14 kişinin hayatını kaybettiği yangına dair konuşan ekolojist Cemil Aksu, ‘Devlet için ‘en iyi Kürt ölü Kürt’, dolayısıyla Kurdistan coğrafyasının çoraklaşması bir kayıp anlamına gelmiyor’ diye belirtti
Amed’in Xana Axpar (Çınar) ile Mêrdîn’in Şemrex (Mazıdağ) ilçeleri arasında 20 Haziran gecesi çıkan yangın sonucunda 15 kişi yaşamını yitirdi, 78 kişi ise yaralandı. Yangında, ayrıca yüzlerce hayvan can verirken, bir o kadar da hayvan yaralandı. Amed Büyükşehir Belediyesi Kırsal Kalkınma Dairesi Başkanlığı, uydu üzerinden yaptığı tespitle 66 kilometrelik alanın yangından etkilendiğini açıkladı.
Polen Ekoloji Hareketi’nden Cemil Aksu, Batı’da ve Kurdistan’da yaşanan yangınlara karşı takınılan çifte standart yaklaşıma dair değerlendirmelerde bulundu.
Kurdistan’da önlem alınmıyor
Sıcakların artmasıyla birlikte birçok kentten yangın haberlerinin geldiğini belirten Aksu, buna karşı iktidarın batı kentleri için aldığı önlemleri Kurdistan’da göremediklerini söyledi. Amêd ve Mêrdîn arasında çıkan yangına benzer birçok yangının daha önceleri de yaşandığını hatırlatan Aksu, “Köylüler genellikle bu yangınları kendi imkanlarıyla söndürdü. Ancak bu seferki yangın, daha geniş bir alana yayıldı. Burada esas mesele, her yıl yaşanan yangın felaketleri karşısında devletin, valiliklerin ve kamu idaresinin yangın söndürme uçakları bulundurmamasıdır. Ayrıca köylülerin dikkat çektiği gibi elektrik iletim hatlarının özelleştirilmesinden sonra rehabilite edilmemesidir”” ifadelerini kullandı.
Devlet ve DEDAŞ şirketinin iletim hatlarını yenilemeyerek yangına zemin hazırladığına dikkat çeken Aksu, “İktidar ve onun yandaşı olan DEDAŞ şirketi, bu durumun bir numaralı sorumlusudur. Tüm bu ölümlerden sorumlu olanlar, iktidar, yerel bürokrasi ve şirkettir. Dolayısıyla bu felaketin hesabı onlardan sorulmalıdır” diye belirtti.
Asıl sorumlu şirketler
DEDAŞ’ın iktidardan aldığı güçle pervasızca hareket ettiğinin altını çizen Aksu, “Yangının ve can kaybının asıl nedeni şirketin altyapı yatırımlarını yapmaması ve gerekli önlemleri almamasıdır. Şirket, iktidardan aldığı güçle pervasızca hareket ediyor ve altyapı yatırımlarını yapmıyor. İktidarın güvenlikçi ve savaş politikalarından güç alarak ve devletin desteğiyle sorumluluklarını yerine getirmiyor” dedi.
Halkında düşman bir devlet var karşımızda
Kamu sorunu olan doğal afetlerde devletin herhangi bir öneminin kalmadığına işaret eden Aksu, devletin şirketlerin çıkarlarını savunan bir mekanizmaya dönüştüğünü belirtti. Aksu, devamında şunları belirtti: “Halkın karşısında, halkına düşman bir devlet olgusu ile karşı karşıyayız. Bölgede ise bu durum Kürt sorununun yarattığı ek bir boyut kazanıyor. Kürtlerin yangın, deprem vb. nedenlerden dolayı yaşamını yitirmesi devlet için bir anlam ifade etmiyor. Çünkü devlet ‘en iyi Kürt, ölü Kürt’tür’ yaklaşımıyla hareket ediyor. Dolayısıyla Kürtlerin hastalıktan, yangından ölmesi veya Kurdistan coğrafyasının çoraklaşması, ormanlarının yok edilmesi devlet için bir kayıp anlamına gelmiyor. Devlet, bunları sermayeye kar sağlayacak birer yatırım aracı olarak görüyor.”
Örgütlü mücadele kazandırır
Aksu, “Devlet, Kürt halkının her türlü demokratik, ekonomik veya siyasal taleplerine ‘terörist’ yaftasıyla yaklaşıyor. Kürt halkının taleplerini ‘terör eylemi’ olarak nitelendirerek baskı altına almaya çalışıyor. Bugün karşılaştığımız kayyum meselesi de buna benzer bir durumdur. Halkın iradesini kendi kanunlarını ve anayasasını bile hiçe sayarak gasp ediyor. Buna karşı verilecek mücadele, demokrasi, halk güçlerinin örgütlü ve birleşik mücadelesinin yükseltilmesiyle mümkündür. Devleti ve iktidarı geri adım attıracak, halkın kazanımlarını artıracak olan tek şey örgütlü mücadeledir” diye belirtti.
İSTANBUL