Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü, ancak Türkiye, taraf olduğu sözleşmenin gereğini yerine getirmiyor. Türkiye’de 0-6 yaş arası 743 çocuk cezaevinde, 12-18 yaş arasında binlerce çocuk tutuklu. 2 milyona yakın çocuk çalıştırılıyor, bu yılın 5 ayında 27’si yaşamını yitirdi. Bölge kentlerinde sokağa çıkma yasaklarında yaklaşık 80 çocuk yaşamını yitirdi
Gülcan Kılagöz/İstanbul
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde yürürlüğe giren ve dünya genelinde çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerini gündeme taşımak amacıyla “Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak kutlanıyor. Aynı tarihte BM Genel Kurulu “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”yi imzaladı. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hariç, bütün BM üyeleriyle Filistin, Vatikan, Nieu ve Cook Adaları sözleşmeye taraf oldu. Türkiye dahil olmak üzere 197 ülkenin taraf olduğu sözleşme, en fazla ülkenin onayladığı insan hakları belgesi olarak tarihe geçti. Türkiye Sözleşmeyi 14 Eylül 1990’da imzaladı. Ancak 23 Aralık 1994’de, 17, 29 ve 30. Maddelerine çekince koydu. Sözleşme özellikle savaş ve yoksulluğun yoğun olduğu coğrafyalarda yaşam mücadelesi veren çocukları korumak ve koşullarını iyileştirmek için oluşturuldu. Ancak hakları olsa dahi çocuklar birey olarak kabul edilmiyor ve sözleşmede de yer alan en temel haklarına alamıyor.
Türkiye’de bunun örneklerini görmek zor değil. Cezaevlerinde anneleriyle birlikte kalan bebek ve çocuk sayısı son açıklanan verilere göre 743. Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün 31 Ekim 2018 tarihli açıklamasına göre cezaevlerinde tutuklu bulunan çocukların sayısı 2 bin 276. Çalıştırılan çocukların sayısı milyonları bulurken sadece 2018’in ilk 5 ayında 27 çocuk çalıştırılırken hayatını kaybetti. Daha iyi yaşam koşulları oluşturmak için göç yoluna düşen mültecilerin çocukları ise denizlerde boğularak yaşamını yitiriyor. Devlet politikaları sonucu ölümle burun buruna bir yaşam sürmek zorunda kalan Kürt çocuklara, anadilde eğitim hakkı dahi tanınmıyor. UNİCEF’in yayımladığı rapora göre Türkiye, ‘eğitim kalitesi’ kategorisinde sonuncu sırada yer alıyor.
Annesiyle birlikte cezaevinde kalan çocuk sayısı, annelerin tahliyesi, açık cezaevine çıkması, yeni tutuklama gibi durumlarla her gün değişiyor. Bakırköy Cezaevi’nde annelerinin yanında kalan 0-6 yaş çocuk sayısı ortalama 60 civarında iken, toplamda ise bu rakam 743 olarak açıklandı. Bu sayının büyük bir kısmını bebekler oluşturuyor. Bir annenin 3 seçeneği var: Dışarıda bakacak yakınları varsa çocuğunu onlara bırakmak, bakacak kimsesi yoksa ve bazı koşullardan dolayı çocuğunu yanına almak istemiyorsa yetiştirme yurduna vermek, son seçenek ise yanına almak. Elbette tüm bu seçeneklerin dezavantajlı yönleri var. Anne-çocuk ilişkisinin devamlılığı için hangi seçenek daha iyi görünüyorsa, anne ona karar veriyor. Ayrıca 6 yaşına kadar annesiyle kalan çocuklar, yönetmelik gerekçe gösterilerek zorla anneden alınıyor. Çocuğun yaşam hakkının elinden alınması yetmemiş gibi birde annesinden zorla alınarak psikolojik işkenceye maruz bırakılıyor.
Cezaevlerinde çocuklar için dahi ilaç yazılsa, en erken 2 gün sonra getiriliyor. Cezaevlerinde sürekli doktor bulunmadığı için bazı prosedürler sonrası çocuklar hastanelere sevk ediliyor. Bu sevkler sırasında, bazı cezaevlerinde çocuklar annesinden alınarak hastaneye götürülüyor ve ciddi bir travma yaşayabiliyor. 0-3 yaş arası çocuklar kreş yaşına gelene kadar dışarıya çıkarılmıyor. Çocuk için ayrı öğünler çıkmıyor. Yetişkin ne yiyorsa, çocuk da onu yiyor. Halbuki çocukların gelişimi için beslenme çok önemli bir faktör.
Cezaevi sağlığını aldı
Henüz 4 aylık olan Arin Yılmaz annesi Esma Yılmaz ile 30 Kasım 2017 tarihinde tutuklandı. Urfa 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Arin bebek, cezaevi koşullarından dolayı astım, reflü ve bronşit gibi hastalıklarla boğuşurken, oluşan kamuoyuna rağmen hala cezaevinde tutuluyor. Sağlık sorunu her geçen gün derinleşen Arin bebeğin ilaçları dahi verilmezken, onun gibi yüzlerce çocuk aynı uygulama ile karşı karşıya. Çocuklar için sağlıksız olan koşullara bir de keyfi uygulamalar ekleniyor. Önceki hafta Bakırköy Cezaevi yönetimi, yaklaşık bir yıldır annesi Hacice Başkalane ile birlikte tutuklu bulunan 3 yaşındaki Siyabend’in yastıktan yapılan oyuncaklarına el koymuştu.
Türkiye’de cezaevlerindeki birçok ihlale maruz kalan 12-18 yaş arası çocuk tutukluların, yaşam hakları bile gözetilmiyor. Türkiye’de geçtiğimiz Ekim ayı verilerine göre, 2 bin 276 çocuk bulunuyor. Cezaevindeki kişi sayısı artışında Türkiye, Avrupa’da birinci, dünyada onuncu sırada. Temel ihtiyaçlarını sağlamada çok eksik olan bu ortam “iyileştirici” olmaktan ziyade çocuklarda, onarılmaz izler bırakıyor. Çocuğun yüksek yararı denildiğinde çocukların biyolojik, psikolojik ve sosyolojik gereksinimlerinin karşılanması anlaşılıyor. Hiçbir kapalı kurum, çocuğun gelişme fırsatlarını en üst düzeye çıkardığını öne süremez ve çocuğun gereksinimlerine uygun ve toplumla yeniden bütünleşmeyi gözeten bir eğitimi yeterince veremez. 3 çocuk cezaevi dışında çocuklar yetişkinlerin bulunduğu cezaevlerinde tutuluyor.
Kürt çocukları için özel yasa
Meclis Adalet Komisyonunda, “Terörle Mücadele Kanunu” (TMK) Tasarıyı 22 Haziran 2010’da kabul etti. Tasarıya göre, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu”na aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılanlar, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılıyor. Kanun kamuoyuna “taş atan çocuklarla ilgili düzenleme” olarak yansıtılmıştı. Ancak bu yasanın çocukları cezalandırmak için çıkarıldığı çok açık. Aslında Kürt çocukları için çıkarılan bu kanun kapsamında, “kamu barışına karşı suçlar”, “kamu güvenliğine karşı suçlar” olarak nitelendirilerek, 2015 yılı içerisinde bu 3 kanun maddesine atıf yapılarak açılan davalarda, toplamda 2 bin 156 karar verildi ve bu kararların 134’ü mahkûmiyetle sonuçlanmıştı. Son 3 yılın verileri ise yapılan başvurulara rağmen yetkili kurumlar tarafından paylaşılmadı.
Ölümler yaşandı
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ve Türkiye’nin ulusal yasası olan Çocuk Koruma Kanunu’nun temel ilkelerinden biri, “çocukların katılım hakları” olarak tanımlanıyor. Çocuk tutuklular yetişkinlerin bulunduğu cezaevlerine konulamaz ancak bu yasa da diğerleri gibi uygulanmıyor. LGBTİ ve yabancı çocuklar ötekileştiriliyor. Cezaevi’nde yabancı bir çocuk, personelle ve kendi akranlarıyla aynı dili konuşamamaktan dolayı iletişimsizlik ve pek çok problem yaşıyor. LGBTİ çocuklar ise, tecrit ediliyor. 2009-2016 tarihleri arasında 10 çocuk cezaevlerinde yaşamını yitirdi. 2004 yılında yaşamını yitiren B.C.’nin yaşamını yitirmesinden dolayı AİHM, Türkiye’yi mahkûm etti. 2009’da Y.A. isimli çocuk, Pozantı Cezaevi’nde koğuşta dövülerek ve asılarak öldürülmüş, yapılan yargılama sonucunda 7 çocuk kasten öldürme, 6 çocuk ise, suçu bildirmeme suçundan ceza almış, görevlerini ihmal ettikleri gerekçesi ile yargılanan infaz koruma memurları ise, beraat etmişti.
Çocuk çocuktur
Mültecilerin yalnız yüzde 10’unun AFAD kamplarında barındığı düşünüldüğünde, 2011’den günümüze 2,7 milyon Suriyeli mülteci kendi oluşturduğu koşullar altında yaşamını idame ediyor. Barınma hakkından, temel sağlık sorunlarına ve eğitime kadar birçok hak ihlaline maruz kalıyor. Gazetemize konuşan HDP Mülteci Komisyon sorumlusu Gülsüm Ağaoğlu, Suriye’de yaşanan savaştan dolayı göç etmek zorunda kalan mültecilerin büyük mağduriyet yaşadığını belirterek en büyük mağduriyeti ise çocuk ve kadınların yaşadığına dikkat çekti. Türkiye’de mültecilerin haklarının korunmadığını belirten Ağaoğlu, “Elimizdeki son verilere göre ülkemize Suriye’den gelen mültecilerin yüzde 45’i 18 yaş altındadır” diye belirtti. Mülteci çocuklar için önce çocuk olmaktan doğan hakları olduğunu belirten Ağaoğlu, “DİSK’in 2016 raporuna göre 2 milyona yakın çocuk işçi var. Bu çocukların çoğu merdiven altında ve güvencesiz olarak çalıştırılmaktadır. Çocuk İşçiliğine HDP olarak bakışımız, çocukların kimliklerinden bağımsız, çocuk olmaktan doğan haklarına erişimlerinin bir doğal hak olduğu şeklindedir. İşçi çocuğun Suriyelisi, Türkiyelisi olmaz, çocuk çocuktur” dedi. Yüzlerce mülteci çocuk, aileleriyle birlikte düştükleri göç yolunda denizde yaşamını yitirdi.
Kürt çocuklara ağır bedel
Savaşın ağır bedelini Kürt çocukları ödüyor. Türkiye’de 40 yıldır süren çatışmalı ortamda yüzlerce çocuk hayatını kaybetti. Mardin Kızıltepe’de babasıyla birlikte içinde bulunduğu kamyonun taranması sonucu 12 yaşındayken öldürülen Uğur Kaymaz’ın bedeninden 13 mermi çıkarıldı. Ayaz Özdemir ve Furkan Öner Diyarbakır’da okul bahçesi karakola çevrilirken yıkılan duvarın altında kalarak hayatını kaybetti. Lice’de kuzuları otlatırken havan mermilerinin hedefi olan Ceylan Önkol’un vücut parçalarını annesi toplayarak birleştirmeye çalıştı. Birçok çocuk zırhlı araçların altında kalarak hayatlarını kaybetti.
Yine sokağa çıkma yasakları döneminde de birçok çocuk devlet güçlerinin hedefi oldu. Şırnak Cizre’de keskin nişancıların hedefi olan henüz 3 aylık Miray bebeğin ölümü vahşetin boyutunu gözler önüne serdi. Onu hastaneye yetiştirmeye çalışan 80 yaşındaki dedesi Ramazan İnce de kurşunların hedefi olarak hayatını kaybetti. Çocuklar İçin Barış Hemen Şimdi Girişimi, sokağa çıkma yasakları sırasında en az 80 çocuğun yaşam hakkının ihlal edildiğini duyurmuştu. Cemile Çağırga (10), Tahir Yaramış (35 günlük), Elif Şimşek (8), Berat Güzel (12), Bişeng Goran (12), Ramazan Gümüş (14), Hidayet Tek (4), Esra Şalk (2), Müslüm İlhan (8), Enes Erdem (9) bunlardan sadece birkaçıydı. Yukarıdaki fotoğrafta yer alan iki kardeş Muhammet ve Furkan Yıldırım Şırnak Silopi’de evlerinde uyurken polis panzeriyle öldürülmüştü.
Yoksulluk çocukları etkiliyor
Türkiye’de milyonlarca kişi açlık sınırında yaşıyor. 22 milyon kişi sosyal yardımla ancak ayakta durabiliyor. Haliyle milyonlarca çocuk da açlıkla karşı karşıya. Sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşamayan çocuklar ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşıyor. Yaşadığı sağlık sorunlarına karşı ise gerekli tedaviye ulaşmakta güçlük çekiyorlar. Ayrıca yoksul ailelerin çocukları eğitimden de yoksun kalıyor. Milyonlarca çocuk akranları okuldayken, çalışmak zorunda kalıyor. İHD İzmir Şubesi , Türkiye’de yoksulluk oranı yüzde 25.3 iken, AB’ye üye ülkelerle karşılaştırıldığında yoksulluk oranın en fazla olduğu ülke konumunda olduğunu açıkladı.
18 ayda 22 bin çocuk hamile kaldı!
Geçtiğimiz ocak ayında İstanbul Küçükçekmece’de bulunan Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile İstanbul Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 18 yaş altı ‘gebe’liklerin adli makamlara bildirilmemesi skandalı ortaya çıkmıştı. Konuyu Meclis’e taşıyanlardan biri olan CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) yaptığı bilgi edinme başvurusuna gelen yanıtları kamuoyuyla paylaştı. Şeker’in paylaştığı bilgilere göre, 18 ayda 21 bin 957 çocuk “gebe” olarak hastanelerde kayıt altına alındı. Bu verilere gören her gün en az 40 çocuk doğum yapmak zorunda bırakıldı.
‘İlkokul andı’ hak ihlali
Mezopotamya Ajansı’ndan Sadiye Eser’e konuşan İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Özgür Barış, Çocuk Hakları Sözleşmesinde yer alan “Hiçbir çocuk işkence ya da diğer zalimce insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaya tabi tutulamaz, idam edilemez, müebbet hapse mahkum edilemez, askeri eğitime tabi tutulamaz” maddesine dikkat çekti. Barış, “Öğrenci Andı”nın kaldırılıp kaldırılmaması tartışmalarına değinerek, “Bir çocuğa Türk, Arap, Kürt olduğu için doğruyum denilmesi, yine her sabah askeri bir disiplinde bunun yapılması yanlıştır. Askeri eğitimi aslında fiili olarak orada sabahın erken saatlerinde çocukları sıraya koyup, rahat, hazır rol çektirip daha sonra ona bir and içtirmek ve sonra tekrar derslere devamını sağlamak. Aslında fiilen askeri bir durum oluşuyor. Bu durumun kendisi Türkiye’nin de imzaladığı 37. madde ile çelişen bir durum” diye konuştu.
5 yılda 319 ölüm
Çocuk haklarının neredeyse dünya genelinde görülmediği günümüzde en büyük sorunlardan biri de istismarın bir diğer boyutu olan çocuk işçiliği. Dünyada 168 milyon Türkiye’de ise resmi olmayan rakamlara göre 2 milyonun üzerinde çocuk işçi olduğu biliniyor. Türkiye’de yaşamını yitiren her 20 işçiden 4’ü çocuk. 2013’ten 2018 yılının ilk 5 ayına kadar Türkiye’de 319 çocuk iş cinayeti nedeniyle hayatını kaybetti. Zorunlu göçün en fazla olduğu Adana, Urfa ve Antep gibi iller en çok ölümlerin yaşandığı yerlerin başında geliyor. 2018 yılı Türkiye’de “Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı” olarak ilan edilmesine rağmen bunun önüne geçmek ve duyarlılığı arttırmaya dönük etkili çalışmalar yürütülmüyor. Çocuklar giderek daha güvencesiz ve kötü koşullarda çalışmaya zorlanırken, çocuk işçiliği daha tehlikeli iş gruplarına kayıyor ve çocuk iş cinayetleri artarak sürüyor.
Çocuktan işçi olmaz
20 Kasım nedeniyle istismarın bir diğer boyutu olan “çocuk işçiliği”ni Jinnews’ten Rengin Azizoğlu’na değerlendiren Psikolog Figan Kepenek, “çocuk işçiliği”nin sadece kanun ve cezai yaptırımlarla çözmenin mümkün olmadığını söyledi. “Çocuk işçiliğinin” çocuklar üzerinde ağır tahribatlar oluşturduğunu belirten Kepenek, işçiliğin çocuğun fiziksel, bilişsel ve duygusal alanlarına doğrudan zarar verdiğini vurguladı. Kepenek, “Çocukların temel sağlık, eğitim ve barınma ihtiyaçları devlet tarafından ücretsiz bir şekilde karşılanması gerekiyor. Uluslararası sözleşmelerde yer alan hükümler uygulanmalı ve tabana yayılmış, herkese hitap edebilecek ciddi sosyal politikalar üretilmelidir” dedi.