İnsanın insan olma ve insanlaşma serüveni bir yanıyla da başarı odaklı olmasıdır. Yani insan başarılı olmaya odaklanmış toplumsal varlıktır da. Tek başına insan hiçbir şeydir, başarılı olma hatta varlığını sürdürme gücünden yoksunken, toplumsal karakter kazandığında kudretli, sorunlarla baş edebilen, çözebilen biri haline dönüşebilir. Hal böyle olunca insanı herhangi bir varlık olarak tanımlamanın olanağı kalmaz; insanı toplumsal ve politik bir varlık olarak ifadeye kavuşturmak yerinde olur. Bunu başaramayanlar hem birey hem de toplum olmaktan çıkarlar. Ve belki de tarihi bir kalıt olarak kendilerinden bahsedilir ama yokturlar.
Bu kısa girizgâha şunun için yapma gereği duyuldu: Kürtlerin içinde bulunduğu durumu anlamlandırmak içindir. Çünkü Kürtler varlık-yokluk gerçeği ile karşı karşıya getirildiler. Bu süreç önemli düzeyde aşılsa da hala devam etmektedir. Kürtler varlık olmak için yoğun bir direnme içinde olurken, egemenler ise Kürtleri varlık olmaktan çıkarmak için her tür saldırıyı yapmaktadır.
Kürtleri egemenlik altında tutan devletlerin açısından Kürtlerin örgütlü, varlık halinde olmaları istenmemektedir. Dağınık halde olmaları, kendi gerçekliklerine yabancılaşmaya karşı direnme yetenekleri kalmaz. Dolayısıyla asimilasyonları kolaylaşır, egemen olanın içinde eriyeceklerdir. Hal böyle olunca sömürgeciler için Kürt’ü örgütsüz kılmanın yolu, onu toplumsal varlık olmaktan çıkarmak için savaş-özel savaş dahil her tür uygulamaya tabi tutarak; Türkleştirme, Araplaştırma, Farslaştırmanın yolunu açmaktır.
Bunun için son yüzyılı aşkın süredir Kürt’ü varlık olmaktan çıkarmak için yapılmayanlar kalmadı. 1938 Dersim bunun için yaşatıldı. Halepçeler bu politikanın sonucuydu. 1990 faili meçhul denilen ama faili apaçık olan binlerce Kürt yok edildi. Binlerce Kürt köyü haritadan silindi.
Kürtçeyi ortadan kaldırmak için hemen her şey yapılmaktadır. Kürt renklerine tahammülsüzlük, kendi isimleriyle örgüt kurmak yasak. Özcesi Kürt’ü çağrıştıran hemen her şey değişik şekilde itibarsızlaştırılır veya yasaklanır. Yine Kürt coğrafyasının Kürt dil ve kültüründen arındırılması devam ediyor. Bundaki amaç Kürt’ün kendini bulması, varlık bilincine ulaşması ve onları talep etmenin önüne geçmektir. Özcesi Kürt simgelerini itibarsızlaştırarak anlamsız kılmaktır. Bu tür yollarla iradesizleştirilen Kürt varlık olmaktan çıkar. Son aşamada amaçlanan budur. Yani “Kürt yoktur” hedefini gerçekleştirmektir. Günümüze kadar bu amacın gerçekleşmesi sonucu milyonlarca Kürt, Kürt olmaktan çıkarılmıştır.
Colemêrg’e kayyum meselesine bir de bu açıdan bakmak gerekir. Yani Kürt’ün Kürt olarak kalma, iradeleşme yolculuğunda belediye yönetiminin oynayacağı olumlu rolün önüne geçmektir. Yerelde küçük de olsa Kürt’ün kendisini yönetme fırsatı tanınmak istenmiyor. “Kürt’ü ancak biz yönetiriz” anlayışının pratik anlam kazanması oluyor, kayyum. Çünkü toplumsal varlık aynı zamanda kendi kendisini yönetebilme halidir de.
Kayyum atanmasına sadece maddi mesele, rant açısından bakmak, anlam yüklemek çok yetersiz kalır. Devlet meseleyi parasal kaynak aktarımı olarak yansıtıyor. İşte “belediyeler nereye para aktarıyorlar” şeklinde bir söylem tutturuyorlar. Kayyumla bunun önüne geçtiğini söylüyorlar. Bu söylemin demagojinin ötesinde bir anlamı olmadığı açıktır. Durum böyle olsa idi çoktandır mahkemeler buradan cezalar yağdırırdı.
Tersten ise “AKP yereldeki ranta konma” istemi olarak bahsediliyor. Kısmen bunun payı olsa da sadece kayyumun yan bir etkisi olarak söz edilebilir. Asıl olan Kürt’ün küçük de olsa yerelde bir yönetme gücüne kavuşması, onu ileride kendi kendisini yönetmesine olanak tanımamak içindir! “Kürt kardeş olsa da irade gücü kazanmamalıdır” yaklaşımıdır kayyumlar.
Bir zamanlar “Kürt yoktu” ama direnişiyle Kürt kerhen de olsa “kardeş” aşamasına geldi. Ancak “Kürtlere daha fazla ileri gitmeyin, irade isteminde bulunmanız devlet için tehlikelidir” denilmektedir kayyumlarla.
Girişte insanın insanlaşma serüveninin bir yanıyla da başarı odaklı olduğunu belirtmiştik. Kürt direniş ve mücadelesiyle “yoktan kardeş” aşamasına geldi. Yani bunu başardı. Bu aşama ağır bedeller pahasına gerçekleşti. Her toplumda olduğu gibi Kürtler de bir halk ve toplumdur. Yine her halkta olduğu gibi kendisi olma, bunun için direnme ve başarma meşru bir haldir. Direnme ile başta kayyum anlayış ve pratiği olmak üzere iradesine sahip çıkmaya, demokratik ve özgür yaşamayı başarabilecek kudrete ulaşmıştır Kürtler.