‘Bu hapishaneler siyasi tutsakları imha etme yerleri ve herkesi ilgilendiren bir politika olarak uygulanıyor. Buna izin vermeyeceğiz’
Hüseyin Aykol
İzmir-Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Güven Usta, “İktidar ve düzenin diğer önemli partisi CHP ‘normalleşme’ ve ‘yumuşama’ adı altında halkın çelişkilerini azaltmaya çalışırken saldırılarını artırmakta geri durmuyorlar. Devrimci ve ilerici kesimlere faşist saldırılar, halka zam ve zulüm. Bunun adına ‘yumuşama’ diyorlar. Düzen güç toplamaya ve zaman kazanmaya çalışıyor. Emperyalist ülkeler bu süreci kendi ekonomik ve siyasi çıkarları için destekliyor.
Zaten onların hazırladığı bir politika ama işler istekleri gibi gitmeyecek. Dışarıda olsun, hapishanelerde olsun direnenler hep olacak. Nurettin Kaya ölüm orucunun 250’li günlerine ulaştı. Artık her an her şeyin yaşanabileceği günlerin içinde. Yüksek Güvenlikli ve S Tipi hapishanelerin kapatılmasını, orada bulunan arkadaşların istedikleri hapishanelere sevk edilmeleri talep ediliyor.
Bu hapishaneler siyasi tutsakları imha etme yerleri ve herkesi ilgilendiren bir politika olarak uygulanıyor. Buna izin vermeyeceğiz. Nitekim Kırşehir, Dumlu 1 nolu ve İzmir-Kırıklar Yüksek Güvenlikli hapishanelerde kalan arkadaşlarımız da süresiz açlık grevindeler. Onların sesini duyurmayan bu zulme karşı halkımızı harekete geçirmeye çalışıyoruz.
Bulunduğumuz İzmir-Kırıklar 1 nolu F Tipi Hapishane’de de birçok sorun yaşıyoruz: Örneğin Hücrede en fazla 20 kitap bulundurmaya izin veriliyor. Posta yoluyla gelen veya elden yatırılan kitaplar idare tarafından aylarca bekletiliyor ve çoğu zaman el koyma kararı alınıp, bize verilmiyor.
Bulunduğumuz hapishanede sohbet hakkı 4 saat olarak uygulanıyor. Sohbet hakkı için büyük bedeller ödedik. Bu şekilde kısıtlanmasına izin vermeyeceğiz. Posta yoluyla gelen her türlü fotokopi engelleniyor. Posta yoluyla gelen her türlü fotoğrafa ‘aile ferdi olup olmadığı anlaşılamadı’ diyerek el konuluyor.
Yukarıda sıraladığımız ve daha başka sorunların çözümü için direniyoruz. Slogan atıyor, kapı dövüyoruz. Sorunların çözülmesini istiyoruz. Yaptığımız bu meşru eylemler için soruşturma açılıyor ve çeşitli disiplin cezaları veriliyor. Slogan atan her tutsağın 100 ayı geçen ziyaret cezası oldu.”
* * *
Antalya S Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Orhan Bulut, 10 Haziran 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Ben yaklaşık 10 yıldır cezaevindeyim. Şu an bulunduğum cezaevine geleli 1.5 yıl oldu. Burada ben ve arkadaşlarım ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Ufacık bir sorun çıktığında hemen disiplin soruşturması açılıyor ve en üst perdeden ceza veriliyor.
Hiçbir şekilde sorunlarımıza çözüm getirmedikleri gibi, bir de ceza alıyoruz. Dahası verilen disiplin cezaları arasında hücre cezaları var. Bu da arkadaşlarımızın ve benim infazımın yakılmasına neden oluyor ve tahliye olma durumumuzu etkiliyor. Yani daha sonra tahliye edilmiyoruz.
Nitekim bugünlerde içeride 30 yılını bitirdiği için tahliye edilmesi gereken kimi arkadaşlar tahliye edilmiyorlar. Bu konuda bulunan bahanelerden birini örnek vereyim: Topluma henüz hazır değilsin! 30 yıl yatmış, yani ceza bitmiş ama söz konusu kişinin topluma hazır olup, olmayacağını sen nereden bilebilirsin ki. Bu şekilde -isim vermeyeceğim ama- iki kişi tahliye edilmiyorlar.
Daha başka keyfi sorunlar var. Birçok hasta arkadaşımız cezaevi revirine kolay çıkamıyor. Çıkıp da hastaneye sevk edilenlerin sevki çok geç yapılıyor. Böylesi bir yaklaşım, mevcut hastalıkları daha da ilerletiyor. Bulunduğumuz cezaevindeki odalar üç kişiliktir. Hiçbir şekilde faaliyet yok. Yani kurs, atölye, sohbet gibi faaliyetler sadece bizler için yapılmıyor.
Haftada sadece 10 dakika telefon hakkımız var. Bir buçuk saatlik açık ve kapalı görüşler bir saat olarak yaptırılıyor. Oysa kimi aileler 1500 kilometre yol geliyor. Zaten yılda bir ya da iki kez gelebiliyorlar ve sadece bir saat görüş yapabiliyorlar. Dilekçelerle sorunlarımızı dile getiriyoruz. Çeşitli bahaneler üretiliyor ve derdimiz çözülmüyor. Ancak ceza vermeye sıra gelince, mesai olsun olmasın soruşturma açılıyor ve en kısa sürede ceza veriliyor.”
* * *
Bafra T Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Metin Turan, 9 Haziran 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Yolladığınız kartları aldım. Buranın renksizliğini dağıtan, beni hayatla buluşturan, aydınlık ve bir o kadar da doğa dostu, yaşam dostu kartlarınız için teşekkürler… Kitabımın tanıtımını gazetenizde yaptığınız haberini ailemden, arkadaşlarımdan almıştım. Sesimi çoğaltıyorsunuz. Hapishanenin bir avuç gökyüzünü, edebiyatla, yazmakla genişletiyor, dil kuşlarımın özgürce kanat çırpacağı kendi gökyüzüm haline getirebiliyorsam, siz ve sizler gibi dostların sayesindedir.
İçinde bulunduğum koşullarda kendimi zorlayarak ürettiğim eserler okurla buluşuyor ve gerçek anlamına bu sayede kavuşuyorsa, emin olun sizler gibi dostlarımın emeği sayesindedir. Okumaya-yazmaya devam ediyorum. Şu sıralar yeni bir roman üzerinde çalışıyorum. Bir çeşit ‘insan manzaraları’ diyebilirim. En son Adli Tıp’tan ‘kronik-sürekli hasta, hastalığı sakatlık niteliğindedir’ raporu verildi ama henüz ‘bunamadığımdan’ yatabileceğime kanaat getirdiler. Bakanlığın Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne başvurdum. Bekliyorum. Umarım hakkaniyetli bir sonuç çıkar.”
* * *
İzmir-Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde kalmakta olan Behnam Sağdiki (İran vatandaşı olmalı) 20 Mayıs 2023 günü (yani 40 gün önce!) yazdığı mektupta şöyle diyor: “Bu mektubu adresini bilmediğim İstanbul Kürt Enstitüsü’ne iletir misiniz? Bir de sizin gazete buraya gelmiyor. Ancak gazetenizin çıktığını biliyoruz. Bu nedenle yayınladığınız haberlere ulaşamıyoruz. Sizlere başarılar diliyor, selamlarımızı iletiyoruz.”
MEKTUBU GELENLER:
Orhan Bulut – Antalya S Tipi Cezaevi
Metin Turan – Bafra T Tipi Cezaevi
Güven Usta – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi
Behnam Sağdiki -Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi
Kenan Dinçer – Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi