KDP Kürt halkına karşı hep ihanet çizgisi içinde oldu. Ve şimdi bu ihaneti derinleştirerek Kurdistan’ın işgalinde aktif rol oynuyor. Güney Kurdistan sadece Türk devletinin değil, KDP’nin de işgali altındadır! KDP ulusal bir güç olmaktan çıkıp Türk devletinin paramiliter bir gücü haline gelmiştir!
Keskin Bayındır*
Bir yandan Gazze hattına sıkıştırılan Filistin sorunu, diğer yandan Doğu-Batı Bloğu ile Türk devleti üçgeninde çözümsüzlük ile sürüncemeye bırakılan Kürt Sorunu. 3. Dünya Savaşı’nın eşiğe dayandığı böylesi bir süreç içinde Ulus-Devletler savaş konsepti üzerinden hesaplarını ilmik ilmik örerken, Erdoğan-Bahçeli yönetimindeki Türk devleti ise çıkarlarının merkezinde Kürt düşmanlığını tutmaya devam ediyor. ‘Güneşe tutulmuş buz misali’ gibi eriyen AKP-MHP iktidarı, yaşadığı çöküşün önüne geçmek için çareyi Kürt halkına yönelik savaşı derinleştirmekte arıyor. Yüzünü Filistin-İsrail hattına çevirerek “ateşkes sağlansın ve Filistin sorunu dialog ile çözülsün” diyen Erdoğan, mevzu bahis Kürt sorunu olunca çözümü İmralı Tecrit Sistemi’ni derinleştirmede, askeri yollarda, imha ve inkar politikalarında arıyor. Nisan 2022 tarihinde bu yana Güney Kurdistan sınırları içinde devam eden savaş da bu politikaların bir sonucu olarak dikkat çekiyor.
Güney savaşı
Şuan Güney Kurdistan merkezli bir Kürt karşıtı koalisyonun varlığından söz edebiliriz. Bu koalisyonun temel amacı; Kürt kazanımlarının önüne geçmek ve işgal saldırılarıyla Kürtleri belirledikleri sınırlar içine çekmektir. Savaş koalisyonunun koçbaşı olan Erdoğan-Bahçeli iktidarı bu savaş ile Güney’de yeni bir süreci hayata geçirmek istiyor. Misak-ı Milli hayalleri doğrultusunda savaş ile bir yandan işgal sahasını genişletmek isterken, diğer yandan tıpkı Rojava’da hedeflediği gibi yeni bir tampon bölge oluşturarak Güney’in demografik yapısını değiştirmeyi planlıyor.
Bunu yaparken de kimyasal silah kullanımı da dahil olmak üzere savaş suçlarını işlemekte geri kalmıyor. Tabi, tüm bu olup bitenlere karşı gerek bölgesel gerekse de uluslararası güçlerin sessizliği de işgalin yayılmasında önemli rol oynuyor. Özellikle de KDP ve Bağdat yönetiminin sergilediği tutum…
Irak devleti şuana kadar Türk devletinin işgaline karşı radikal bir tutum sergilemedi. Yabancı bir askeri gücün kendi topraklarına girmesi, orada askeri üsler kurması ve oraya kalıcı olarak yerleşmesi şuana kadar Irak hükümeti için ciddi bir sorun olarak gündeme gelmedi. Gündeme gelmiş olsa da Bağdat bu anlamda somut adımlar atmayarak geri pozisyonda durdu. Ancak, Irak hükümeti kapısına gelen tehlikeyi artık görmüş olacak ki son günlerde Türk devletinin işgaline karşı küçük çaplı da olsa bir takım girişimler içine girdi.
KDP’nin işgali!
Tabi, Güney Kurdistan’da sürdürülen savaşın taraflarına değinirken KDP’nin rolüne ayrı bir parantez açmakta fayda var.
Rojava’da olduğu gibi Güney Kurdistan’da da Kürt halkının kazanımlarını hedef almak için Erdoğan-Bahçeli iktidarı şuana kadar ABD, NATO, Rusya ve Arap ülkeleri dahil kendisine destek verecek her kesin kapısını çaldı ve aldığı destek ile savaşı günümüze kadar taşıdı.
Şüphesiz bu savaşta Erdoğan-Bahçeli iktidarının en büyük destekçisi ise KDP yönetimi oldu.
Tabi ne vakit söz konusu Kürt halkının kazanımlarına yönelik saldırılar ve Kurdistan’ın işgali olsa, KDP oldukça bozuk bir sicil ile karşımıza çıkıyor. Öyle ki bu sicil geçmişten günümüze değişmeden güncelliğini korudu.
Örnek verecek olursak; 1990’ların başında başlayan ve binlerce Kürtün yaşamını yitirmesine neden olan “Birakujî” savaşında KDP’nin oynadığı rol bugün hala Kürt halkının hafızasında kanayan bir yara olarak yerini koruyor. Ayrıca, önce Şengal’i savunmasız bırakarak Êzidî halkının 74’üncü Ferman’ı yaşamasında pay sahibi olan, ardından Bağdat ve Ankara ile “Şengal Anlaşması”na imza atıp Êzidî halkının statüsünü hedef alan ve böylelikle yeni fermanlara kapı aralayan yine KDP yönetiminin kendisi değil miydi? Rojava halkları Türk devleti ve çetelerin ablukası altındayken Sêmelka Sınır Kapısı’nı kapatıp yaralıların tedavi edilmesine dahi engel olan yine KDP yönetimi değil miydi? Yine, uyguladığı ambargo ile yıllardır Mahmur Kampı’nı baskı ve kuşatma altında tutan da KDP’nin kendisidir.
Özetle; KDP geçmişten günümüze bulduğu her fırsatta Kürt halkına karşı bir ihanet çizgisi içinde oldu. Ve şimdi bu ihaneti daha da derinleştirerek Kurdistan’ın işgalinde aktif bir şekilde rol oynuyor. Bu rolün Kürt halkı ve Kurdistan coğrafyasına yansıması ise oldukça ağır oluyor. KDP, işgaldeki mevcut rolü ve pratiği ile Kürt halkına çok yönlü bir zarar veriyor. Bunlardan en önemlisi ise; KDP şuan Türk devletinin işgal saldırılarını meşrulaştıran bir pozisyon içerisinde. “Savaşın ve işgalin nedeni PKK’dir” söylemini öne sürerek bir yandan Güney halkının tepkisini kontrol altına almak istiyor, diğer yandan Bağdat yönetiminin Türk devletine karşı sert bir tutum almasının önüne geçiyor.
Türk devleti ile şuana kadar geniş çaplı bir ticari ve diplomasi faaliyetleri içinde olan KDP, siyasi ve ekonomik çıkarları için Türk devletinin soykırım projelerine her türlü desteği sunuyor ve bu doğrultuda savaşta Türk ordusuna aktif bir şekilde destek veriyor. Öyle ki; KDP’nin verdiği destek sonucunda Türk devletinin Güney topraklarındaki askeri üs sayısı 100’ü aştı. Ayrıca, PKK güçleri ve sivil halka yönelik kimyasal silah kullanımında bile KDP Türk devletinin yanında yer aldı.
Tüm tepkilere rağmen KDP şuana kadar bu tutumundan geri adım atmadı. Üstelik şuan geniş kapsamlı bir şekilde Türk devletine destek sunarak işgale, Kurdistan coğrafyasının tahribatına, sivil katliamlara, köy boşaltmalarına, Kurdistan’ın demografik yapısının değişmesine ve de asrın barbarlığına yani IŞİD gibi çetelere Kurdistan’ın kapılarını açıyor. Pratikleri ve yol açtığı sonuçlar itibariyle artık şunu açık ve net bir şekilde ifade etmekte fayda var; Güney Kurdistan sadece Türk devletinin değil, KDP’nin de işgali altındadır!
Güney halkı ders verecek
Ancak, şunun da altını çizmekte fayda var; KDP’nin şuan işgalde oynadığı rol ve izlediği politika kendisinin sonunu getirecektir. Çünkü, gelinen aşamada Güney Kurdistan halkı artık KDP’nin rol ve misyonunda yatan gerçekliği görüyor. KDP’nin kendi gelecekleri için ciddi bir tehdit olduğunu kabul ediyor. Sürecin böyle devam etmesi halinde Güney Kurdistan halkı KDP’ye ciddi bir ders verecektir. KDP de AKP-MHP’nin kendisine biçtiği rolün kurbanı olacaktır.
Türk devleti ve KDP’nin desteklediği çeteler eliyle Güney Kurdistan’ın demografik yapısı değiştirilmek isteniyor!
Efrîn başta olmak üzere Rojava’da işgal altındaki yerlerde kullanılan İŞİD ve ÖSO gibi paramiliter çeteleri, Rojava’dan sonra şimdi de Güney Kurdistan’a yerleştirme girişimleri de Türk devletinin Güney toprakları üzerinde yaptığı planların uzun vadeli olduğunu gösteriyor. Bu planların başında da Güney Kurdistan’ın demografik yapısının çeteler eliyle değiştirilmesi geliyor. Her ne kadar KDP ve Barzani güçleri ile şuan derin bir ittifak içinde olsa da Erdoğan-Bahçeli iktidarı uzun vadede Barzani yönetimine güvenmiyor. Aslında bu güvensizlik Kürt’e olan güvensizliğin ta kendisidir. Bu nedenle Erdoğan-Bahçeli iktidarı, Güney’in demografik yapısını Kürt olmayan çeteye unsurları üzerinden değiştirmeyi planlıyor. Yapılan tespitlere göre; Güney Kurdistan’da şuana kadar 600’ü aşkın köy zorla boşaltılmış durumda. PKK güçlerine karşı kullanmak üzere Güney Kurdistan’a getirilen bu çetelerin boşaltılan köylere yerleştirilmesi durumunda Güney’de demografik yapının değiştirme süreci daha da hızlanacaktır.
Tabi savaşla değişen sadece demografik yapı olmuyor. 2016 yılından bu yana devam eden ve Nisan 2022 tarihi ile daha da şiddetlenerek yeni bir boyut kazanan Güney’i işgal saldırıları Kurdistan doğasına da ciddi tahribatlar yaşatıyor. Türk askerleri ve KDP’ye bağlı peşmerge güçleri tarafından kesilen on binlerce ağacın yanı sıra, savaş uçakları ve ağır silahlar tarafından hedef alması sonucunda başta Metîna, Zap ve Ava Şîn olmak üzere savaş bölgesinde ciddi bir ekolojik ve doğal kıyım söz konusu.
KDP paramiliter güç
Böylesi bir tablo içerisinde çözümün nasıl gelişeceği, işgalin nasıl son bulacağı önem kazanıyor. Öyle görünüyor ki Türk devleti ve KDP savaş politikalarındaki ısrarını sürdürecek. Savaş ısrarına karşı “Kürt sorununda çözüm” kararlılığı sürece panzehir olacaktır. İlk adımı Sayın Öcalan’ın özgürlüğü ile gelişecek bir çözüm kararlılığı savaş planlarını boşa çıkaracağı gibi, bölge halklarını da işgalden kurtaracaktır. Gelinen aşamada KDP, Türk devleti eliyle ulusal ve siyasal bir güç olmaktan çıkarılıp Türk devletinin paramiliter bir gücü haline gelmiştir. “Paramiliter güç” derken Barzani ailesi ile yapılan ticari anlaşma ve ilişkileri de unutmamak gerek! Dolaysıyla, Kürtlerin birlik mücadelesi ve çözüm KDP çizgisinin dışında aranmalıdır. Tamda bu noktada önem kazanan Kürt halkının mücadele kararlılığı oluyor. Yıllar yılıdır Barzani hükümetinin ekonomik ve siyasal baskısı altında olan Güney Kurdistan halkının sergileyeceği tutum da sürecin akşında belirleyici olacaktır.
Bu nedenle Güney halkı bu anlamda öncü bir rol oynayarak, işgal saldırılarına karşı daha cesur ve daha sonuç verici bir duruş sergilemelidir. Güney Kurdistan halkının önünde KDP ve KDP çizgisine son noktayı koyacak tarihi bir fırsat bulunuyor. Ekim ayında Güney Kurdistan’da gerçekleşmesi beklenen seçimlerden bahsediyorum. Seçimlerde halkın elde edeceği olası bir zafer KDP yönetiminin çöküşü için yeni bir sürece yol açacak ve işgale karşı mücadeleye yeni bir ivme kazandıracaktır. Tabi bu mücadelenin sadece Güney Kurdistan halkı etrafında şekillenmesini beklemek yanlış olacaktır. Çünkü, bugün gerçekleşen işgal saldırılarının hedefinde sadece Güney Kurdistan yer almıyor. Bu saldırılar Kürt halkının coğrafyasını, dilini, kimliğini ve demokratik ulus perspektifini tümüyle hedef alıyor. Bu nedenle, Rojava’dan Bakur’a, Başûr’dan Rojhilata kadar işgal saldırıları karşısında kararlı bir mücadele sergilenmelidir. İşgale karşı kurtuluş ancak böylelikle mümkün olacaktır!
*DBP Eş Genel Başkanı