Türkiye’de son yıllarda yaşanan hukuksuzluk örnekleri, hukukun üstünlüğünün zayıflamasının somut göstergeleridir. Basın özgürlüğünün kısıtlanması, yargı bağımsızlığına müdahaleler, ifade özgürlüğünün ihlalleri ve keyfi tutuklamalar gibi olaylar, hukuksuzluğun toplumsal etkilerini gözler önüne sermektedir
Arslan Özdemir
“Hukuksuzluk, bir toplumun çürümesine yol açan en büyük hastalıktır.”
Son yıllarda Türkiye’de hukuksuzluk tartışmaları sıkça gündeme gelmektedir. Hukukun üstünlüğü ilkesinin zayıflaması, yargı bağımsızlığına dair endişeler ve adil yargılanma hakkının ihlalleri gibi konular, toplumsal yapının derinlemesine etkilenmesine yol açmaktadır.
Hukuksuzluğun tanımı ve kapsamı
Hukuksuzluk, hukuk kurallarının çiğnenmesi, hukukun üstünlüğünün zayıflaması veya yok sayılması anlamına gelir. Bu durum, bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunamaması, yargı süreçlerinin adil olmaması ve devletin keyfi uygulamalarda bulunması gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkmaktadır.
Sosyolojik boyutları
Toplumsal güven erozyonu: Hukuksuzluk, toplumda hukuka ve adalete duyulan güvenin azalmasına neden olur. Hukukun üstünlüğüne olan inanç zayıfladığında, bireyler arasında sosyal bağlar da zayıflar. İnsanlar, haklarının korunmadığını düşündüklerinde, devlete ve toplumun diğer üyelerine olan güvenleri sarsılır. Bu durum, sosyal uyumun bozulmasına ve toplumsal çatışmaların artmasına yol açabilir.
Sosyal adalet ve eşitlik algısı: Hukuksuzluk, sosyal adalet ve eşitlik algısını da derinden etkiler. Hukukun adil bir şekilde uygulanmadığı toplumlarda, bireyler arasında fırsat eşitsizlikleri derinleşir. Özellikle dezavantajlı gruplar, hukuksuzluk nedeniyle daha fazla mağduriyet yaşar. Bu durum, sosyal tabakalaşmayı ve sınıf farklarını daha belirgin hale getirir.
Siyasal katılım ve demokrasi: Hukukun üstünlüğünün zayıfladığı toplumlarda, siyasal katılım da olumsuz yönde etkilenir. Bireyler, hukuksuzluk nedeniyle siyasal süreçlere olan inançlarını kaybederler ve demokratik katılım azalır. Bu durum, otoriter eğilimlerin güçlenmesine ve demokratik kurumların işlevselliğinin zayıflamasına neden olabilir.
Sosyal hareketler ve direniş: Hukuksuzluk, sosyal hareketlerin ve direnişin de tetikleyicisi olabilir. Bireyler, adaletsizliklere karşı seslerini yükseltmek ve haklarını savunmak için örgütlenirler. Bu tür sosyal hareketler, toplumsal değişim taleplerini ve reform isteklerini dile getirir. Ancak, bu süreçler genellikle devletin baskıcı önlemleriyle karşılaşabilir ve bu da toplumsal gerilimleri artırabilir.
Türkiye’de hukuksuzluğun örnekleri
Türkiye’de son yıllarda yaşanan hukuksuzluk örnekleri, hukukun üstünlüğünün zayıflamasının somut göstergeleridir. Basın özgürlüğünün kısıtlanması, yargı bağımsızlığına müdahaleler, ifade özgürlüğünün ihlalleri ve keyfi tutuklamalar gibi olaylar, hukuksuzluğun toplumsal etkilerini gözler önüne sermektedir. Bu durum, toplumsal adalet duygusunu zedelemekte ve bireylerin devlete olan güvenlerini sarsmaktadır.
Türkiye’de hukuksuzlukla ilgili çeşitli somut örnekler bulunmaktadır. İşte bazıları:
HDP’li milletvekillerinin ve belediye başkanlarının tutuklanması: Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri ve belediye başkanları, “terör” örgütü ile bağlantılı oldukları iddiasıyla tutuklandı ve görevden alındı. Bu durum, demokratik temsilin engellendiği ve siyasi gerekçelerle hukukun ihlal edildiği eleştirilerine yol açtı.
Kayyum politikası: 2016 yılından itibaren Türkiye’de artan bir şekilde kullanılan bir yönetim aracıdır. Bu politika kapsamında, çeşitli kurumlar ve sivil toplum kuruluşları, terörle mücadele gerekçesiyle devlet tarafından geçici olarak yönetime alınıyor. Kayyum olarak atanan kişiler, bu kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının yönetim kurullarını ve üyelerini görevden uzaklaştırıyor ve yerine kendi atamalarını yapıyor.
Gezi Parkı davası: 2013 yılında İstanbul’daki Gezi Parkı’nda başlayan protestolara katılan ve destek veren birçok kişi tutuklandı ve yargılandı. 2022 yılında Osman Kavala, bu davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Basın özgürlüğü ihlalleri: Türkiye, basın özgürlüğü konusunda uluslararası sıralamalarda oldukça düşük yerlerde bulunmakta. Gazeteciler, yazdıkları haberler veya sosyal medya paylaşımları nedeniyle sık sık tutuklanmakta ve yargılanmakta.
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ): 1 Aralık 2022 tarihi itibariyle 363 gazeteci Türkiye’de özgürlüklerinden mahrum bırakılmıştır.
Seçimlerdeki hileli durumlar: Türkiye’de seçimler, demokrasinin işleyişi için hayati önem taşımaktadır. Ancak, bazı seçimler kanun dışı uygulamalarla gölgelenmiştir. Bu uygulamalar arasında oy kullanma özgürlüğünün kısıtlanması, oy sahtekarlığı, baskı ve yıldırma gibi unsurlar yer almaktadır.
Akademisyenlere yönelik baskılar: “Barış İçin Akademisyenler” bildirisine imza atan akademisyenler, “terör” propagandası yapmakla suçlandı ve işlerinden atıldı. Bu olay, akademik özgürlüğün ihlali olarak değerlendirildi. Türkiye’de hala Akademi özgür değil, özgür akademisyenler Akademinin dışına atılmakta, ihraç edilmektedir.
Türkiye cezaevlerindeki hak ihlalleri: Türkiye’deki cezaevlerinde, insan hakları ihlalleri maalesef yaygın bir sorundur. Bu ihlaller arasında kötü muamele, işkence, tıbbi yardıma erişim eksikliği, yetersiz yaşam koşulları, izolasyon ve aile ve avukat görüşlerinin kısıtlanması yer almaktadır.
Hukuksuzluk, toplumun çeşitli katmanlarını derinden etkileyen ve toplumsal yapının bütünlüğünü tehdit eden bir olgudur. Türkiye’de hukuksuzluğun sosyolojik boyutları incelendiğinde, toplumsal güvenin zayıflaması, sosyal adaletin zarar görmesi, siyasal katılımın azalması ve sosyal hareketlerin artması gibi sonuçlarla karşılaşılmaktadır. Hukukun üstünlüğünün sağlanması, adaletin tesis edilmesi ve toplumsal güvenin yeniden inşa edilmesi, sağlıklı bir toplumun temel taşlarıdır. Bu nedenle, hukuksuzlukla mücadele edilmesi ve hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi büyük bir önem arz etmektedir.