etmek için bu darbeyi, senaryoyu kendileri yazdılar, kendileri oynadılar. Yani 12 Eylül darbesi neyse, bizim yaşadığımız zamana yayılmış bir darbenin ta kendisidir. Bu darbede tank yok, top yok, asker postalı yok ama neler var: Rant var, sömürü sistemi var, kadına yönelik şiddet var, KHK uygulamaları var, kafalarına göre anayasayı dahi çiğneyerek yeni kanun ihdas etmek var ve onları koruyan siyasi, yargı ve kolluk kuvvetleri var.
Meclisin raporunu çaldılar
Darbenin siyasi ayağını AKP hiç konuşmaz ama Türkiye toplumu darbenin siyasi ayağını çok ciddi bir biçimde konuşmalıdır. Darbenin asıl failini bulmak için o zaman HDP, şimdi DEM Parti olarak defalarca araştırma komisyonu kurulsun diye teklifler verdik. En son darbe araştırma komisyonu kuruldu. Bu iktidarın derhal istifa etmesini gerektiren bir şey. Çünkü belgeyi çaldılar. TBMM’nin elindeki raporu ve belgeyi çaldılar. 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi Komisyon raporu çıkıyor, bir bakıyorsunuz ki bu rapor yok. Meclis’in raporunu çaldılar, bunlar sadece yalan söylemiyor, her yerde de hırsızlar. Sadece işçinin, emekçinin cebindeki parayı çalmıyorlar. Bakın, bu o kadar önemli bir şey ki rapor çalmışlar. Olağan şüpheliler kim bu darbede? Darbenin siyasi ayağı, şu anda siyasetin başı olmuş durumdadır. Şundan bütün Türkiye halkları emin olsun ki bizler darbenin siyasi ayağıyla da yargı, toplumsal her ayağıyla da DEM Parti olarak dün olduğu gibi bugün de teşhir etmeye, bugün de onlara karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.
Yenikapı ruhunda figüran olmadık
AKP ve MHP sadece 15 Temmuz darbe girişiminde değil, cumhuriyet tarihindeki en büyük askeri ve sivil darbenin kirli mirasını omuzlayan bir iktidar oldular. AKP, darbe mekaniğinin bizatihi uygulayıcısı oldu. 20 Temmuz OHAL darbesinden sonra rejimin değişmesini de muhalefet ne yazık ki oturup izledi. Bizler ne darbenin ne darbecilerin bir parçası olduk, ne de darbeden faydalananlar olduk. Biz darbe rejiminin sahte oyunun perdesini açarak bütün açıklığıyla bunu halklara gösterenler olduk. Bizler Yenikapı Ruhunun figüranı olmayı reddettik. Halkın yanında olduk. Böyle de olmaya devam edeceğiz. Bunları neden hatırlama gereği duyuyoruz? Çünkü yeni dönemin siyaseti muhalefet tarafından şekillendirilmeye çalışılırken bu konuştuğumuz konuları, o dönem Yenikapı ruhu oluşturarak bu iktidarın kendini kurumsallaştırmasının önünü açan anlayış ile muhalefetin hesaplaşması gerekiyor.
3’üncü yolun Demokratik Cumhuriyet mücadelesi devam ediyor
Bu hesaplaşma gerçekleşmezse demokratik bir cumhuriyet ve demokratik bir Türkiye’den bahsetmek mümkün olmayacak. Biz DEM Parti olarak, ihraç edilen KHK’lilerin yoldaşı, ortadan kaldırılmak istenen demokrasinin savunucusu, haksızlığa, hukuksuzluğa karşı alanların sesi, sözü olduk, öyle olmaya da devam edeceğiz. Ne bu halk düşmanı olan rejimin, ne de bu rejimi restore etme ihtimaline karşın görev üstlenebilme olasılığı olan muhalefetin – olasılık diyorum çünkü bunu hala değerlendirmek kendi ellerinde – Türkiye halklarına bir faydası olmaz. İşte biz bu nedenle diyoruz ki, ne bu iktidar ne bu rejim ne de bu restorasyoncu anlayış. Bütün bunlara karşı demokratik cumhuriyeti örecek olan üçüncü yoldur. Üçüncü Yol’un yolcuları da DEM Parti’de mücadele vermektedir. Biz 3’üncü Yol’un yolcuları olarak Demokratik Cumhuriyet’i inşa etmek için mücadelemize devam ediyoruz.
Eşit yurttaşlık hakkımız
Bu darbe girişimiyle ve bu darbe sonrasında, bütün saydığımız bu baskı zincirinin en önemli nedenlerinden biri halkın üzerinde korku imparatorluğu. Korkuyla bizi sindiremeyeceklerini, bu rejime biat etmeyerek Türkiye halkları önemli ölçüde göstermiştir. Gerçekleri haykırmaya devam etmeliyiz. Bizler insanız. Ve tok yaşamak, insanca, güvenceli bir işte çalışmak her insan gibi herkesin hakkıdır. Anadilimizle konuşmak, yaşamak, anadilimizle rüya görmek, sevmek, hissetmek hepimizin hakkıdır. Biz kadınlar olarak istediğimiz gibi giyinmek, mahalle baskısı görmeden özgürce dolaşabilmek, erkekler tarafından katledilmemek yaşam hakkımızı sonuna kadar savunmak biz kadınların hakkıdır. Her bölgesi bir birinden güzel memleketimizde, coğrafyamızda mutlu ve özgür bireyler ve yurttaşlar olarak yaşamak, eşit yurttaşlık hakkı temelinde anayasada tanımlı olmasının yanı sıra, bu toplumsal kabullerin sağlanması hepimizin hakkıdır. Bunu bize çok görenler, büyük sermaye grupları ve onların koruyucusu olan bu darbeci anlayıştır.
Korkuyu Amed zindanlarda bıraktık
Biz bize dayatılan bütün bu korkulardan, korku rejiminden kurtulmaya başladığımız bu evrede kurtuluşumuzu daha da büyütmenin tam da zamanı. Bizler korkuyu Kerbela’da, korkuyu 1977 1 Mayıs’ında bıraktık. Biz korkuyu 15-16 Haziran işçi direnişinde, bizler korkuyu Amed zindanlarında bıraktık. Bizler korkuyu 14 Temmuz direnişlerinde, Gezi direnişlerinde bıraktık. Bizler cesaretimizi kuşanmış yoldayız ve yürüyoruz. Bütün ferasetimizle bizler ekmek için de adalet için de mücadele ediyoruz, etmeye devam edeceğiz. Mücadelemiz, 85 milyon yurttaşımızın bu ülkede eşit ve adil bir sistemde yaşaması içindir. Bizler, buradan hareketle mücadele geleneğimizi daha da büyütmek için
Ekmek ve adalet kampanyası
DEM Parti olarak ekmek ve adalet kampanyamızı başlattık. Yaz boyunca Türkiye’de bahsini ettiğimiz bütün ezilen ve sömürülen kesimlerle, işçilerle, emekçilerle, çiftçilerle, esnafla ve kadınlarla hep birlikte bir arada olacağız. Buluşmalarımızı gerçekleştireceğiz. Ekmek için, adalet için mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu kampanyamıza güçlü bir desteği hem yerellerimizden hem de siz değerli halklarımızdan, siz değerli işçi kardeşlerimizden, emekçilerden ve yoksullardan bekliyoruz. Yapabiliriz, başarabiliriz.”
Kaynak: JINNEWS