Dünyayı yaşanmaz bir yer haline getiren kapitalist üretim biçimleri ve buna bağlı olarak süren karbon yakıtlarla enerji üretimlerine alternatif olarak bir başka yaşam düşmanı enerji üretim biçimi olan nükleer santraller tartışılıyor. Güney Kore’de Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’nde (IPCC), “Küresel Isınmada 1,5 derece Raporu”, tartışıldı. Rapora göre dünya için kritik olan 1,5 derecelik ısınma sınırını aşmamak için küresel emisyonların hızla azaltılması, hatta 2050 yılında sıfırlanması gerekirken bugün 1,5 derece ısınmanın çoktan aşıldığı biliniyor.
Nükleer lobisi çalışıyor
Toplantıya katılan bazı ‘uzmanlar’ küresel emisyonu azaltmak için nükleerin önemli bir seçenek olduğunu iddia ediyorlar. Almanya’da kendilerini çevreciler olarak lanse eden ancak nükleer lobilerden beslendiği bilinen bazı çevrelerin geçtiğimiz günlerde Münih’te yaptıkları eylemde “küresel ısınmayı önlemek için daha çok nükleer enerji kullanılması” çağrısı yapması dikkat çekmişti.
Yeni ‘çevreciler’ var ediliyor
Nükleer lobi dört yandan halkları etkileme peşinde koşarken sermayenin dergisi Forbes’ten Michael Shellenberger’e göre Avrupa’da nükleer yanlısı aktivistlerin sayısının hızla artığı belirtiliyor. Shellenberger, “Almanya’nın sera gazı emisyonu, güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına 580 milyar dolar harcanmasına rağmen, 2009’dan bu yana değişmedi. Ülkede son 10 yılda elektrik fiyatları yüzde 50 oranında arttı. 2015 yılından bu yana güneş panellerinde yüzde 9 artış olmasına rağmen güneşli gün sayısının azlığından Almanya, 2017 yılında 2015’e göre güneşten daha az enerji elde etti. Eğer 580 milyar dolar yenilenebilir ve fosil enerji kaynakları ile bunların ihtiyaç duydukları altyapı yerine nükleere harcansaydı, elektrik ve iletim için kullanılan tüm fosil yakıtların yerini nükleer alabilirdi.” sözleri sermaye yedekliği üzerinden ortaya çıkarılan ‘alternatif’ enerji çevrecilerine yeni bir ‘çevreci’ anlayışı ekleme hedefinde olunduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Asılsız iddialar
Shellenberger susmuyor ve yalan iddialarını sürdürüyor, “Tayvan’da 24 Kasım’da yerel seçimlere ek olarak yapılacak referandumda ülkedeki nükleer enerji santrallerinin 2025 yılına kadar kapatılması oylanacak. 300 bin imzaya sahip nükleer yanlıları iradelerini doğrudan sandığa yansıtabilecek. 18 bin Hollandalı seçmenle gerçekleştirilen anketin sonuçları da dikkat çekti. Ankette seçmenlerin yüzde 54’ünün nükleer enerjinin kullanımını tercih ettiği ve yüzde 35’inin buna karşı olduğu ortaya çıktı” diye yazdı.
Aynı lobiler Türkiye’de
Akkuyu’yu inşa eden Rusya Devlet Nükleer Enerji Kurumu Rosatom’un Genel Müdürü Alexey Likhachev de nükleer santrallerin, enerji ve çevre güvenliğine en çok hizmet edecek modellerin başında geldiğini açıkladı. Ekim ayında Moskova’da düzenlenen Rus Enerji Haftası kapsamında gerçekleştirilen Küresel Forum Yuvarlak Masa Toplantısı’nda görüşlerini ifade eden Likhachev, nükleerin küresel ısınmayla savaşta önemli bir unsur olacağını belirtti.
Nükleer asla çözüm olamaz
Nükleer enerjinin dünyadaki iklim değişikliklerini durduramayacağı çok iyi bilinirken alternatif olarak ortaya konması nükleer sermayenin kafaları karıştırma atağı içinde hızla hareket etmeye başladı. 2050 yılı itibarıyla, fosil kökenli enerjinin sadece yüzde 10’unun nükleer enerjiden sağlanmasının planlanması halinde, şuan 440 adet olan santrallere en az bin adet daha eklenmesi gerekir. Bin yeni santralin kurulmasının mümkün olmayacağı bilinirken, bu çabaya girilse dahi onlarca yıla ihtiyaç duyuluyor. Bu sayıda santrale yetecek uranyumun bulunması ise imkânsız. Yalan bir algı üzerinden nükleer sermaye kendine alan açmaya çalışıyor. Çernobil ve Fukuşima’da yaşananlar halen hafızalarımızda yer tutuyor. Fukuşima’da milyonlarca litre radyasyonlu suyu ne yapacaklarına çözüm üretemeyenlerin okyanusları kirletmeye hazırlandıklarını da unutmamak gerekiyor.
EKOLOJİ SERVİSİ