Mêrdîn Emek ve Demokrasi Platformu yangına dair hazırladığı ön raporda, bölgenin afet bölgesi ilan edilmesini istedi, ‘Anayasal hakların ihlal edildiğine’ vurgu yaptı
Mêrdîn Emek ve Demokrasi Platformu Mêrdîn’in Şemrex (Mazıdağı) ve Amed’in Xana Axpar (Çınar) ilçelerine bağlı kırsal mahallelerde gerçekleşen yangın felaketine dair ön rapor açıkladı.
Platform tarafından oluşturulan komisyonun 23 Haziran’da yangın bölgesinde yaptığı saha çalışması, gözlemleri ve tanık ifadeleri doğrultusunda hazırlanan raporda yaşanan ihlal ve eksikliklere dikkat çekildi.
‘Anayasal haklar ihlal edildi’
Raporda, yaşam ve maddi ve manevi varlığın geliştirilmesi hakkı, barınma ve konut hakkı, mülkiyet hakkı, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, eğitim hakkı, tabiat ve kültür varlıklarının korunması hakları başta olmak üzere birçok anayasal hak ihlalinin gerçekleştiğine vurgu yapıldı.
‘Taziye evinde elektrik yok’
Raporda, “Adil, ekonomik çevre ve iklim dostu enerjiye ulaşım en temel insan hakkı iken yas sürecinde köylerde elektrik kesintilerinin olduğu ve taziye evlerinde jeneratörlerin kullanıldığı görülmüştür. Kırsal mahallelerde elektrik kesintileri yıllardır rutin bir hal alırken, kesintilerden kaynaklı birçok hanenin elektrikli ev aletinin yandığı, tarımsal sulamaların yapılamadığı, verilen enerjinin de düşük voltajlı olduğu tanıklardan öğrenilmiştir. Görgü tanıklarının beyanı ve elektrik konusunda uzman kurumların ve kişilerin yaptığı teknik incelemede yangının DEDAŞ’a ait elektrik tellerinden çıktığı tespit edilmiştir” ifadeleri kullanıldı.
Halk askerlerce engellendi
Elektrik tellerinin çarpışması sonucunda oluşan kıvılcımın ekili alanlara yansıması sonucu oluşan yangına resmi kurumların geç müdahale ettiği bilgisi de raporda yer aldı. Raporda, “Görgü tanıklarının beyanlarına ve görsel kayıtlara göre kırsal Mahallelerde rüzgarın şiddetiyle büyüyen yangına havadan müdahale edilmemiş, yangın söndürmeye gelen halk askerlerce engellenmiştir. Yangının gece meydana gelmesi ve bazı yerleşim yerlerine ulaşımın zorluğu nedeniyle karadan müdahale yetersiz kalmıştır. Havadan müdahale edilmemesi yangının yayılmasına, kayıpların artmasına ve tahribatın büyümesine neden olmuştur” denildi.
‘DEDAŞ delil karartmaya çalıştı’
Yangının başladığı Tobinî (Köksalan) mahallesinde elektrik direklerinin 1988 yılında kurulduğu ve 36 yıllık süreç içerisinde bakım, yenileme ve onarım çalışması yapılmadığı tespitine yer verildiği raporda, “Diğer kırsal mahallelerde yapılan incelemelerde de elektrik direklerinin eski olduğu, aralarda birçok ekler olduğu, denetim ve onarımların zamanında yapılmadığı, iletim hatlarında birçok ek ve liflenmelerin olduğu, elektrik işlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda hiçbir önlemin alınmadığı tespit edilmiştir. Mağdurların beyanlarına göre yangın sabahında DEDAŞ görevlileri tarafından direklerde ve iletim hatlarında onarımlar yapılmıştır. Bu da delillerin karartılmaya çalışıldığı endişesini doğurmaktadır. Birçok iletim hattında ömrünü tamamlamış tahta direklerin kullanıldığı, direklerdeki OG (Orta Gerilim) sigortalarının yerinde olmadığı, iletim hatları güzergahında yangına karşı hiçbir hazırlığın yapılmadığı ve önlemin alınmadığı, birçok hattın gevşek olduğu yerinde yapılan incelemelerde tespit edilmiştir. Trafo postasının enerji nakil hattının altına yerleştirilmesi hem bakım onarım açısından hem de acil müdahale gerektiren hallerde can ve mal güvenliğini riske atacağı açıktır. Tüm bu bulgular yeni yangınlara neden olacak önemli eksiklikler olarak değerlendirilmektedir” tespitine yer verildi.
‘Dağıtım şirketinin ihmali’
Yüksek gerilimli kuvvetli akım tesislerinde teknik konulardan sorumlu elektrik mühendisinin olması gerektiğine işaret edilen raporda, “İşletme sorumlusu mühendisin iş güvenliği ve iş emniyeti açısından sorumluluğu, tesiste uyulması gereken iş güvenliği yöntemlerini tespit etmek, emniyetli bir işletme için uyulması gerekli kuralları belirlemek ve gerekli araç gereçleri tespit ederek söz konusu kurallara uyulması yönünde denetlemeler yapmaktır. (Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği Madde 60) ibaresi gereğince kuyu sulama tesisleri her ne kadar özel hat dahi olsa ilgili dağıtım şirketinin yüksek gerilim işletme sorumlusu olmadan hattı enerjilendirmemesi gerektiği açıktır. Tüm yüksek gerilimli tesislerde işletme yönünden işletme sahibini enerji sağlayan kuruluş nezdinde temsil etmekle görevli olan kişi işletme sorumlusudur. Enerji sağlayan kuruluştan enerji kesintisi talebinde bulunmak, yeniden enerji verilmesini talep etmek, kesinti arıza ve benzeri konularda enerji sağlayan kuruluş ile gerekli ilişkileri sürdürmek işletme sorumlusunun görevidir. Sorumluluk alınan tesisle ilgili olarak en fazla dört ayda bir tesisin durumuna, yapılacak çalışmalara, varsa sorunlara, çözüm önerilerine ve alınacak önlemlere ilişkin enerji sağlayan kuruluşa, işverene ve ilgili EMO birimine vermek üzere rapor düzenlemek işletme sorumlusunun yükümlülükleri arasındadır. (Elektrik Yüksek Gerilim Tesisleri İşletme Sorumluluğu Yönetmeliği) ibaresi gereğince bölge tesislerinde İşletme Sorumlularının kanunun emretmesine rağmen bulundurulmaması ihmaller zincirinin en zayıf halkasını oluşturmakta ve her türlü kazaya sebebiyet vereceği açıktır. Yüksek Gerilim İşletme Sorumlularının bulunduğu sahalarda en fazla 4 ayda bir saha kontrolü yapılacağından riskler öngörülebilir ve önlenebilir olacağı açıktır. Dağıtım şirketinin ağır ihmali olduğu düşünülmüştür” denildi.
50 bin dekarlık alan yandı
Yapılan haritalama çalışmaları ve alandan yapılan ölçümler sonucunda 50 bin dekarlık alanın yandığı tespitine yer verilen raporda, “Bu alanın içerisinde sulu ve susuz tarım arazileri, ormanlık alan, çayır ve mera alanları bulunmaktadır. Aşağıda tabloda verilen rakamlar ÇKS kayıtlarından elde edilen genel veriler olup, yerinde yapılan inceleme ve ölçümlerden yaklaşık 9000 dekarlık hububat alanının yandığı tespit edilmiştir” ifadeleri kullanıldı.
Anıza dair tespitler
Raporda, yerinde yapılan incelemelerde yangının bir anız yangını olmadığı tespit edildi. Raporda, “Kırsal mahallelerde anız yakmalarının hububat bitkilerinin hasadından sonra yapıldığı bilinmektedir. Yerinde yapılan incelemelerde yangın bölgelerinde hasat sezonunun bitmediği, yanan alanlarda yoğun buğday ve arpa başaklarının yandığı ve arazilerde yanmış başakların olduğu tespit edilmiştir. Sulu tarlalarda sulama borularının kaldırılmadığı ve yandığı, borularla beraber birçok alet ve ekipmanın ve birçok sondaj kuyusunu yandığı ve yangından zarar gördüğü gözlemlenmiştir. Tüm gözlemler ve veriler yangının anız yangınından kaynaklanmadığı tespitine varılmıştır” denildi.
‘Yaşam alanları yok oldu’
Raporda, “Tanık beyanları ve yerinde yapılan tespitlerde yangından kaynaklı yaklaşık bin 500 koyun ve keçinin, birden çok eşek ve köpeğin hayatını kaybettiği tespit edilmiştir. Yangın çıkan alanda 20 bin civarında küçükbaş, bin civarında büyükbaş hayvan varlığı düşünüldüğünde afet sonrası yanan 30-35 bin dekarlık alanda otlatma imkânları kalmadığından hayvanların besleme alanların yok olması ciddi sorunları beraberinde getirilecektir. Bunların yanında yaklaşık 1500 dekarlık ormanlık alanının yanmış olduğu on binlerce palamut ve meşe ağaçları yangın felaketinden etkilendiği tespit edilmiştir. Yangın alanında genel olarak görülen binlerce tilki, keklik, kertenkele, tavşan ve kaplumbağa vb. hayatını kaybetmiş, yaşam alanları yok olmuştur. Toprağa yararlı olan birçok yeraltı ve yer üstü mikroorganizma yangından etkilenmiştir” denildi.
Yangın dumanındaki ince partiküllerin ağır/kalıcı kalp ve akciğer hastalıkları, kanser ve erken ölümlere sebebiyet verebileceğine işaret edilen raporda, astım, KOAH, bronşit gibi kronik akciğer hastalıkları ve kalp-damar hastalıkları olanların, yaşlılar, çocuklar, hamileler, şeker hastalığı (diyabet) tanısı bulunanların daha büyük risk altında olduğu vurgulandı. Mêrdîn merkezi ve ilçelerinde yanık tedavi ünitesi bulunmaması sebebiyle çok sayıda yaralının civar illere sevk edildiği ve bu durumun yanık gibi acil müdahale gerektiren bir durum için yaşanan kayıpların artmasına sebep olduğu tespitine yer verildi.
Psiko-sosyal durum
Yangından dolayı yerel halkta psikososyal etkilerin olduğu belirtilen raporda, “Yangının ruhsal açıdan zorlayıcı travmatik olaylara neden olduğu tespit edilmiştir. Afet psikolojisinden en çok kadın ve çocukların etkilendiği görülmüştür. Afetin etkisi bölgesel olup uzun bir süre devam edecektir. Afetin etkisi, toplumun kendi kaynaklarını kullanarak başa çıkma kapasitesini aştığından ulusal veya uluslararası düzeyde sorumlulukların yerine getirilmesi gerekmektedir. Küçük yaşta ve bakıma muhtaç çocukların ilgisiz kaldığı, temel ihtiyaçlarının dahi karşılanmadığı ve çocuk güvenliğinin büyük bir riskte olduğu gözlemlenmiştir. Zira velileri veya yakınları yanında olmayan çocukların her türlü istismara açık olduğu gözlemlenmiştir. Bakıma muhtaç çocukların, anneleri yanlarında ağlarken tepkisiz ve sürekli gülmekte olduğu, bununla birlikte çocukların yangın kelimesini duyduğunda veya yangınla ilgili bir durum anlatıldığında dahi aynı tepkileri verdiği görülmüştür” denildi.
Kadınların durumu
Kadınların durumuna da dikkat çekilen raporda, “Kadınların taziye evinde mevsim koşullarının üzerindeki sıcakta sadece üstü kapalı bir çadırlarda beklediği, kadınların bebek bezi değiştirme, emzirme gibi ihtiyaçları tenha buldukları duvar diplerinde ve hijyenik olmayan ortamlarda karşılamak zorunda kaldıkları tarafımızca gözlemlenmiştir. Kadınların ve kız çocuklarının özel ihtiyaçları olduğu düşünüldüğünde özellikle ped, iç çamaşırı gibi ihtiyaçlara ulaşmakta zorlandıkları bununla birlikte ortak tuvalet kullanımı ve bu tuvaletin yüzlerce kişi tarafından kullanıldığı göz önünde bulundurulduğu zaman kadınlar ve kız çocukları belli sağlık problemlerine açık hale gelmektedir” ifadeleri kullanıldı.
Soruşturma açılmalı
Raporun hukuki değerlendirme kısmında, öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, taksirle ölüme sebebiyet verme, yaralamaya sebebiyet verme, mala zarar verme, genel güvenliği tehlikeye sokulması, görevi kötüye kullanma, suç delillerinin yok etme, gizleme ve değiştirme suçları ile orman yangınına sebep olma suçları kapsamında resen soruşturma açılması gerektiği belirtildi.
Afet bölgesi ilan edilsin
Raporda, “Mardin Emek ve Demokrasi Platformu olarak hayatını kaybedenlerin yakınlarına sabır ve başsağlığı, yaralılara acil şifa dileklerimizi yineliyoruz. Afete dönüşen yangın felaketinin insan kayıplarının yanında toplumsal, ekolojik ve ekonomik açıdan da büyük kayıplara yol açtığını yerinde yapılan incelemelerde tespit edilmiştir. Can ve mal kaybının yaşandığı, köylülerin doğal yaşam alanlarının yok edildiği, flora ve faunanın tahrip olduğu bu felaketin sonuçlarına acil müdahale edilebilmesi için bölgenin afet bölgesi ilan edilmesi gerekmektedir. Afet risk yönetimi tüm aşamalarıyla bütüncül biçimde uygulanabildiği takdirde bu kayıpların azaldığı bilinmektedir. Sadece afet sırasında veya sonrasında yapılacak çalışmalara değil afet öncesinde afet risklerinin azaltılmasına yönelik uygulamaların yapılması hayati önemdedir. Özellikle afet öncesinde alınacak risk azaltıcı tedbirlerle olması muhtemel zararların önüne geçilebilmektedir. Yaşam ve maddi ve manevi varlığın geliştirilmesi hakkı, barınma ve konut hakkı, mülkiyet hakkı, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, eğitim hakkı, tabiat ve kültür varlıklarının korunması hakları başta olmak üzere birçok anayasal hak ihlalinin yaşandığı bu yangında kentimizdeki disiplinlerin bir arada çalışmasının ve kurumlar arası işbirliğinin önem arz ettiğinin bilincindeyiz. Konunun takipçisi olacağımızı, gerek kamu ve özel kurumlar gerekse de sivil toplum dinamikleri ile beraber dayanışma içinde çalışmaya hazır olduğumuzu belirtiyoruz” denildi.
Kaynak: MA