TÜİK başkanı Erhan Çetinkaya, Haziran ayı enflasyon verilerinin tüm tahminlerin altında kalmasına gerekçe olarak, ‘Haziran zamlarının temmuz ayına ertelenmesi, kurdaki yatay seyir ve tarihsel olarak yaz aylarının düşüşe katkısı’ olarak sıraladı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Erhan Çetinkaya, Ankara’da düzenlediği basın toplantısıyla enflasyon hesaplamalarına yönelik eleştirilere yanıt vermeye çalıştı. TÜİK Toplantı Salonu’nda basın kuruluşlarının Ankara temsilcileri ve ekonomi haber müdürleriyle bir araya gelen Çetinkaya, özellikle Haziran ayı enflasyon oranının beklentilerin altında hesaplamalarının gerekçelerini “Kamu zamlarının Temmuz ayına ertelenmesi, kurdaki yatay seyir ve tarihsel olarak yaz aylarının düşüşe katkısı” olarak sıraladı.
“Neden maaş zam oranlarının belirleneceği zaman böyle bir rakam (yüzde 1,64’lük haziran enflasyonu) açıklanıyor?” eleştirileri hatırlatılan Çetinkaya, “sorunun muhatabı biz değiliz” diyerek, zamanlama konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı işaret etti. Çetinkaya, “Elektrik zammını 1 Temmuz’da veya 1 Haziran’da yapmanın inanılmaz bir farkı var. Yarım puan veya daha fazla etkiliyor. Bu tercih bu yönde kullanıldı” diye belirtti.
Madde fiyatları
Çetinkaya, 2022 yılında madde fiyatlarının yayımlanmasını durdurmalarına ilişkin eleştirileri ise şöyle yanıtladı: “TÜFE’yi Türkiye genelinde aylık 600 binin üzerinde fiyatı derleyerek hesaplıyoruz. Bu sonuçları dünyada en erken açıklayan ülkelerden biriyiz. TÜFE’yi her ayın 3’üncü iş günü kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bu fiyatların yaklaşık 300 bini marketlerden alınan kasa fiyatlarından oluşuyor. Bu da ayın sonunda toplanıyor. Söz konusu hesaplamaların açıklanma tarihi olan ayın 3’üne yetişmesi çok zor. Enflasyon, 600 bin fiyatın ağırlıklı ortalaması alınarak toplulaştırıldığı bir hesaplamadır. Bir madde veya hizmetin çeşitlerinin ortalaması alınmaktadır. Örneğin Van’daki bir domates ile İstanbul Etiler’deki çeri domatesin fiyatı aynı olabilir mi? Bunların fiyatlarının ağırlıklı ortalamaları alınarak toplulaştırılan fiyatlar enflasyon hesaplamasında kullanılmaktadır. Madde sepeti olduğu yerde duruyor, madde sepetini gizlemek kimsenin yetkisinde değildir, yayınlanmayan tablolar madde fiyatlarıdır. Geçmişte açıklanan madde fiyatlarının bir gösterge niteliği yoktu. Madde fiyatlarının açıklanması için ekstra bir gün daha çalışma yapmak gerekiyor. Bu sebeple artık gösterge niteliği taşımayan bu fiyatları yayınlamıyoruz.”
‘Yumurta için 2,57 lira gayet mantıklı bir fiyat’
Çetinkaya, devamında ise şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yumurta, doktor muayenesi fiyatları denildiğinde toplulaştırılmış bir fiyattan bahsediliyor. Örneğin bugün (dün) basına yansıyan bir haberde 2,57 lira yumurta fiyatı ifade ediliyor. Gezen tavuk yumurtası 5 lira. Ama 30’lu yumurtaların tanesi 2 lira. Tüketim ağırlıklarına bakıldığında vatandaşların çoğunlukla 30’lu yumurta tükettiği görülüyor. Ortalama toplulaştırılmış fiyatlara bakıldığında yumurta için 2,57 lira gayet mantıklı bir fiyat. Olay bir süre sonra teknik hesaplamalardan çıkıp algı yönetimine giriyor.
ENAG’ı eleştirdi
TÜİK ve ENAG verileri arasındaki farkı, kira fiyatları hesaplamalarında görebiliriz. TÜİK tarafından takip edilen kira fiyatları için diğer tüm mal ve hizmet fiyatlarında olduğu gibi sabit tanım ve kalitede seçilmiş olan 5 binin üzerinde konutun aylık kira değeri izlenmektedir. ENAG ise kira fiyatlarını emlak sitelerinden doğrudan almakta ve kira artışını her ay tüm kiracıların ev değiştirmiş olduğu varsayımı üzerinden hesaplamaktadır. ENAG, her ay tüm kiracılar yeni bir eve taşınıyormuşçasına hesaplama yapıyor, internet üzerinden her ay gözlemlediği artışları yanlış şekilde üst üste ekleyerek, şişirilmiş bir zam hesabı yapıyor. Bu örnek ENAG’ın TÜFE metodolojisinden ne kadar uzak olduğunu sadece kira maddesinde dahi ortaya koymaktadır. Türkiye’deki kiracıların sadece yüzde 5’i-10’u ev değiştiriyor. Kiradaki fiyat artışları enflasyona geç yansır. ENAG’ın endekslerinin sadece 4 yıla yakın bir dönemde piyasa fiyatlarından ortalama 2-3 kat uzaklaştığı görülebilir.”
İTO yanlış hesaplıyor
Çetinkaya, TÜFE ile İstanbul Ticaret Odası (İTO) İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi arasındaki farklılıklara yönelik yorumları da değerlendirerek, İTO’nun söz konusu hesaplarının metodolojisini 30 yıl önce TÜİK’ten aldığını ancak bu yöntemlerin artık eskidiğini öne sürdü. Öte yandan söz konusu hesaplamalarda İTO’nun TÜİK’in küçük bir modelini kullandığını, kapsamının da TÜFE’ye göre dar olduğunu savundu. Yöntem farklılıklarının hem ana grup oranlarında hem de geçinme endeksi ve TÜFE oranlarında ayrışmaya neden olduğunu dile getiren Çetinkaya, bu ayrışmanın düşük enflasyon olduğu dönemlere kıyasla yüksek enflasyon olduğu dönemlerde daha fazla dikkati çektiğini, sürekli değişen tüketici alışkanlıklarına paralel olarak değişen madde sepetlerinin 2 endeks arasında oluşan farkın artmasına neden olduğunu belirtti.
Şirket karlarının etkisi
Şirket karlarının enflasyonu yukarı taşıyan bir etkiye sahip olduğunu söyleyen Çetinkaya, “Türkiye’deki şirketler enflasyonist ortamı kullanarak normalde alması gereken karlardan daha yüksek fahiş karlar elde ediyorlar. Enflasyondan bağımsız şirket karlarına bağlı bir fahiş fiyat artışı var. Bu etki, pandemi sonrasından itibaren gözlemleniyor” dedi.
EKONOMİ SERVİSİ