‘Bu etimoloji çalışması ile Kürtçeye âşık olduğumu ifade etmekten gurur duyuyorum,’ diyen Numan Amed ile Aram Yayınları’ndan çıkan Özgürlüğün Etimolojisi (1-2) kitaplarını konuştuk
Bedri Adanır
Özgürlüğün Etimolojisi, Kürtçe’ye çok daha geniş bir perspektiften bakıyor. Kürtçe’nin tarihsel köklerinin çok uzaklara gittiği artık tartışmasız bir kabul haline gelmişken, Numan Amed, araştırmalarıyla bu durumu bir adım öteye taşımış: Kürtçe’nin izini Hint Avrupa dilleri içinde sürmüş. Kitabında bu tespitinden hareketle Kürtçe’yi “Hint Avrupa dilleri haritasında gezen bir hayalet” olarak tarif etmiş.
“Bu etimoloji çalışması ile Kürtçeye âşık olduğumu ifade etmekten gurur diyorum,” diyen Amed, aslında ortaya büyük bir iddia koyuyor, ‘dillerin kök hücresinin Kürtçede aranması gerektiğini’ söylüyor. Böylece dilbilimcileri yeni bir tartışma ve araştırma başlığına davet ediyor.
Numan Amed ile Aram Yayınları’ndan çıkan Özgürlüğün Etimolojisi (1-2) kitaplarını konuştuk.
- Özgürlüğün Etimolojisi çalışmanızdan biraz bahsedebilir misiniz? Dikkat çekici bir isim ve daha önemlisi, tezleriyle dikkat çekiyor.
Baştan belirtmemiz gereken bir konu var ki bu çalışma kuru bir sözlük, kuru bir etimoloji çalışması değil. Zaten etimoloji çalışması sözlük çalışmaları gibi ele alınamaz; derin ve o kadar da detaylı bir alandır. En eski ama bilim olarak en yeni olan dil biliminin bu kadar derin ve anlaşılması güç olan bir alan olması, insan faktörü ile ilgilidir. Bu anlamda, araştırma yaparken konu ile ilintili olarak dil biliminin son okumaları incelendi, varsa katkıları faydalanıldı. Ancak temel gaye bunu aşıyor. Bu çalışmaya başvurmamızın nedeni dil bilimi yapmak değildi.
Ünlü psikolog Lacan’ın ifade ettiği gibi “Bilinç altı, dil gibi yapılanmıştır” tespiti sayın Abdullah Öcalan’ın ‘anda oluşma’ tespiti biz Kürtlere dil, kültür, varlık ve yaşam konusunda çok şey öğretiyor. Bu etimoloji çalışması ile Kürtçeye âşık olduğumu ifade etmekten gurur diyorum. Dil ve kültür ilişkisi baz alındığında bir ulusun kültürel ve dar kalıplarını aştığı gerçeği en fazla Kürtçede barizdir. Bu anlamda Kürtçe, bir sözlük çalışması ile ölçülemez. “Kürtçede kaç kelime vardır?” sorusu bile burada çok yaban kalıyor. Bakın, Kürtçeye son iki bin beş yüz yıldır tek bir kelime bile fazladan katılmamış, tersine olanlar unutulmuştur. Bu çok önemli bir nokta… Özgürlüğün Etimolojisi bu noktayı görünür kılıyor. Tespit edilen tarihi daha da gerilere götürülebiliriz. Dolayısıyla ulus kültürü ile dil kültürü arasında doğrudan bir paralellik yoktur.
- Kürtçe’nin resmi dil, eğitim dili olmamasına karşın, birçok dilde Kürtçe kökler olduğuna işaret ediyorsunuz kitapta. Bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?
Ulusal kültür otokton olabilir ama dil kültürü gezgindir. Noam Chomsky hocanın üretici dil dediği şey bana göre budur. Zaten son psikoloji bilimindeki dil olayının benlik dışında çalıştığı tespiti aslında bugünkü akraba dillerin geçirmiş olduğu serüvenin veciz bir ifadesidir. Kürtçe tam da bunu gösteren konumdadır. Gösteren ve gösterilen denilen yapısalcı dil olayı Kürtçe ve akraba dillerin de ifadesi oluyor. Üretim için tohum konumunda olan Kürtçe, kuşkusuz en fazla etimoloji ile açıklanabilirdi. Kürtçe ile uğraşanlar, Kürtçenin bu özelliğini yeni yeni fark ediyorlar. Artık her konuda kitap yazan Kürt yazarların etimolojiye başvurmaları da bu nedenledir. Kürtlerin etimoloji hakkında kendilerine yoğun bir güvenleri gelişti. Fatma İzol’un son çalışması olan “Tanrıçalıktan Tanrılığa Kürtler” kitabının yarısı etimolojidir örneğin. Kuşkusuz bu dilbilimi ve gramer çalışmaları için de geçerlidir. Etimoloji yapılmadan bir dilin gramer yapısı oluşturulamaz. Hakeza sözlük çalışmaları için de bu geçerlidir. Türkçe dili dışında tüm diller çok önceden yapılmış etimolojik çalışmalar baz alınarak sözlük ve gramer yapılarını oluşturmuştur.
- Kitapta ‘Hint Avrupa dilleri haritasının üzerinde bir hayalet dolaşıyor,’ ifadeniz oldukça dikkat çekici… Bu ifadeyi biraz açar mısınız?
Evet, gerçekten de Hint Avrupa dilleri haritasının üzerinde bir hayalet dolaşıyor; Kürt hayaleti. Hint Avrupa dilleri bir gerçek ama eksik bir gerçektir. Dolayısıyla bu teze karşı temel eleştirimiz bu gerçeği inkâr etmek değil, tamamlamaktır. Eksik olduğunu düşünüyoruz. Satem ve Kentum dil kolları Hitit ve Hint terazisine dayanmış, Avrupa ve Hint markajı böyle ortaya çıkmış. Oysa temel kök konumunda olan binlerce kelimenin Kürtçe dışında hiçbir anlamı yoktur! ‘Bra’, ‘ari’, ‘bîr’, ‘bav’ ve ‘papa’ kelimelerinin kök anlamlarını semantik olarak Kürtçede görüyoruz. ‘Bra’ kelimesi ‘benim kökümden olan’ anlamına geliyor. Bu deşifre müphem olan ‘Arî’ kelimesini de deşifre ediyor. Bu kelime Kürtçe dil kurallına göre ‘yar’ ve ‘yarî’ oluyor. Dolayısıyla Kürtçe dilindeki ‘bêyar’ ve ‘yar’ kelimeleri ‘ekilmiş toprak’ ile ‘ekilmemiş toprak’ anlamına gelir. ‘Bra’ tıpkı ekilmiş bir topraktaki yandaş filiz gibi aile ferdi durumuna gelmiş. Ekilmiş toprak ile ocağı yanan bir ailenin metaforu aynıdır. İşte Kürtçenin temel sırrı budur. Arilik de tamı tamına bu anlama gelir.
- Türkçeye de yansıması var mı?
Kelime o kadar yaratıcıdır ki Türkçe dilinde “yaratan” olarak yer bulmuştur. Ermeni dil bilimcilerine şapka çıkartmak gerekir. Kürtçe dilindeki “bîr” kelimesini bilinç manasında “bil” olarak Türkçeye yerleştirmeleri kimin aklına gelir? Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’e “Atatürk” adını veren Hagop Martayan’a Mustafa Kemal de Türk diline yaptığı katkıdan, “Dilaçar” soyadını verdi. Gerçekten de güzel dil açtı. Kuşkusuz biz burada ironi yapıyoruz. Hagop Martayan, Türkçeyi Hint Avrupa dilinin etimolojik kurallarına göre geliştirmiştir. Yeniden bir ulus icat ettikleri bellidir. Durum Almanya’daki Yahudilerin hikayesine benzemektedir. Kendi katilini yaratmak buna denir. Hagop Martayan Kürtçenin etimolojisini yapsaydı, muhteşem yapıp torunu olan Sevan Nişanyan’dan daha vicdanlı olurdu.
Dolayısıyla olumsuz katkıları çok fazladır. Üzerinden çok zaman geçmişse de düzeltilmek istenen budur. Hint Avrupa dil bilimcilerinin de ortak günahı budur. Dolayısıyla abartma sayılmaksızın Kürtçenin Hint Avrupa atlası olduğuna inanıyorum. Bütün işaretler bu yönlüdür. Satem ve kentum denilen dillerin sıfır noktasıdır Kürtçe. Kürtçe, Aryo kimliğinin özünü teşkil edip terazinin diğer tarafına Avrupa’nın yerleştirilmesi daha bilimseldir.
- Biraz konu dışında olacak ama sormak istiyorum: Bazı çevreler kendilerini Kürtçe konusunda ‘yapılması lazım gelen her şeyi yapmış’ görüp Kürt siyasal hareketini yıpratmaya çalışıyorlar. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Oysa çalışmanız gösterdi ki Kürtçe’nin izini Kurdistan’ın dışında, daha geniş bir alanda da sürmek gerekiyor…
Bu çalışmanın üçüncü nedeni de dil konusunda her şey halledilmiş yanılgısını kırmak içindi. Kürtçeyi rant ve politikaya çeken dar bir grup var. Bu kesimlerin dil üzerinden Özgürlük Hareketi’ne saldırmaları, söylemde radikal davranmaları oldukça tuhaftır. Hemen hemen bütün olumsuz şeyleri Özgürlük Hareketi’ne yüklemeleri dil baz alınarak yapılmaktadır. Kürtlerdeki son jenerasyon bu kesimlerin soykütüğünü bilmedikleri için bazen oluşturulan bu havaya kapılmaktadır. Oysa radikal mücadeleden kaçan kesimler, her şeyi kültürel haklar babında görenler oldukları gün gibi açıktır. Biraz üstleri kazılırsa altından PSK, KUK ve Rizgarî çevrelerinin çıkacağı kesindir. Bunlar Özgürlük Hareketi’nin kazanımları sayesinde kitaplar yazdıkları halde, kitaplarıyla Özgürlük Hareketi’ne saldırıyorlar. Kürtçe konusunda yaptıkları hiçbir şey olmamasına rağmen; “Bi Kurdî bi axifin, bi Kurdî bihizirin, bi Kurdî evîndar bibin” söylemleriyle kendilerini kamufle etmekten başka bir dertleri yok. Oysa Özgürlük Hareketi söylemez, yapar. Özgürlük Hareketi gerçeği, gerçeklik yapar. Temel fark budur.
- Son olarak; asimilasyon politikalarına karşı kültürel direniş anlamında ne yapılmalı sizce? Kimileri çıkıp Kürtçe’ye ömür biçiyor, 10 yıl, 20 yıl sonra şöyle olacak diye. Bunun için de Kürt siyasal hareketi suçlanıyor.
Aslında Kürtçeye ömür biçmek anlayışının altında garip bir pazarlık söz konusudur. Siyasi suikastlar dil üzerinden yapılmaktadır. Bu konuda hangi anlayış ve dışa vurumun altını kazarsanız, kişisel bir hesap ve içten pazarlıklı bir anlayış görürsünüz. Kendini Kürtçe ile pazara çıkartma çok yaygın bir anlayış halini almıştır. Oysa ölçü bellidir. İran’da idam ile yargılanan, idam edilen dil hocaları vardı. Şu an online üzerine ders veren arkadaşlar var. Bir nebze de olsa dil çalışmalarına katkı sunmaktadırlar. Ölçü yüksek perdeden kâhin kesilmek ile olmuyor. Kürtçe ölüyor, Kürtçe bitti söylemleri, resmi asimilasyon politikaları kadar tehlikelidir. İki milyonun üzerinde Kürtçe eğitim görerek üniversiteye gidecek öğrenci yetiştirildi. Bu pek kimsenin umurunda değil sanki. Dolayısıyla söyleme değil, pratiğe bakmak gerekir.
Asimilasyon tehlikesini görüyorum ama söylendiği kadar korkmuyorum. Kürt gençlerinde çok derin bir ulusal ve kültürel gerçeklik kazandırılmıştır. Arayışlarına cevap olmadığımızı, yeterli derinlikte çalışmaların ortaya çıkartılmadığını düşünüyorum. Suçu gençlere atmak doğru değildir. Zaten bizim jenerasyonun böyle derin bir hastalığı vardır. Unutmamamız gerekir ki asimilasyona karşı kültürel mücadele için yeterli çaba sergilemeyen biziz. Bu anlamda her değerli çalışma, karşılığını bulacaktır. Ona inanıyorum.