Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunu belirtiyor. Yurt dışındaki toplantılarında devamlı olarak sorulan sorulara “hukuk devletiyiz, yasalarımızı uyguluyoruz” cevabını veriyor. Madem yasalar uygulanacak o zaman yargının bağımsız olması gerekmez mi? En büyük hukuksuzluğu kayyım atayarak uygulamaya başladınız. Hani halkın iradesine saygınız vardı. AİHM kararlarına da karşı geliyorsunuz. Altına imza atılan kararları da yok sayıyorsunuz. Erdoğan “Cumhur ittifakı, 85 milyonun birliğinin, dirliğinin ve kardeşliğinin teminatıdır” diyor. Biz böyle bir teminat uygulamasına şahit olamıyoruz. Bu ittifak 85 milyon insanı temsil etmiyor ve AK parti de birinci parti değil. İktidarda olabilirler ama bu çoğunluğu temsil ettikleri anlamına gelmez. Zaten son yerel seçimlerde taşlar yerinden oynamaya başladı. Dört sene seçim olmayacak algısını yaymaya çalışıyorlar ama gel gör ki işin aslı o değil. Ülkede yaşayan insanların çoğunluğu çok mutsuz ve gidişattan son derece rahatsız.
Erdoğan ana muhalefet lideriyle görüştükten sonra muhalefetin dilinin yapıcı olmadığını söylüyor. Bizde size soralım acaba sizin diliniz ve ortağınızın dili ne kadar yapıcı? Bahçeli devamlı tehdit içeren haftalık konuşmalarını yapıyor yaparken de aldığı talimatları kamuya aktarıyor. Hazır Bahçeli’den söz açılmışken Çakıcı neden serbest bırakıldı? Bizi sokağa indirmesinler tehdidi neden?
İktidara muhalif özellikle de Kürtler olunca, hukuksuzluk daha can alıcı uygulanıyor. İşte en son örnek Hakkâri’ye kayyum atanması. Kürtlere yapılan hukuksuzlukları yazmaya kalksak sayfalar yetmez. Onların gözünde suçlu olmayan Kürt yok neredeyse. Siyaset ile uğraşanların dosyaları zamanı gelince uygulanmak için raflardan indiriliyor ve devreye sokuluyor. Yasin Börü cinayetiyle ilgisi olmayan, yakalandığında 14 yaşında olan Mazlum, olay sırasında 140 km uzakta olduğu ortaya çıktığı halde senelerdir cezaevinde. Diğer taraftan Hrant Dink’in katili yakalandığında 17 yaşında olan Ogün Samast 16 yıl sonra elinde tespihi ile tahliye oldu. Hukuk devleti tanımının üzücü bir örneği. Gizli tanıklarla birçok insanın hayatını karartan kararlar alınıyor. Diğer taraftan mafya ülkede cirit atıyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya göreve geldiğinden beri medyada onlarca operasyon yapıldığını duyuruyor. Bu mafya ilişkileri demek ki senelerdir var ve yeni ortaya çıkıyor. Dünyanın kırmızı bültenle aranan mafya liderlerinin ülkede olduğu haberlerini duyuyoruz. Kara para aklama ülkesi durumundayız. Tabi ki, kara para aklama yolunu açanlar şimdiki iktidar yetkilileri. Daha da tehlikelisi ülke uyuşturucu trafiğinin merkezi durumuna geldi.
Bugüne kadar yaşadıkları hukuksuzluklara karşı sürekli direnen Kürt halkının seçimlerden sonraki mücadelesi ve direnmesinden ders alınmalı ve destek olunmalıdır. 2 dönem kayyum olarak görev yapanların yolsuzluklarını incelemeyen iktidar, DEM Partili belediyelere müfettişler göndererek incelemelerde bulunuyor. Ziyaret ettiğim belediyeler imkânsızlıklar içerisinde hizmet vermeye çalışıyorlar. Kamuda israfa son vermek isteyen Mehmet Şimşek ilk önce en yakınında bulunan “itibar israfına” bir baksın. Bir vatandaş olarak sorgulamak hakkımız olduğuna göre açıklanması talebiyle şu soruyu sormak istiyorum. Erdoğan’ın Cuma namazına gidişinin maliyeti nedir? Erdoğan’ın kaç sarayı veya köşkü var ve günlük maliyeti ne kadar? Diyanet işlerinin lüks arabalarını saymıyoruz bile. Bir yüzükle yola çıkıldı ama yüzüklerin efendisi durumuna gelindi.
DEM Parti halkın desteğini arkasına alarak ilerliyor. Van’daki direnişten sonra Hakkâri direnişi ve halkın belediyeler önünde iradesine sahip çıkması ülkede hukuku uyandırma adına önemli bir gelişmeler. İktidar ya bu sese kulak verecek ya da yok olup gidecek