Bakan Şimşek ekonomi için “başardık” dedi. Merak ediyorum neyi başardını?. Kendileri acaba sokağa hiç iniyorlar mı? Yaz aylarında gelen turistlerin bıraktığı canlı dövizle mi başardınız, yoksa faizi yüksek aldığınız borçla mı başardınız? Bahsettiğiniz başarının “b”si bile bize yansımadı. En son başarınız da elektriğe yapılan %38 zam. Zamlardan dolayı insanlar bellerini doğrultamıyor. Kalem kalem nelere nasıl zam yaptığınızı yazmama gerek yok. Mafya ve yandaşlara devlet bankalarından verilen milyonlarca lira kredinin hesabını veren de yok. Emekli ve emekçiye verilen maaşların iyileştirilmesi konusunda somut bir adım dahi atılmadı. Çiftçiler de bu gruplardan farklı değil, hatta durumları daha da vahim. Öyle bir politika izleniyor ki, kredi borçlarını ödemek için traktörlerini satıyorlar. Tanık olduğum bir köylü “Ukrayna’dan ithal edilen buğday yüzünden istediğimiz fiyata buğdayımızı satamıyoruz,” diyor. Çiftçiler elektrik faturalarını ödemekte zorluk çekiyorlardı, yeni zamla birlikte şimdi tarım bile yapamayacaklar. Elektriğin özelleştirilmesinden sonra ziraat sektörü büyük bir darbe aldı. Bakımı yapılmayan elektrik hatlarının felaketlere yol açtığına en yakın zamanda tanık olduk. Elektrik tedarikçisi DEDAŞ günlük hayatımızda da büyük sıkıntı yaratıyor. Aniden kesilen veya kesildikten sonra verilen elektrik ile evlerdeki buzdolabı, derin dondurucu ve diğer elektrik ile çalışan aletlerin bozulduğuna tanık oluyoruz. Bazı kamu kurumlarının özelleştirilmesinin halkın yararına olmadığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Elektrik dağıtımının şartlara bağlı olması da en çok kırsal kesimlerde yaşayan insanları etkiliyor. Yani biz yaşam şartlarımızın düzeltilmesinde bir başarı göremiyoruz. Başarıyı görmek için büyük bir merakla bekliyoruz.
Bugünlerde çeşitli olaylarla sıcak günler yaşayan en önemli şehir Diyarbakır.
AKP-MHP’li bankamatik işçilerinin işten çıkartılmaları ve belediye bahçesinde polis koruması altında protesto gösterisi yapmaları. Maddi olanaklarının kesilmesi ile ilgili yapılan bu eyleme Diyarbakır halkı destek olmamaktadır. Hak etmediği maaş için polis desteği alarak eylem yapan bu grup ile hak ettiği için eylem yapan gruba saldıran polisin kimin polisinin olduğunun açık belgesidir. HDP il binasının önünde de polis desteği ile aynı şekilde eylem yapılmıştı.
Bazı cafelere Hizbullah tarafından yapılan saldırının ardından bu sefer siteye yapılan baskın. Korku yaratarak ve insanları tehdit ederek kışkırtma girişimini yapanlar neden tutuklanmıyorlar ve bunların arkasında kimler var? Saldırganlardan birinin sözleri tüyler ürpertici. Bu sözleri söyleyen kişi insanları ölümle tehdit ediyor, biz de soruyoruz “ey içişleri bakanı, ey adalet bakanı” bu sözlerin sahibini yakaladınız mı? Yargı karşısına çıkarttınız mı?
Son günlerde yaşanan yangınlar ve yangının çıkmasına neden olan DEDAŞ hakkında bir yaptırım olacak mı? Elbette hiçbir yerde yangın çıkmasını istemediğimiz bir gerçektir ama yangına müdahalede bile ayrımcılık yapılması kabul edilebilir bir şey değildir. Diyarbakır’daki yangınlarda saatler sonra bir helikopter gelmiş (susuz) ve gitmiş. Günlerce halk canı pahasına kendi imkânlarıyla yangını söndürmeye çalıştı. Birçok ölümler ve yaralılar oldu. Doğa ve doğadaki canlılar zarar gördü. Bütün bunlar yaşanırken ciddi bir müdahale yapılmadı. İzmir yangınında Menderes ilçesindeki yangına müdahale eden 4 uçak, 8 helikopter, 25 arazöz, 6 su ikmal aracı ve 4 dozer var. Ayrıca yangın 12.53’te çıkmış ve ilk müdahale 13.05’te yapılmış. Çamönü mahallesine de Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait 2 adet CH-47 ve 3 adet Couger tipi helikopterler destek sunmuşlar.
Ülkenin bitmeyen en büyük sorunlarından biri de eğitim sistemi. Zaten hiçbir zaman düzelmeyen sistem, yeni kanunlarla birlikte paramparça oldu. Yeni sistemle birlikte okullara müfettişler gönderilerek öğretmenlerin yeterlilik durumuna göre değerlendirme yapılacak ve mesleğinden men edilmesine karar verebilecekler. Bu müfettişlerin yeterliliğini kim denetleyecek? Bu kanunun esası Erdoğan’ın sözlerinden kaynaklanıyor. Konuşmalarından önemli kesitleri paylaşmak isterim. “Milletimizin inancına, değerlerine, tarihine, kültürüne uygun bir eğitim sistemi inşa etmeden hiçbir hedefe ulaşamayız. Milletimizin evlatlarına iyi bir eğitim- öğretim vermek için yaptığı fedakârlığın büyüklüğü karşısında bulunduğumuz yer, olmamız gereken yer değildir.” Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli doğrudan Erdoğan’ın emri ile uygulanmaya geçen bir projedir. Dindar ve kindar nesil yetiştirmenin temelinde bu anlayış var. Ders saatlerinin dağılımına bakıldığı zaman müfredatın Erdoğan için önemli olduğu anlaşılıyor. Erdoğan bu görevi de en sadık kişi olan Yusuf Tekin’e veriyor. Yusuf Tekin’in bu makama gelişi de tesadüf değildir. Seçilmiş kişi olduğu kesin. Olmaları gereken yere emin adımlarla ilerlemenin gerekenidir yapılanlar. Ülkenin sonunun hayra gitmediği kesin. Hayra giden yolun açılması dileğiyle. Yoksa bu ülkede kimseye huzur yok, belirli bir kesimin haricinde.