Kürtçe şarkılar seslendirerek BAAS rejimine başkaldıran Bêrîvan Şêxmus, ‘Ana diliyle konuşamayan, kültür ve sanatını yaşatamayan bir birey, öz savunmasını gerçekleştiremez’ dedi
Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşanan devrim sonrası pek çok alanda ilerlemeler ve gelişmeler yaşandı. Bu gelişmelerden kültür ve sanat alanı da etkilendi. Hem savaşı hem de devrimi anlatan filmler, oyunlar, müzikler yapıldı ve halen de yapılmaya devam ediyor. Baas Rejimi tarafından baskılanan Kürtler ve halklar kendi kültürü ve diliyle sanatsal üretimler yapıyor. Sanatçı Bêrîvan Şêxmus da kadınların kültürel mirasa sahip çıkarak öz savunmalarını güçlendirmesi gerektiğini söyledi. Qamişlo’da 1990’da doğan ve büyüyen Bêrîvan Şêxmus, kültür ve sanatla geliştirdiği dil ve kimlik mücadelesini ANF’den Nujîyan Adar’a anlattı.
Kültür ve sanata ilgili bir ailede doğup büyüyen Şêxmus, sanata ilgisini şöyle dile getirdi:
“Babaannemin güzel sesi aile fertlerine de yansımış. Kardeşim de şarkı söyler ve müzik aletlerini çalmaya yatkın biridir. Böylesi bir ailede doğup büyümek, ister istemez kişiliğimin üzerinde etkisi oldu. Küçük yaşlardan bu yana şarkı söylüyorum. Gittiğimiz okullar Baas rejimine ait olmasına rağmen Kürtçe şarkılar seslendiriyordum. Kürtçe konuşmak, yazmak, şarkı söylemek yasaktı. Kürtçe olan her şey yasaktı. Kürtçe şarkı seslendirmem, okul müdürünü oldukça rahatsız ediyordu. Okuluma devam edememe, tamamlayamama yönünde tehditler savuruyordu. Fakat ısrarlı bir şekilde anadilimde şarkı söylemeye devam ettim. Okul hayatımı da sanatla bir şekilde sürdürdüm. Amaç ve hedeflerimi kültür ve sanat aracılığıyla gerçekleştirme idealine sahiptim.”
Baas rejiminin okullarında Kürtçe şarkı seslendirdiği için 9. sınıfta sınav puanları kırılarak sınıfta bırakılan Şêxmus, o günleri şöyle anlattı:
“Sınav puanlarımın yüksek olmasına rağmen bilinçli bir şekilde puanlarım kırıldı ve bırakıldım. BAAS rejiminin soykırım politikalarına karşı boyun eğmeyerek okulu terk ettim. Kültür ve sanatını yaşatamayan bir birey, öz savunmasını gerçekleştiremez, bir toprağı olduğunu söyleyemez ve ülkesinden bahsedemez. Kendi topraklarımızda ötekileştiriliyorduk. Kürt halkı dışında olan halklara imkân sunulurken Kürtlere bu haklar verilmiyordu. Bu yaklaşımlar bir yara izi misali yüreğime saplandı. Sınıfta bırakılma, şiddet görme risklerini göze alarak geri adım atmadım. Tutuklama, işkencelerle tehdit ederek göçertme politikasını da inceden yürütüyorlardı fakat ülkenin terk edilmesi meydanın BAAS rejimine kalması anlamına gelecekti. BAAS rejimine karşı dilim, kimliğim ve kültürüm için savaş açtım ve bu savaşımda da ısrarlıydım. Çünkü yüzyıllardır soykırıma uğratılan kültür, dil ve kimliğimi korumam gerektiğinin farkındaydım.”
16 yaşında kültür ve sanat
Şêxmus, kültür ve sanat hayatına geçişini de şöyle paylaştı:
“Sınıfta bırakılmam ardından okulu terk etmemle kültür ve sanat hayatına atıldım. Okulda kültürümü, sanatımı yaşatıyor olabilirdim ama ne de olsa kaçak bir şekildeydi. İlk olarak genç grubu olan Roj Müzik Grubu’na dahil oldum. Genel olarak Newroz hazırlıkları yapıyorduk. Newroz hazırlıkları da gizli bir şekilde yapılıyordu. Aileler cesaretimizi gördükçe çocuklarını müzik grubumuza dahil ediyordu. Bir yıl sonra Roj Müzik Grubu olarak Botan Müzik Grubu’na dahil olduk. BAAS rejimin baskılarını yakından hissetsek de kültürümüzü yaşamamız önünde engel değildi. Boyun eğen ve gözü korkan bir yapıya sahip değildik. Newroz etkinliklerinde saldırılar oluyordu, gözaltı ve tutuklamalar gerçekleşiyordu fakat BAAS rejimi üç kişiyi mi gözaltına aldı, grubumuza 8 kişi daha dahil ediyorduk. Onlar saldırdıkça biz güçleniyorduk, yenik düşmüyorduk.”
Anadilde dillendirdik
Rojava Devrimi’yle Hîlala Zêrîn Kadın Kültür ve Sanat Hareketi’ne dahil olan Şêxmus, “Rojava Devrimi’yle rahat bir şekilde sergilediğimiz kültür ve sanatımızı her geçen gün geliştirme imkanına sahip olduk. Devrimle elde ettiğimiz en büyük kazanım kadın örgütlülüğünün oluşturulmasıydı. İlk olarak Şehit Sakine Müzik Grubu’nu kurduk. 14 kişiden oluşan bir ekiptik. Temel amacımız kadın kültür ve sanatını canlandırmak ve geliştirmekti. Elde edilen imkanlarla yaratılan fırsatlar kültür ve sanatın gelişmesine yol açtı. Baas rejimi döneminde çekilen acılar yavaş yavaş dinmeye başladı. Halkın duygularını rahat bir şekilde anadilimizde dillendirdik, yazdık, sahneledik” şeklinde konuştu.
Özsavunmanın önemi
Halkların kültür ve sanatının yok olmaması için mücadelenin, ekmek ve sudan daha önemli olduğunu belirten Şêxmus, şöyle devam etti:
“Kültürel soykırıma karşı kültürel yaşamda ısrar etmek, takipçisi olmakla özsavunma sağlanabilir. Kültür ve sanatına sahip çıkmak, nesilden nesile aktarmak sadece bir şarkı seslendirmekle sınırlı kalmayarak ulusal elbiselerden tutalım, sergilediğimiz tiyatrolara, çektiğimiz filmlere kadar yansıması gerekiyor. Kürt ulusal elbiselerin tercih edilmesi için uzun yıllar mücadele ettik. Özel savaş politikaların doğrudan hedefi olan gençler ve kadınlar, kültürel gerçekliğinden uzaklaşması nedeniyle arayışlarında farklılaşma, özenti gibi durumlar yaşanıyordu. Aslında ulusal kıyafetleri ve şarkılarının kimliklerini oluşturduklarının farkında değillerdi. Bu durumlar ise eğitimlerle değişim ve dönüşüme uğratıldı.”
Kadının özgürleşmesi için yürütülen mücadelenin bir boyutunun da kadın kültür ve sanatı olduğuna işaret eden Bêrîvan Şêxmus, şunları ekledi:
“Kadının özgürleşmesi mücadelesinde öz savunma oldukça önemli. Öz savunma, kendini yönetebilmedir, örgütlenmedir, var oluştur. Bir kadının şarkı seslendirmesi, tiyatroda bir erkekle aynı sahneyi alması, folklorda bir erkeğin elini tutması ayıp ve günah görülürdü. Kadın, özgürlüğü için mücadele ettikçe, örgütlendikçe ve gücünün farkına vardıkça öz savunmasını kazandı ve beraberinde toplumun özgürlüğünü sağlama mücadelesi verdi.”
QAMİŞLO