AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine Kürt düşmanlığı üzerine kurulu dış siyasetinde bir ‘U’ dönüşü yaptı: Esed, ‘Sayın Esed’ oldu ama bu durum yıllardır beslediği paramiliter güçleri rahatsız etti. Deyim yerindeyse AKP’nin ‘dün yediği hurmalar, bugün boğazını tırmalamaya’ başladı
Mazlum Amed
Öküzler ölür, ortaklıklar bozulur ama Kürt düşmanlığı baki kalır. Türkiye’nin iç ve dış siyasetinin değişmeyeni budur: Kürt anasını görmesin!
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine Kürt düşmanlığı üzerine kurulu dış siyasetinde bir “U” dönüşü yaptı: Esed, ‘Sayın Esed’ oldu ama bu durum yıllardır beslediği paramiliter güçleri rahatsız etti.
“Biz Suriye ile ilişkilerimizi geçmişte çok çok canlı tuttuysak, ailece görüşmelere varıncaya kadar biliyorsunuz sayın Esed’le biz görüşmeleri yaptık. Yarın olmaz diye bir şey kesinlikle mümkün değil, yine olur.”
Beslemeler ellerinde patlıyor
Bu söylemin üzerinden birkaç gün geçti, Kayseri’de Suriyelilere yönelik ırkçı saldırılar başladı. Ondan sonra da Türkiye’nin kendisine bağlı paramiliter gruplarla birlikte işgal ettiği kimi Suriye kentlerinde protestolar baş gösterdi. Sosyal medyada dolaşan; Türk bayrağının indirildiği, Türkiye’nin Kürtlere karşı beslediği grupların Türkiye’ye ait zırhlı askeri araçlara ateş açtığı, Türkiye’den gelen tırlara zarar verdikleri görüntüler gelmeye başladı. Deyim yerindeyse AKP’nin “dün yediği hurmalar, bugün boğazını tırmalamaya” başladı.
Yanlış denklemle çözüm olmaz
İçeride, dışarıda amentü haline getirilen “Kürt düşmanlığı”, bir kez daha ayaklarına dolanıyor. Aklın ve ahlakın yoluna bir türlü giremiyorlar. Böyle bir ufukları da vizyonları da yok. “Yiyin, aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar yiyin” düsturuyla iktidara yapışmış, iktidarı korumak için gözlerini karartmış durumdalar. Ama sakın bu göz karartma hali yanlış anlaşılmasın: Bu, bir acizliğe, çaresizliğe işaret ediyor. Arkalarında öyle çok mağdur, öyle çok kirli iş var ki uykuları kaçıyor, iktidarı kaybedersek diye kabuslar görüyorlar. Aklı selimi çoktan yitirmişler. Neyse ki aklı selim olanlar var ve doğru yola işaret ediyorlar.
DEM Parti’ye kulak verin
DEM Parti Eş Genel Başkanları Erdoğan’ın bahsi geçen söylemleri üzerine “PYD ile de görüşün!” çağrısında bulundular.
Hatırlayın, Rojava Devrimi’nin başladığı ilk zamanlarda Salih Müslim, PYD adına ilk ziyaretine Ankara’ya yapmıştı. Bu ziyaret PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununa çözüm perspektifi olan “Ortak vatanda özgür birliktelik” esasına uygun olarak değerlendirilmedi. Türkiye, AKP eliyle tarihi bir fırsatı kendi iktidarı uğruna tepti. İçeride MHP ve Ergenekon’la uzlaştı, dışarıda ise şimdi isyanda olan çetelerle iş tuttu.
Bugün de ne yazık ki o günlerde kurdukları yanlış denklemlerle ‘çözüme’ ulaşmaya çalışıyorlar. Bu ısrar onları an be an sonlarına yaklaştırıyor ve bunun da farkındalar ama ne yazık ki saltanatlarını korumak için Kürde savaşı, emekçiye yoksulluğu reva görüyorlar!
Bahçeli’nin ‘hayali’: Kerkük-Musul
Yanlış hesap yaptıkları bir diğer yer de Başur. Binlerce asker ve zırhlı araçla kimi kentlere konuşlanmışlar. Ayakta duramayan, oturduğu yerden işgal ve ilhak hayalleri kuran Bahçeli’nin söyledikleri malum… Yalpalayan, çıkış arayan AKP’nin direksiyonuna geçmiş, Hitler edasıyla talimatlar veriyor. Musul’u, Kerkük’ü Türkiye’ye katma hayali kuruyor. Hal böyleyken ne yazık ki Barzani ailesi işgalcisine karşı öyle misafirperver ki ev sahibi rahatlığı vermiş; Türk askerleri Duhok’ta GBT kontrolü yapıyor ve Barzani ailesi bundan rahatsızlık duymuyor.
AKP’yle kader ortaklığı
Yakın tarihinden bile ders çıkaramıyor; varsa yoksa şirketleri, dar çıkarları… Adeta AKP ile kader ortaklığı yapmışlar. Zaten rol-modelleri de AKP’dir, rant ilişkileriyle, yolsuzluklarıyla, hukuk tanımazlıklarıyla bir bütün AKP’ye benziyorlar. Kürtlerin ulusal çıkarları umurlarında değil! Bunlar hayallerini Hewlêr’de, Duhok’ta, Amed’te değil, İstanbul’da, Antalya’da, Dubai’de kuruyor! En ufak bir risk gördüklerinde yoksul halkı bırakıp kaçacaklar. Şengal’den kaçtılar! Hewlêr’i bile korumaktan aciz oldukları IŞİD saldırılarında görüldü. Kerkük’ü savunmadılar! Ne yazık ki şimdi de Türkiye’nin işgal planlarına çanak tutuyorlar…
AKP yalpalıyor
31 Mart yerel seçimleriyle yalpalayan AKP, bir kez daha Kürt kazanımlarına saldırmak üzerinden CHP’yi hizaya getirmeye çalışıyor. Görüşmeler, sözde yumuşama, normalleşme söylemlerinin arka planında bu var. CHP’nin bu konudaki tutumu önemli olacaktır. CHP’nin yanlışa düşmesi, siyasi intiharı anlamına gelir. CHP’yi birinci parti haline getiren seçmene ihanet olur. AKP’nin derdinin; CHP’ye ‘devletin bekası’ hikayesini anlatıp iktidarını sürdürmek, bunun da bedelini Kürtlere, emekçilere, emeklilere ödetmek olduğu gerçeğini CHP’nin görmesi gerekiyor. İmralı’da ve diğer hapishanelerde uygulanan tecride karşı başta CHP olmak üzere, tüm muhalefetin hukuka işaret etmesi, hukuku çiğneme, hukukun gereğini yap, demesi gerekiyor. Hukukun hallaç pamuğuna çevrilmesi karşısında, hukuk savunulmazsa, Türkiye’nin harcının bozulacağının görülmesi gerekiyor.
CHP ne yapacak?
Colemêrg’e (Hakkâri) kayyım atanmasına karşı olmak, tecride karşı olmak, komşu ülkelerin topraklarına işgal planlarına karşı olmak artık Türkiye’de hukuku ve demokrasiyi savunma konusunda bir samimiyet testine dönüşmüştür. Bu yüzden CHP, belediyeleri gasp edip yandaşlarına peşkeş çeken AKP’nin yedeğine düşmemelidir. Hapishaneleri insan hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği işkence merkezlerine dönüştüren AKP’nin tuzağına düşmemelidir. Aksine arkasına aldığı rüzgârı, Kürt ve Türk halkının geleceği için kullanmalı, yoksulun, emekçinin, emeklinin hakkının savunmalıdır.