Ardında Lazca, Hemşince, Gürcüce ve Megrelce şarkılarını bırakan ‘Şair Ceketli Çocuk’ Kazım Koyuncu, bu yıl da Hopa Pançol’daki mezarı başında anılacak
Laz sanatçı Kazım Koyuncu’nun ölümünün üzerinden 19 yıl geçti. Müziklerini seslendirdiği Laz, Hemşin ve Gürcü halkı olmak üzere halklar “Şair Ceketli Çocuk” Kazım Koyuncu’yu hiç unutmadı.
‘Ben bir devrimciyim’
Unutulmaya yüz tutan Lazca ve Hemşinceyi hem Türkiye hem de dünya halklarına tanıtan Koyuncu, müziğinin yanı kişiliği ve hayat tarzıyla da önü çıkan biri oldu. “Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim” diyen Kazım Koyuncu, ilk kişisel konserini de Amed’de verirken, yine birçok ülkede çıktığı konserlerde barış, adalet ve özgürlük taleplerini şarkılarıyla haykırdı. Halklar arasına konulan düşmanlığa “Birbirimizi anlamamız için, aynı dili konuşmamıza gerek yok, ezildikten sonra, hepimiz aynı şarabız” sözleri ile karşılık veren Koyuncu, 25 Haziran 2005 yılında 33 yaşında yakalandığı kanser hastalığından yaşamını yitirdi.
Koyuncu’nun hayatı
Artvin’in Hopa ilçesi Pançol köyünde 1971’de doğan Koyuncu, müziğe ortaokuldayken babasının aldığı mandolinle başladı. Hep müzik yapmak isteyen Koyuncu’nun, üniversite okumak için gittiği İstanbul’da 1991 yılının 1 Mayıs’ına ilişkin bildiri dağıtırken, gözaltına alınarak tutuklandı. Bir süre tutuklu kalan Koyuncu, cezaevinden çıktıktan sonra okulu bırakıp, hayatını müziğe adadı. Koyuncu ve arkadaşları 1992’de “Dinmeyen” grubuyla özgün müzik yapmaya başladı ve kapağında “Serüvenlerinin farkında olmayanlar nereye yol aldıklarını bilemezler” yazan “Sisler Bulvarı” isimli bir albüm çıkardı. Anadilinde çalışmalar yapmak isteyen Koyuncu, daha sonra bu gruptan ayrılarak, Lazca rock müzik yapan “Zuğaşi Berepe”nin (Denizin Çocukları) kuruluşunda yer aldı. 1995’te “Va Mişkunan (Bilmiyoruz)”, 1998’de de “İgzas (Gidiyor)” albümlerini yapan grup, 1999 yılında dağıldı. “Zuğaşi Berepe”nin bir misyonu olduğunu söyleyen Koyuncu, daha sonra grup için “Lazcanın ve yok olmak üzere olan birçok dilin ve kültürün tepkisini ortaya koyduk. Lazca şimdi 10 sene öncesinden daha iyi durumda. Artık gençler Lazcadan utanmıyor, önceden böyle bir durum vardı” ifadelerini kullandı.
Lazca, Hemşince, Gürcüce ve Megrelce şarkılar
Ardından müzik hayatına yalnız devam eden Koyuncu, 2001 yılında “Viya” ve 2004 yılında “Hayde” albümlerine imza attı. Ölümünden sonra ise 16 şarkının 4’ü konser kaydı, 4’ü demo kayıt, geri kalanı ise farklı albümlerde yer alan “Dünyada Bir Yerdeyim” albümü Halkevleri tarafından Ocak 2007’de yayınlandı. Koyuncu bu albümlerinde de Lazca, Hemşince, Gürcüce ve Megrelce şarkılara yer verdi. Karadeniz’in tüm kültür ve renklerini yansıtmaya çalışan Koyuncu, tulum, kemence, kaval gibi otantik çalgıların yanı sıra bas, elektrogitar, davul ve bilgisayar destekli seslerle müziğine tam da anlattığı gibi hem otantik hem modern öğeler kattı. Yine 2001 yılında Gülbeyaz isimli diziye müzikler yapan ve birkaç bölümünde rol alan Kazım Koyuncu, bundan sonra ciddi bir hayran kitlesine ulaştı.
‘Denizin çocuklarından dağların çocuklarına selam getirdim’
Müziğin evrensel yanına inanan Koyuncu’nun Zuğaşi Berepe grubu da ilk konserini Amed’de verdi. Burada sahneye çıkan Kazım Koyuncu, Amed halkına “Denizin çocuklarından dağların çocuklarına selam getirdim” diye seslendi. Bu sesleniş Amed halkında da karşılık buldu ki ölümünün hemen ardından ilk anması Sur Belediyesi’nin düzenlediği konserle oldu. Burada konuşan DEHAP Genel Başkan Yardımcısı Veli Büyükşahin, “Kazım Koyuncu’yu bu ülke kanser etti” diyerek Koyuncu’nun “Beni Çernobil değil, Türkiye’deki sistem kanser etti” sözlerini anımsattı.
Eko-kırıma karşı mücadele
Müziğiyle halkların sesi olan Koyuncu, aynı zamanda Karadeniz’in uğradığı eko-kırıma da yüksek sesle tepki gösterdi, eylemlere katıldı, konserlerde, konuşmalarında anlattı. Karadeniz’in felaketi olan tüm Karadeniz sahil hattı boyunca denizin önüne set olarak kurulan Karadeniz Sahil Yoluna karşı mücadele eden Koyuncu, “Şunu çok açık biliyorum. Politikacıların, belediye başkanlarının, iş insanları herkesin işine gelen bir proje. Zekâ düzeyleri pek fazla yeterli olmadığı için çok rahat imza atabiliyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yoktur. Bunu yapmak için ya çok salaksınız ya da kötü niyetlisiniz. Siz kimsiniz de binlerce yılda oluşan bir şeyi yok ediyorsunuz” dedi.
HES’lere karşı mücadele
Artvin ve Bergama’da siyanürle altın aranmasına ve Fırtına Vadisi’nde, Hidroelektrik Santral (HES) yapılmasına da karşı çıkan Koyuncu, HES’lerle ilgili “Türkiye’de heyelanlarda her yıl bir sürü insan ölüyor, bir sürü toprak yok oluyor. Bu kader mi? Değil, bu sizin kötü niyet ya da beyinsizlikle yaptığınız çeşitli politikalar, imara açılan yerlerin, derelere baraj yapmanın sonucu” dedi.
‘Bu ülkenin politikacılara ihtiyacı yok’
Koyuncu, bir diğer tepkisini de Ukrayna’da patlayan Çernobil Nükleer Santrali’nden sızan radyasyonla ilgili dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral’ın Karadeniz’de yetişen çayların radyasyondan etkilenmediğini kanıtlamak için çay içmesine ver dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın, “Korkmadan çay içilebilir, radyasyonlu çay lezzetli oluyor” sözlerine tepki gösterdi. Koyuncu iki siyasetçi için “O çayı içen biri geri zekâlıdır… Bu ülkenin politikacılara, yalancılara ihtiyacı yok. Kendi onuruna sahip çıkmış, kendi kişiliğine sahip çıkmış haline ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
‘Sevgi ve barış için müzik yaptım’
“Devrimi düşlüyorsan ona göre yaşarsın. Yürüyüşün farklı olur. Bakkala, manava başka türlü davranırsın” diyerek bir yaşam tarzı ve felsefesi anlatan Koyuncu, Trabzon’da Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde verdiği son konserinde sevgi ve barışı yükseltmek için müzik yaptığını ve yapmaya devam edeceğini söyledi. Enternasyonalist müzisyen Koyuncu’nun hayatını kaybettiği dönemde söylediği yaşama dair şu sözler ise halen hafızalardaki yerini koruyor:
“Güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlara, ateş hırsızlarına, Ernesto Che Guevara’ya, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya…”
‘Kazım Koyuncu isyandı’
Kansere yakalandığını 2004 yılında öğrenen, ama ağır tedavi süreci ve ağrıları artmasına rağmen müziği bırakmayan “Şair ceketli çocuk” genç yaşta hayata gözlerini yumdu. Karadeniz müziğinin mihenk taşlarından biri olan Koyuncu, 25 Haziran 2005 tarihinde İstanbul’da yaşamını yitirdi. Ertesi gün Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda binlerce kişinin katıldığı anma töreninin ardından, Kâzım Koyuncu’yu taşıyan aracın arkasından Taksim’e kadar yürüyen kitle o günden bugüne “İnsan ölür, isyan yaşar. Kazım Koyuncu isyandı” sloganını dilinden düşürmedi.
‘Binlerce kişi uğurladı’
Aynı akşam Trabzon Havaalanı’nda olan Karadenizliler doğduğu Hopa’ya doğru arkasından büyük bir konvoy oluşturdu. Koyuncu, 27 Haziran 2005 günü evinden binlerce seveni tarafından alınıp tulum sesleri arasında Hopa Meydanı’na getirildi. Koyuncu doğduğu Pançol’a gömülmeye doğru giderken arkasında yine binlerce kişi vardı. Laz Kazım Koyuncu’nun cenazesinin üzerine Hemşin poşusu, çok sevdiği Trabzonspor’un bayrağı ve çiçekler koyulurken, yaşamı boyunca seslendirdiği Lazca, Hemşince, Megrelce ve Gürcüce şarkılarla uğurlandı.
Mezar başında anılacak
Ölümünün ardından hiç unutulmayan Koyuncu, her yıl mezarı başında anıldı, adına festivaller düzenlendi, şarkılar, kitaplar yazıldı, belgeseli yapıldı, taraftarı olduğu Trabzonspor taraftarları adına besteler yazdı, fotoğrafının olduğu bayrakları her stada kendileriyle götürdü. Koyuncu için bu yıl da ailesi ve sevenleri tarafından Hopa Pançol’da bulunan anıt mezarında yarın yapılacak olan anma 13.00’da başlayacak.
Kaynak: MA