HDK Eşsözcüsü ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, Abdullah Öcalan’a 29 Haziran 1999 yılında verilen idam kararının mutlak tecritle uygulanmaya çalışıldığını belirterek ‘Kürt halkının direnişi mutlak tecridi kırabilecek yegâne güçtür’ dedi
Kürt halkının direniş öncülerinden Şêx Seîd’in idam edildiği 29 Haziran Kürt halkının özgürlük mücadelesi içinde önemli tarihlerden biri. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Kürtlerin inkarına karşı başlatılan direnişin öncülerinden Şex Seîd ve 46 arkadaşı esir edildikten 29 Haziran 1925’te Amed’te idam edildi.
15 Şubat 1999’da uluslararası komployla Türkiye’ye teslim edilerek İmralı Ada Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan hakkında da 29 Haziran’da yapılan karar duruşmasında “idam” cezası verildi.
Abdullah Öcalan’a verilen idam cezasının Şex Seîd’in idam edildiği tarihe denk getirilmesinin arkasındaki mesajları ve İmralı’da devam ettirilen tecrit politikasının amaçlarına ilişkin Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) İbrahim Irmak’a değerlendirmelerde bulundu.
‘Türk devletinin yaklaşımının göstergesi’
Söz konusu tarihin birçok mesaj içerdiğini belirten Çiçek, ulus devletlerin devrimci mücadeleleri sembolik mesajlar vererek boğmaya çalıştığını ifade ederek “Aslında Şêx Seîd’in ile Sayın Öcalan’a aynı günde birisi idam edilirken birisi ne idam cezası verilmesi Türk ulus devletinin yüz yıl boyunca Kürt halkının özgürlük ve statü mücadelesine nasıl yaklaştığının da göstergesidir” dedi.
Öcalan’ın değerlendirmeleri
Abdullah Öcalan’ın da geçmiş dönemlerdeki avukat görüşmelerinde, 29 Haziran’da verilen karara ilişkin değerlendirmelerini aktaran Çiçek, “Sayın Öcalan yıllar öncesinden avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde tarihsel rastlantı olarak görülen bu tarihin rastlantı olmadığını avukatları aracılığıyla da kamuoyuyla paylaştı ve 1925 yılı için; ‘Şêx Seîd’in idam edildiği gün ve bana idam cezasının verildiği gün aslında Türk ulus devletinin Kürt halkının özgürlük mücadelesine tarihsel bir yaklaşımının da göstergesi’ dedi. Ve yine Şêx Seîd Efendi’nin idam edildiği yıla da atıf yaparak, 1925 yılını, ‘1925 sadece isyanın değil, komplonun, ihanetin ve soykırımın da başlangıcı” şeklinde yorumladı.’ Kime komplo? Kürt halkına. Bahsedilen ihanet nedir? Şeyh Sait Efendi’nin de, Öcalan’ın da yakalanmasına giden süreçte Kürtler içindeki ihanet, yetmez yoldaşlıklar, bir bütün olarak Kürdün bir yönüyle de geleneksel karakterlerinden birisi olan parçalı duruş. Kime soykırım? Şêx Seîd ve Sayın Öcalan şahsında Kürt halkının kendisine” dedi.
‘Devletin tarihsel aklı semboliktir’
Söz konusu Kürt özgürlük mücadelesi ve Sayın Öcalan ve toplumsal muhalefet güçleri olduğunda devletin hafızası hep sembolik çalıştığına dikkat çeken Çiçek, “6 Mayıs 1996 yılında Sayın Öcalan’a Şam’da bir ton patlayıcı yüklü kamyonla suikast girişiminde bulunuldu. Ama 6 Mayıs aynı zamanda Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının da idam edildiği gün. Yani aslında 29 Haziran’da da 6 Mayıs’ta da bir mesaj var. Şêx Seîd ve Sayın Öcalan şahsında 29 Haziran’da idam cezası verilmesinin mesajı; ‘Sadece Türkiye’ye yaşayan Kürtleri değil 4 parça Kurdistan ve dünyada yaşayan Kürt soykırımcılığında devam edip Kürt tasfiyesinde ısrar edeceğiz’di. 6 Mayıs 1996 suikast girişimi de Sayın Öcalan’ın Türkiye’nin devrimci ve sosyalist hareketleriyle, ezilen kimlikleriyle ilmek ilmek bin bir çabayla örmek istediği birleşik ve ortak mücadeleye bir mesajdır” diye belirtti.
‘İdamı engelleyen neydi?’
Çiçek, “Değişmeyen soykırımcı, imha ve tasfiyeci bir devlet mantığı diyoruz ama burada hatırlatılması gereken şey; Sayın Öcalan’ın hayatını kimse bahşetmedi. Ama o gün idamı engelleyen neydi? Birincisi ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemleri etrafında bedenlerini siper edenlerdi. Bu, Kürt halk mücadelesinin geldiği bilinç ve örgütlülük düzeyini göstermek açısından da öğretici” dedi.
‘İdam cezasını mutlak tecritle uygulamaya çalışıyorlar’
İdam cezasının bugün mutlak tecrit politikasıyla uygulamaya çalıştığına dikkat çeken Çiçek, gelinen aşamada 3 yılı aşkın süredir Öcalan’da haber alınamadığının altını çizdi. Çiçek, “Kendisi buna ilişkin ‘ölüm koridorundayım’ dedi. Yani belki fiziki idam edilmedim ama ben her gün burada her an idam ediliyorum. Aslında komplonun mantığında da, idam cezasının mantığında da o var. Yani kapatmak, unutturmak, halkla, örgütüyle bağını koparmak, duygularını, bilinç bağını, maddi bağını koparmak, yalıtmak, kapattığı mekanda psikolojik ve bedensel olarak kişiyi düşürmek, yıkıma uğratmak ve onun şahsında da bir halkı yıkıma uğratmak. Aslında bunun kendisi hala idam rejimi bizler açısından” diye belirtti.
‘Tecride karşı mücadele kendi öz mücadelemiz’
Dün idam kararının uygulanmasını önleyen Kürt halkının direnişi ve örgütlü gücünün mutlak tecridi kırabilecek yegâne güç olduğunu vurgulayan Çiçek, “Sayın Öcalan sadece birey değil, Kürt halk önderi, dünya halkları ve ezilenlerinin önder olarak kabul ettiği biri. Bu yönüyle aslında biz Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecride karşı mücadeleyi kendi öz mücadelemiz, halk olarak kendi yaşamlarımıza, kendi geleceğimize dönük bir öz mücadele olarak değerlendirebilirsek bu işin üstesinden rahatlıkla gelebiliriz” diye konuştu.
‘Öcalan halktan koparılamadı’
Tüm tecrit politikalarına rağmen Öcalan’ın halktan kopartılamadığına işaret eden Çiçek, şöyle devam etti: “İstedikleri kadar yalıtmaya ve koparmaya çalışsınlar; Sayın Öcalan Kürt halkının hakikatidir. Şuanda günümüz dünyasında milyonlarca Kürt, Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için ayaktadır. Sayın Öcalan’ın kaderiyle kendi kaderini buluşturmuştur” dedi.
‘Mücadele bütünlüğü etrafında hareket edilmeli’
Ezilen kimliklerin kendi günümüze e geleceğine bütünlük içerisinde baktığını vurgulayan Çiçek sözlerini şöyle sonlandırdı: “O yüzden 29 Haziran 1925’te idam edilen Şêx Seîd de bizim, 6 Mayıs’ta idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşları da bizim. 30 Mart’ta katledilen Mahir Çayan ve arkadaşları da bizim ve yine 18 Mayıs’ta işkence tezgahlarında katledilen İbrahim Kaypakkaya da bizim. Bugün İmralı’da ölüm koridorlarına hapsedilmek istenen, mutlak iletişimsizlik politikalarıyla teslim alınmak istenen, siyasi soykırımdan geçirilmek istenen Sayın Öcalan da bizim. Bu bütünlük içerisinde baktığımız oranda mücadelemizin önü fazlasıyla açıktır. Devletin ve faşist güçlerin de en çok korktuğu şey de bu mücadele bütünlüğü etrafında hareket etmemizdir.”
İSTANBUL