Avukat Taşkın, kuyu tipi denilen S ve Y Tipi cezaevlerine dair bilgiler veriyor: 119 hapishanenin 50’si yüksek güvenlikli hapishane. Bu cezaevlerinin hepsinde sadece politik tutsaklar kalıyor. Tutsaklar, 23 saate yakın tek başına kalıyor, bu hücreler güneş görmüyor
Selman Çiçek
Gerek darbe zamanlarında, gerek dönemin iktidarlarının toplum üzerinde baskısını artırdığı dönemlerde en büyük yansıma cezaevlerinde görülür. Cezaevleri, baskı politikalarının ilk denendiği mekanlar olur. 80 darbesinde cezaevleri birer işkencehaneye dönerken, 80’li yıllardaki uygulamalar halen tartışılan en önemli konulardan biridir. 1990 ile 2000 yıllar arasında ise, cezaevleri yine iktidarın hedefi haline gelir. Cezaevlerinde sosyal yaşamı ortadan kaldırmak amacıyla F tipleri inşa edilir. Tutsakların F Tipine sevkleri “Hayata Dönüş” operasyon adıyla kanlı bir şekilde yapılır. Çok sayıda tutsak diri diri yakılarak bu sevkler yapılır.
AKP- MHP iktidarının savaş politikalarında ısrarının en büyük yansıması yine cezaevlerinde görülüyor. İktidarın hedefindeki cezaevlerinde kalan tutsaklar, İdare Gözlem Kurulu ve kuyu tip cezaevleri ile ağır bir tecrit kıskacında. İdare Gözlem Kurulu, kendisini mahkeme yerine koyarak tutsakların infazlarını sudan bahanelerle yakarken S ve Y tipi cezaevleri ile tutsaklar kuyu tipi denilen zindanlara atılarak ağır tecrit altına alınmak isteniyor. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHP) Genel Merkez yöneticisi Av. Fırat Taşkın, cezaevinde yaşanan hak ihlallerini gazetemize değerlendirdi.
Havalandırma yok
Türkiye’de 2 Mayıs 2024 itibariyle 329 bin 151 tutsak bulunurken, tutsakların birçoğu, 22 adet yüksek güvenlikli, 14 adet Y tipi, 7 adet S tipi olmak üzere toplam 43 adet “Kuyu Tipi” diye nitelendirilen cezaevinde kalıyor. Son 8 ayda 78 bin tutsak S ve Y tiplerine sevk edildi. Bu süreç devam ediyor.
Son dönemde inşa edilen Y tipi, S tipi ve yüksek güvenlikli hapishaneler sosyal izolasyonun, tecridin ve hak gasplarının artırıldığı yeni tip hapishanelerdir. Bu hapishanelerde mahpuslar tek veya üç kişilik hücrelerde tutulmaktadır. Ayrıca havalandırma bölümü yoktur ve tutsaklar birbirini görmesin diye farklı saatlerde ve günde sadece 1,5 saat havalandırmaya çıkarılmaktadırlar. Yani tutsaklar, günün kalan 22,5 saatini hücrede geçiriyor. Dış dünya ile tamamen izole edilen tutsaklar, hücrelerde 24 saat kameralar ile izleniyor.
Bir hukuksuzluk biçimi: İGK
İktidarın tutsaklar dönük bir diğer politikası da İdare Gözlem Kurulları’nın verdiği keyfi kararlar oluyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu verilerine göre; İdare Gözlem Kurulları ile ilgili yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 2021’den beri; ‘pişmanlık göstermediği, imam ile görüşmediği, iyi halli olmadığı, cezaevi kurallarına uymadığı, suyu veya elektriği tasarruflu kullanmadığı, cezaevinin aktivitelerine katılmadığı, fazla kitap okuduğu, az kitap okuduğu, koğuş aramasında personele yardım etmediği, görüşme esnasında güldüğü, Kürtçe türkü söylediği, örgütle arasına mesafe koymadığı ve ailesinden birisinin tutuklu olması’ gibi gerekçelerle tutsakların infazları yakılıyor. Özgürlükçü Hukukçular Derneği’ne göre 400’ün üzerinde tutsağın infazı yakıldı.
İnfaz yakmaların son örneği ise Karabük T Tipi Cezaevi oldu. İnfazlarını tamamlamalarına rağmen tahliyeleri engellenen tutsakların isimleri şöyle: “Mehmet Sarılatın, Aydın Kudat, Abdurrahman Güner, Ali Koç, Mustafa Karakaya, Ejder Doğan, Abdullah Ok ve Adem Oktay.” Cezaevinde tutulan ve tahliyeleri engellenen 30 yıllık tutsakların isimleri ise şöyle: “Hakkı Aygün, M. Şirin Taşdemir, Kadri Akkoç, Hasan Öğüt, Ali Haydar Elyakut, Muhuttin Pirinççioğlu ve Halil Temel.”
Kuyu tipi cezaevleri
ÖHD Genel Merkez yöneticisi Av. Fırat Taşkın, cezaevindeki hak ihlallerinin zirvesinin İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulandığı ve 40 aydır hiçbir haber alınmadığını vurguluyor. Taşkın, bunun adım adım diğer cezaevlerine uygulanan bir politika haline geldiğine işaret ediyor. Fırat, “CPT ve diğer kuruluşlar tecridi, bir işkence hali olarak değerlendirdi. Tecrit, Türkiye hukukunda olmayan gerekçelerle sürdürülmeye devam ediliyor. Bu durum hem toplumsal çözümsüzlüğü hem de cezaevlerindeki hak ihlallerini derinleştiriyor” diye konuştu.
Tecridin cezaevlerindeki yansımasının ciddi olduğunu söyleyen Taşkın, tecrit hali ve hak ihlallerinin tüm cezaevlerine yayıldığını söyledi. 119 hapishanede politik tutsakların kaldığını söyleyen Taşkın, “Bu 119 hapishanenin 50’si yüksek güvenlikli hapishanelerdir. Son zamanlarda açılan S ve Y Tipi hapishaneler arasında yer almaktadır. Bu cezaevlerinin hepsinde sadece politik tutsaklar kalıyor. Hükümetin bütçesini en çok ayırdığı yerlerden biri de hapishanelerdir. Bu yatırımlar özellikle S ve T tipi hapishanelere yapılıyor. Bu hapishanelerde ağırlaştırılmış infaz rejimi uygulanmaktadır. Tutsakların aldıkları cezaya bakılmaksızın tutsaklar tek kişilik hücrelerde tutuluyor. Tutsaklar, 23 saate yakın bir saat tek başına kalmaktadır. Kalan 1,5 saatte ise hapishane idaresinin uygun görmesi halinde havalandırılmaya çıkarılıyor” diye konuştu.
Güneş görmeyen hücreler
Hücrelerin fiziki yapısının bir insanın yaşayabileceği şekilde imar edilmediğine dikkat çeken Taşkın, hapishanenin güneş görmeyecek şekilde 3 katlı modül bir sistemle inşa edildiğini söyledi. Taşkın, politik tutsakların en alt katta tutulduğunu belirterek, “Tutsaklar burada gün boyunca tek kalıyor. Tutsaklar sadece fiziki olarak tecrit edilmiyor, psikolojik ve toplumsal olarak tecride maruz kalıyorlar. Ailelerinden binlerce kilometre uzaklıktaki yerlere sürgün ediliyorlar. Aile görüşünden faydalanamıyorlar” şeklinde konuştu.
Cezaevlerindeki durumun 80’li dönemleri aştığına dikkat çeken Taşkın, infaz yakma durumunun da ciddi bir hukuksuzluk haline geldiğini söyledi. Taşkın, “Son 3 yılda 400 üzerindeki tutsağın infazı keyfi bir şekilde ertelendi. 3 yıl önce gelen yönetmenliğin, tamamıyla 30 yıl tutsakların tahliyesini engellemeye dönük çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Bu genelge kapsamında birçok kişinin koşullu salıverme hali ortadan kaldırıldı. Gözlem kurulu, kendini adeta mahkeme yerine koyarak sudan bahaneler tutsakların tahliyesi engelleniyor” dedi.
Erzincan Cezaevi’nde bir tutsağın köyünde koruyucu yok denilerek infazının ertelendiğini örnek veren Taşkın, bu örneğin bile hukuksuzluğun ve keyfiyetin ne boyutta olduğunu gösterdiğini söyledi.