Tanıyanlar ve okurları bilir; Hayri K. Yetik üretken bir yazar.. Şairliğinin yanında inceleme, araştırma, eleştiri, deneme ve öykü alanında birçok kitaba imza attı.
Yüzeyselliğin yaygın olduğu bir ortamda denilebilir ki o hiçbir çalışmasında ve eserinde yüzeyselliğe yüz vermemiş, ele aldığı konuları derinlemesine çalışmış, incelemiş ve kayda geçmiştir. Söz konusu yaptığımız bu kitabında da bunu elden bırakmadığını bir kez daha görmek mümkün.
Yazarımızın yakın zamanda ‘Tango İle Govend-Nazım Hikmet İle Cegerxwin’ adıyla yeni bir kitabı çıktı. Nazım Hikmet ile Cegerxwin’i konu alan bu kitabın ismindeki Tango Nâzım’ı, Govend ise Cegerxwîn’u simgeliyor.
Kitap politik uzamdan hareketle her iki şairin ortak ve ayırt edici özelliklerini ele alırken örneklerle poetik yapılarına ve şiirlerinin kaynaklarına derinlikli bir bakış açısı sunuyor.
Kitabın tanıtımında da belirtildiği gibi: ‘İki şairimiz de Osmanlı topraklarında doğmuş, ikisi de sürgünde ölmüş, emekten ve özgürlükten yana hem söylemsel, hem politik hem de poetik duruşlarıyla 20. yüzyılda olup bitenlerin özneliğine katkı sunmuştur. Nâzım’ı mürekkep yalamış hemen hemen herkes tanır. Cegerxwîn, Kürtçe şiir denildiğinde akla gelecek ilk isimlerden biridir.
*
Hayri K.Yetik, Tango ile Govend / Nâzım Hikmet ile Cegerxwîn adlı bu kitabında hem biyografik açıdan hem de çözümlemeci bir eleştirellikle şiirlerini karşılaştırıyor şairlerimizin. Bu dolayımda Türkiye ve Suriye’nin yüzyıllık tarihine de yeni bir pencere açıyor. İdeolojik, politik söylemselliğin bu şairlerin şiirsel hakikatini örttüğünü düşünüyor. Çalışmasını bir arkeolojik kazı gibi titizlikle, politik örtünün kapattığı, şairlerimizin saklı tasımını, poetik hakikatini ortaya çıkarmaya çalışıyor.
20. yüzyılın Ortadoğu’sunun tarihsel çözümlemesini yapıp çarpıcı saptamalarda bulunuyor. Kaos ve şiddetin baskın olduğu bu sürecin politik karmaşasından şiir süzebilmiş Cegerxwîn ve Nâzım’ın poetikalarını ortaya çıkarmayı hedeflemiş. Ancak böylece şairlerimizin kişisel trajedileri ve estetik derinliği duyumsanır, görünür kılınabilir.’
Şairler incelenip değerlendirilirken dönemlerindeki yakın tarih de arka plan olarak yansıtılmış kitapta. Bu sayede onların biyografik ve poetik duruşlarını anlamamız daha da bütünlüklü bir hal alıyor.
Yazar kimi konularda kesin bir yargıya varmak yerine bunu okura bırakmayı tercih etmiş.
Bu noktadan bakarak okur kendince bir yargıya varabilir.
*
Cegerxwin o kadar olmasa da Nazım şiirlerinde sürekli bir arayış içindedir. Her iki şair de daha güzel başka bir dünya davasına inanmış şiirlerini ve poetikalarını buna bağlı olarak oluşturmuşlardır.
Nazım’ın tutsaklığı ve sürgünlüğü, Cegerxwin’in toplumsal ve bireysel mağduriyeti denilebilir ki onları şiirlerinden ayrı olarak okuyucuda artı bir yakınlık ve duygudaşlığa taşımıştır. Sürgünlük hapis, ezilmişlik, vatansızlık, mağdurluk çekilen çileler ve yaşantıları okur nezdinde yer yer şiirin önüne geçmiş her iki şairin de sanatsal edimlerinin ötesinde kişi olarak sahiplenmelerine sebep olmuştur. Hele Nazım’ın aşkları sansasyonel yanıyla öne çıkarılır, magazinel olana duyulan ilgiyi unutmamak gerekir. Yazar bunun farkında olarak söz konusu alanları gerekliliği ölçüsünde ele almış.
Bir sanat ürününü yalnızca fikirlerine, felsefesine dayanarak değerlendiremeyiz. Esas olan, sanat ürününe bir sanat eseri olarak bakmaktır. Elbet.
Öznel bir bakış açısı olarak söylersem eserlerine bakıldığında görülecektir ki; her iki şairimizin şiirlerinde siyasetin ağırlığı yer yer şiiri didaktizmin tuzaklarına çekmiştir. Nazım uzun yıllar sonunda bunun farkına varmış olacak ki, belli bir dönem şiirlerini kendi eleştirmiş.
Belirtildiği gibi: İhtimal ki bu kitaptan sonra okurlar gibi eleştirmenler ve edebiyat tarihçileri iki şairi de yeniden okuma gereği duyacaklar. Sonra da edebiyat tarihini yeniden okuma ve yeniden yazma ihtiyacı doğacaktır.