12 Eylül darbesinin işkence merkezlerinden biri de Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’ydi. Dünyanın en kötü şöhretli cezaevi olarak da tarihe geçen yer aynı zamanda tarihi bir direnişin merkezi oldu
Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde Kürt halkının özgürlük mücadelesini tasfiye etmeye dönük insanlık dışı uygulamalara karşı ölüm orucuna başlayan PKK’nin öncü kadroları Mehmet Hayri Durmuş, Kemal Pir, Ali Çiçek ve Akif Yılmaz’ın tarihi direnişinin üzerinden 42 yıl geçti.
14 Temmuz 1982… Kenan Evren’in başında bulunduğu askeri cuntanın 12 Eylül 1980’deki darbenin ardından başlayan tasfiye, baskı, şiddet ve işkence uygulamalarına karşı tarihi direnişin yıldönümü. Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi İç Güvenlik Amiri olan Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran’ın akıl almaz işkence yöntemlerine karşı savundukları düşünceler ve değerler adına bedenlerini ölüme yatıran PKK’nin öncü kadroları, ortaya koydukları irade ile “adanmış yaşamlar”ın simgesi oldu.
Üç kibrit çöpü…
Bu tarihi direnişe ilk adımı atan Mazlum Doğan, 1982 Newrozu’nda üç kibrit çöpüyle bedenini ateş topuna dönüştürerek, işkenceler karşısında teslim olmayacağını gösterdi. 58 gün sonra Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner kaldıkları koğuşta kol kola girerek bedenlerini ateşe verdi ve tarihe “Dörtler” olarak geçti.
‘Tarihin akışını değiştiren savunma’
Takvim yaprakları 14 Temmuz 1982’yi gösterdiğinde, vahşi işkencelere maruz kalan Mehmet Hayri Durmuş’un mahkemedeki “12 Eylül darbesinde geliştirilen askerileştirme politikası, tamamen kişiliksizleştirme ve ihanet ettirme politikasıdır. Bunun için ölüm orucuna giriyorum. Bu mahkeme salonunda bizim şahsımızda bir halk yargılanıyor” sözleri, tarihin akışını değiştirdi.
37 yıl önce tarihe damgasını vuran bu direniş, Kürt halkı açısından “adanmış yaşamlar” şeklinde tanımlanır. Durmuş’un ardından Kemal Pir, Ali Çiçek ve Akif Yılmaz da ölüm orucu eylemine katılarak, cezaevinde üstlendikleri öncülük ile tarihi not düştü.
Mehmet Hayri Durmuş: Halkına borçlu olarak öldü
Mehmet Hayri Durmuş, 1955 yılında Çewlig’e (Bingöl) yakın Kumik köyünde dünyaya geldi. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Durmuş, liseye kadar burada okudu. Daha sonra Hacettepe Tıp Fakültesi’ni kazanması üzerine Ankara’ya gitti. Durmuş, 1975’lerin sonuna doğru tanıştığı PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı konuşma ve tartışmalar sonucu Kürdistan Devrimcileri grubunun kuruluşuna katıldı. Üniversiteyi ise 4. sınıfta iken terk ederek, Riha (Urfa), Mêrdîn ve Amed bölgelerinde çalışmalar yürüttü.
12 Eylül 1980 darbesinden önce Ferhat Kurtay ile birlikte gözaltına alındı. Tutuklandıktan sonra da yaşamını yitirdiği 12 Eylül 1982 gününe kadar Diyarbakır Cezaevi’ndeki bütün tutsaklara önderlik yaptı. Mezarı yine memleketi Bingöl’ün Düzağaç mevkiine gömülen Durmuş’un mezar taşına, istediği üzerine “Halkına borçlu olarak öldü” diye yazıldı.
Halkların sembolü: Kemal Pir
Mehmet Hayri Durmuş gibi adanmış hayatlardan bir diğeri ise Kemal Pir. Yoksul bir köylü ailenin çocuğu olarak Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı Güzeloluk köyünde 1952 yılında dünyaya gelen Kemal Pir, mahkeme salonunda bunu da, “Bu sistemi yıkabilmek için sistem karşıtı hareketleri aradım. Türkiye’de devrimci, komünist hareketlerdi; Kürdistan’da da ulusal kurtuluş hareketiydi. Geleceğinde zafer vardı, hala da var, buna inanıyorum. Bunun için bu harekete katıldım. Basit tartışmalarla katılmadım. Abdullah Öcalan’ı orada tanıdım. Milliyetçi değilim, milliyetçi düşünce hangi ulustan olursa olsun karşısındayım” diyerek halkların kardeşliğinin tarihi mirası oldu.
Akif Yılmaz
1956 yılında Erdexan’ın (Ardahan) Beşiktaş köyünde dünyaya gelen Akif Yılmaz, daha küçük yaşlardayken babası ile birlikte ailesinin geçim sorumluluğunu üstlenerek, ortaokul çağlarında her yaz metropollere gidip en zor işlerde çalışarak, okul masraflarını çıkarmak için uğraştı. Yılmaz, 1976’da memleketi Qers’a (Kars) döndükten ve burada da devrimci mücadelesini sürdürmekten vazgeçmedi. Devrimci faaliyetler kapsamında görevlendirilerek gönderildiği Amed’de, Mazlum Doğan’ın cezaevinden kaçırılmasına dönük çeşitli girişimlerde bulunsa da sonuç alamadı ve 1980 yılında tutuklandı.
‘Devrimci kişilik’
14 Temmuz 1982 günü gidilen mahkemede M. Hayri Durmuş’un öncülüğünde ölüm orucu eylemi başlatıldığında duruşmada değil, cezaevinde hücresinde olan Yılmaz, mahkemeye giden arkadaşları cezaevine döndüklerinde ona ölüm orucu eylemine başlandığını aktardıklarında, kendisiyle birlikte hücresindeki bir arkadaşıyla birlikte ölüm orucu eylemine girmekte hiçbir tereddüt göstermedi. Ölüm orucunda yaşamını yitirmesinden birkaç gün önce kaldırıldığı hastanede, o da arkadaşları gibi tıbbi müdahaleyi kabul etmemesi dolayısıyla Kemal Pir gibi gözlerini yitirecekti. Ölüm orucu eyleminin 63. gününde hayatını kaybeden Yılmaz’ın cenazesi doğduğu köye defnedildi.
‘Kızıl Yıldız: Ali Çiçek’
Ölüm orucu eylemine giren M. Hayri Durmuş, Kemal Pir ve Akif Yılmaz gibi yılların devrimcileri ile birlikte hayatını kaybeden bir diğer isim ise Ali Çiçek’ti. Çiçek, Riha’nın Curnê Reş (Hilvan) ilçesinin Kabahaydar köyünde 1961 yılında doğdu. Çiçek, tanıştığı PKK’ye henüz çocuk yaşlarında katılmaya karar verir. Aldığı görevlerinden en önemlilerinden bir tanesi de, Kemal Pir’i tutulduğu Urfa E Tipi Cezaevi’nden kaçırmaktı. Aldığı bu görevi de diğerleri gibi başarıyla yerine getirir. Henüz 16 yaşında iken yakalanan Çiçek, iki ayı aşkın süre içerisinde kaldığı işkenceli sorguda belinde yakalanan silah dahil her şeyi reddeder. Küçük yaşına rağmen gösterdiği direngenliği nedeniyle cezaevindeki arkadaşları ona “Kızıl Yıldız” ismini layık gördü. Çiçek, Urfa Cezaevi’nden kaçırılmasında önemli rol oynadığı Kemal Pir ile de bir yıl sonra yeniden yakalanması üzerine cezaevinin bir hücresinde tekrar buluşur.
14 Temmuz günü ölüm orucu eylemini mahkemede ilan eden Hayri Durmuş’un arkasından eyleme katılmak üzere kalkan ilk ellerden biri de Çiçek’in eliydi. Başlatılan ölüm orucu ardından Kemal Pir eylemin 53. gününde kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.
Eylemin 61. günü olan 13 Eylül’de Mehmet Hayri Durmuş’un ve 15 Eylül’de ise Akif Yılmaz’ın şahadete ulaşmalarının ardından son olarak Ali Çiçek, 17 Eylül günü yaşamını yitirdi. Cenazesi, yaşamını yitirdikten 28 yıl sonra 2010 yılında kendi vasiyeti üzerine Osmaniye’den getirilip Amed’de toprağa verildi. Ailesine hatıra olarak ise geriye kalan tek şey bir fotoğrafı, gömlek ve kazağı oldu. 14 Temmuz’da başlatılan ve insanlık dışı uygulamalara son veren bu tarihi direnişle beton duvarlara ekilen direniş tohumları, tüm cezaevlerine yayıldı.
ARŞİV