Coğrafyamızda siyaset önemli oranda sembollerle yapılmaktadır. Söz doğrudan değil dolaylı yollarla söylenir. Genellikle muhatabın anlayacağı dilde çeşitli yollarla mesaj iletilir ve tavır alınır. Bu, bazen bir el işareti, bazen bir fotoğraf, bazen de son dönemin revaçta olan biçimiyle sosyal medya platformlarından mesaj yüklü video paylaşımlarıyla yapılır.
Teknolojik iletişimin geliştiği ve neredeyse her bireyin “sosyal medya” platformlarını kullandığı günümüz Türkiye’sinde, hakim sınıf siyaseti de çeşitli kitle iletişim araçlarını kullanarak muhatabına mesaj vermektedir. Bu bazen iktidarın uygulamalarını eleştiren ve reklam amaçlı video olurken, bazen ise iktidarın ortaklarının Ferdi Tayfur’un seslendirdiği bir arabesk şarkı eşliğinde yürüyüş videosu olur. Muhataplara mesaj verilir ve “dik duruş” gösterilir!!!
Sosyal medyayı etkin kullanan gençler ise mesajlarını “caps” ve “edit”lerle vermektedir. Herhangi bir konuda yapılan “caps” ve “edit”lerin bazıları medyada “viral” olmaktadır. Bu paylaşımlar, önemli sayıda bir izleyiciye ulaşılmakta ve hatırı sayılır şekilde etkileşim alınmaktadır. Gezi İsyanı’nda sosyal medya kullanımının önemi ve etkinliği görülmüştür. Bu durum iktidarı sosyal medyayı da kontrol altına alma çabasına itmiş, maaşlı trollerin görevli olduğu bir devlet dairesi dahi kurulmuştur. Halkın giderek yoksullaştığı koşullarda iletişim adı altında milyonlarca lira harcanmaktadır. Sadece uzaya astronot değil, maçlarda “türbanlı bacıları” öne çıkarmakla meşguldür!
Burjuva siyasetin bir başka aracı ise kıyafettir. Bir dönem fırak denilen kıyafetin giyilmesinin zorunlu olduğu mecliste ne giyilmesi gerektiği dahi tüzük maddesiyle belirlenmiştir. Kısa bir süre öncesine kadar türban/başörtüsü üzerinden yaşanan tartışmalar, kadınların ne giyeceğine yönelik hararetli atışmalar yapıldığı ve bunun burjuva siyasetin ana gündemini işgal ettiği bilinmektedir.
Denilebilir ki, kıyafet meselesi burjuva siyaset açısından önem taşır. Öyle böyle değil, “efendiler bu şapkadır” denilen ve “kıyafet devrimi” adı altında şapka giymeyenlerin katledildiği bir coğrafyadır burası. Bir dönem fes giyinmeyi “gavur icadı” diyerek karşı çıkanlar, bu kez fesin yerine şapka giyilmesine “gavur icadı” diyerek karşı çıkmışlardır. Modernleşme hamlesi önce kıyafette başlatılmış, fesler atılmış, fötr şapkalar giyilmiştir. Şapka giymeyenlerin ise başları kesilmiştir.
Kıyafet meselesinde burjuva siyaset dönem dönem çeşitli sembolleri de öne çıkarmıştır. Bir dönemin “hep Başbakan”larından Süleyman Demirel’in “gaptırmadığı fötr sapkası”, Karaoğlan denilerek “halkçı” ilan edilen Bülent Ecevit’in “gomünist şapkası” ya da son yirmi yılda R.T.Erdoğan’a atfedilen ve sonrasında bütün AKP’liler tarafından giyilen “ekose ceket” gibi.
Öyle ki, ekose ceket hakkında yandaş basında makaleler kaleme alınmış, TV’lerde tartışmalar dahi yapılmıştır. Ekose ceket, “kazandıran ceket” olarak propaganda edilmiş, ekosenin “savaşçı ve dingin” özelliklerine dair güzellemeler yapılmıştır.
Bu olgu elbette AKP’lilere ve son dönem burjuva siyasetçilere özgü değildir. Son dönemin revaçta kavramıyla ifade edersek her şeyin sınıfsallığıyla açıklanabilir. Bu nedenle ekose ceket deyip geçmemek gerekir. Kıyafet, coğrafyamızda sınıflı toplum gerçeğinde sınıfların konumunu ayırt etmek için kullanılan bir simgedir aynı zamanda. Roma ve Sasanilerden, Bizans İmparatorları’nın giydiği özel ve resmi kıyafetlere, Osmanlı’da kaftan denilen giysinin sınıfsallığından, ez cümle tebaadan Müslüman ve gayrimüslimlerin ne yiyeceğine kadar düzenlenmiş bir kıyafet rejiminden bahsedilebilir. Osmanlı rejiminde zimmi adı verilen gayrimüslim tebaanın değerli, gösterişli kıyafetler giymekten kaçınmaları, ucuz ve kaba kıyafetler giymeleri gerektiğine dair fermanlar çıkartılmıştır.
Ez cümle “ekonomik krizle mücadele” adı altında yoksul halkın soluduğu havaya dahi vergi salan ama zenginlerden vergi almayı bırakalım, vergi affı sağlayanların olduğu, “normalleşme” ve “yumuşama” adına muhaliflere yönelik saldırılarının tüm hızıyla sürdüğü ve dahası Kürdistan’da 15 insan yanarak can verdiği, hapishanelerde devrimci tutsakların tedavi hakları engellenerek katledilmeye devam edildiği koşullarda burjuva muhalefet lideri Özgür Özel’in giydiği ekose ceket mühimdir elbet!
Halkın iktidara duyduğu tepkinin yerel seçimlerde net olarak görülmesi karşısında, “normalleşme” adı altında iktidara zaman kazandırmak amacıyla Erdoğan’la el ele vererek halkı aldatma politikası uyguladılar. “Milli takım ruhu”yla hareket ettiler. Siyasette “yumuşama” diye diye halkı daha da yoksullaştıracak politikaları uygulayamaya koydular. Burjuva muhalefet iktidara hazırlanırken bu kez postallarını değil, ekose ceketi giymiş durumdadır. Ekose ceket günümüz koşullarında devletlü olmanın simgesi olmuştur.