Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü “darbe girişimi” gerekçesiyle yok edilir, hak ve hukuk ayaklar altında alınır; siyasi ve sivil, tüm beğenilmeyen, engel olduğu düşünülen girişimler terör potasına konurken insan hakları savunuculuğu da suç haline getiriliyor.
OHAL kalktı güya. Birkaç uygulamanın görünürde “gevşetilmesi” dışında bu ülkenin okuyan, düşünen, söz söyleyen, eleştiren, topluma yarar sağlamak isteyen kesimleri, öyle ya da böyle cezalandırmadan payını alıyor. Bazen doğrudan, ancak çoğunlukla dolaylı yollarla bu tükenmek bilmeyen hıncın muhattabı olunuyor:
Barış bildirisini imzalayan akademisyenlerin işlerinden edilip yargılanması, cezalandırılması… Bazı gazetecilerin/yayınların şeytanlaştırılıp mahkemelerde süründürülmesi, hatta ağırlaştırılmış müebbet cezaları almaları… HDP ve birleşenlerinde siyaset yürütenlerin türlü bahaneyle zindanlara tıkılmaları…
Hepsi ve daha fazlası, düşünen, eleştiren ve yan gelip yatmayan vatandaş, kendini devamlı tehdit altında hissetsin diye.
Binlerce insanın hapishanelerde tutulma nedeni, işledikleri “suç”un bedeli/karşılığı filan değil.
Onlardan öç alıp cezalandırırken toplumu paralize etmek.
İktidarsızlığın tezahürü: Şiddet
Herhangi bir otoriter iktidarı düşünün. Elinde top, tüfek, tank, biber gazı ne ararsan var. Karşısında, çiçek, şiir, çadır, espriyle sokağa dökülen bir halkın karşısında acz içinde kalır.
Ve evet, vicdanı ve aklıyla değil kibriyle, kaba kuvvetle hareket ettiğinde daha fazla şiddet uygulamaktan başka çare bulamaz.
Aslında iktidarsızlığın tezahürüdür bu. Tıpkı bir erkeğin, kendinden fiziken daha az güçlü bir kadını, çocuğu “hizaya getirmek” için dayak atması, tecavüz etmesi, hatta öldürmesi gibi. Gerçekten “iktidar” sahibi olsa aklıyla, konuşarak, karşısındaki dinleyerek daha güçlü olabilecek. Ama çok korkuyor. Öğrendiği şey bu: Dizginleri sıkacaksın, bak nasıl herkes hizaya geliyor!
Hiyerarşik, örgütsel bir yapıyla değil, kendiliğinden doğan ve büyüyen Gezi isyanı,hala iktidarın kabusu. Çünkü eldeki tek güç, yani daha fazla şiddet, isyanı doğurdu.
Herkes sokağa çıkarken kendi ruhunu ortaya koydu, kendi cebinden harcadı-muktedir için inanılır şey değil. Kişisel çıkarlarında değil, geniş kesimlerin hak talebinde, diyalogda ısrar etti.
Bugün hala, bir daha benzeri olur korkusuyla yaşıyorlar. Gezi’nin kırıntısı olursa diye akılları başlarından gidiyor. Peki ne yapıyor? Batı’yla, akademiyle, sermaye ve sivil toplumla iyi ilişkileri olan, halkla köprü kuran birini hedef seçiyor. Osman Kavala.
Kavala’nın Gezi’yi desteklemesi/ desteklememesi filan değil mesele. Zaten ortada suç yok, örgüt yok. Uyduruk iddianamelere dahi katacak azık çıkmadı Kavala’dan. Bunu Dünya biliyor
Gezi’den size ekmek çıkmaz
Toplumun azınlıktaki, ezilen kesimlerini dert eden, onlara eğitim ve kültür yoluyla ulaşan, Türkiye şartlarında benzersiz bir iş insanı profili Kavala.
Bu yüzden bir yılı aşkın,iddianamesiz tutuklu. Yurtiçi ve dışından, Kavala’nın haksız tutukluluğuna dair sesler yükseldikçe “birşeyler” yapmak zorunda hissetmiş olmalılar.
Herhalde son “operasyon”un mantığı varsa, bu: Anadolu Kültür çalışanlarını, hak savunucularını ve “okumuş”ları cezalandırmak için 13 kişi sabaha karşı gözaltına alındı. (Bu satırları yazarken beşi serbest kalmıştı ama adli kontrolle. Yani hiçbir şey uyduramasa da illa özgürlüğünü kısıtlıyor.)
Polisin gözaltılara dair “bilgi notu” tarihe geçecek nitelikte komikliklerle dolu. Kavala’nın, Açık Toplum Vakfı ve Anadolu Kültür aracılığıyla Gezi eylemlerini finanse etttiğini kanıtlayamadıklarından, iyice saçmalıyorlar.
Kırmızılı Kadın’ın yüzüne gaz sıkılması, Duran Adam’ın durması, aktivit piyanistin müzik çalması, tiyatro oyunu… Bunların hepsi “profesyonel” eylemlermiş! Bak sen, ne büyük suç! Bu durumda Gezi’ye katılan herkes, Anayasal haklarını kullandıkları için suç mu işlemiş oluyor? Yok, oradan size 5 yıldır ekmek çıkmadı, çıkmayacak.
Öte yandan Batı ile ilişkiler görece toparlanma içindeyken, bu operasyonu manidar bulanlar var. Belki öyledir.
Öyleyse Kavala neden bunca zaman tutuluyor? Muktedirin, Gezi ve okumuşlara hıncı bitti mi ki devletin içindeki başka güçler harekete geçmeye yeltensin? Yoksa intikam ve pazarlık kitabında yeni bir sayfa mı açılıyor?
Başta Kavala, Anadolu Kültür çalışanlarının, Anayasal haklar çerçevesinde kendini ifade eden, davranan, şiddetle hiçbir bağlantısı bulunmayan tüm haksız tutukluların bir an evvel özgürlüğe kavuşması ümidiyle.