Türkiye çok uzun süredir çocuk işçiliğine karşı etkili mücadele etmekten vazgeçti. Her ne kadar 2018 yılını çocuk işçiliği ile mücadele yılı ilan etmiş olsa da bunun göstermelik olduğu, mevcut durumu bilmeden hazırladığı eylem planıyla belli oluvermişti. Bu nedenle sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, meslek odalarının çocuk işçiliği ile ilgili çalışmaları daha da önem kazanmıştı. Nitekim son dönemde sendikaların ve meslek odalarının bu konuyu eskisine göre daha fazla gündemlerine aldığını söylemek sanırım yanlış olmaz…
Çocuk işçiliği alanında çalışan örgütlerden biri de FİSA Çocuk Hakları Merkezi. Merkez son dönem sıkılıkla gündeme gelen, çırak ve stajyerlerin yaşadığı hak ihlallerine ilişkin durum tespiti yaparak, ihlalleri görünür kılmayı amaçlayan bir rapor hazırlığı içinde. Dün yani 12 Haziran Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’nde bu rapora ilişkin ön bulgular paylaşıldı.
MEB her ne kadar MESEM’leri bir eğitim-öğrenim süreci olarak tanımlasa da İstanbul, Diyarbakır, Adıyaman, Çanakkale ve İzmir’de çocuklarla yapılan yüz yüze görüşmeler hakikati çok çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.
Raporda odaklanılan konulardan biri çocukların çalışma süreleri. Aslında uzun çalışma sürelerinin çocukların sağlık ve gelişimleri üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle, 4687 sayılı yasada çalışma süreleri sınırlandırılmıştır. Ancak FİSA ÇHM’nin raporu mevzuattaki bu sınırlandırmaların büyük ölçüde kâğıt üzerinde kaldığını ortaya koyuyor.
Çocukların verdiği bilgilere göre; çocukların mesai saatleri en iyi durumda yetişkin işçilerin mesai saatlerine eşit ama çoğu durumda yetişkin işçilerden daha uzun. Çünkü çocuklar işe genellikle yetişkinlerden önce başlamakta ancak işten yetişkin işçilerle birlikte ayrılmaktadır. İşyerinde fazla mesai uygulanıyorsa, bu hemen her durumda, çocukları da kapsıyor. Yani günlük 11-12 saatlik çalışma günü çocuklar için “istisna” olmaktan ziyade “kural”.
Rapora göre; haftalık çalışma süresi açısından da benzer bir durum söz konusu. Çocuklar “teorik ders günlerinde de derslerin bitiminden sonra işyerine gidip çalıştıklarını ifade ediyor”. FİSA Çocuk Hakları Merkezi uzun mesailerle birlikte düşünüldüğünde çocukların yaşamının işyeri ile dinlenme/uyku mekanı olarak ev arasında sıkıştığını belirtiyor.
Merkez; araştırma kapsamında çocuklardan ilk çalışma deneyimlerini anlatmalarını istemiş. Çok dikkat çekici bir şekilde, çocukların çalışma deneyimi genellikle MESEM öncesine uzanıyormuş. Rapora göre; çocukların ilk işleri “süreksiz ve asgari yaşa erişmeden başladıkları için kayıt dışı.
Rapor, çocukların işgücü piyasası deneyimlerine ilişkin bir başka durumu da ortaya koyuyor. Rapora göre “çocuklar görece kısa sayılabilecek istihdam deneyimlerinde, çok sayıda işyerinde çalışmış olmaları, koruma ve güvencelerin erozyona uğradığı günümüz koşullarında çocuk işgücünün işler arasındaki akışkanlığını gösteriyor.”
Raporda çocukların paylaşımlarından ortaya çıkan bir diğer konu da MESEM’de kayıtlı çırak çocuklarda kendilerinin akademik başarısızlıklarına dair güçlü bir kabul olması. Rapora göre “çocuklar için bir meslek öğrenmek hayatta dikiş tutturmanın tek yolu olarak görülüyor.”
Üstelik bu kabul sadece çocukların değil. Rapora göre; hemen her çocuk MESEM tercihinde okuldaki başarısızlığının belirleyici olduğunu vurgularken eğitimciler ve ebeveynler de “başarısız!” çocukları MESEM’e yönlendiriyor.
Ve elbette raporun ortaya çıkardığı bir diğer konu ise MEB’e göre “çocukların beceri eğitimi aldıkları!” işyerlerinde çocukların yaşam haklarının risk altında olması.
Çocukların anlatımından işyerlerinde irili ufaklı kazaların ve ramak kala olaylarının sıklıkla yaşandığı, buna karşın birçok işyerinde işçi sağlığı iş güvenliği önlemleri kişisel koruyucu donanım sağlamaktan ibaret olduğu, ancak işyerlerinin birçoğunda bu donanımın sağlanmadığı anlaşılıyor.
Zaten CHP İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş da verdiği önergede; son 1 yılda en az 336 çocuğun MESEM’lerde kaza geçirdiğini açıkladı. İşçi Sağlığı Meclisi’nin ve FİSA ÇHM raporlarında göre son dönemde en az 9 çocuk MESEM’lerde iş cinayetleri nedeniyle yaşamını kaybetti. Üst üste yaşanan iş cinayetlerinin ardından MEB 2 Şubat 2024’te bir genelge yayınlandı. Bu genelgeye göre iş yerlerine yönelik yaptığı denetimlerde 94 bin 301 işletmeden 8 bin 406 iş yerinin iş sağlığı ve güvenliği şartlarına uymadığını ortaya çıkardı. Ama burada keselim ve raporda yer alan çocukların seslerine biz de kulak verelim. Çünkü MESEM’lerin nasıl da bir hak ihlali olduğuna ilişkin ilişkin hakikat onların cümleleri arasında:
Sabah en geç 8.30-09.00’da dükkânda olunuyor. Çıkış da işe bağlı. İş varsa geç yoksa erken çıkıyoruz. 20.00- 21.00 gibi çıkıyoruz. Eskiden mesaiye kalınca para alıyorduk, şu an almıyoruz. Biz de anlamadık niye değiştiğini.
7.30-08.00 arası gelip dükkânı açıyorum. Hava kararınca kapatıyoruz. İş olursa mesaiye kalıyoruz. Ek ücret almıyoruz kalınca. Cumartesi okuldayım, pazar izinliyiz. Cumartesileri de okuldan çıkıp geliyorum, çırak olmadığı için. Okul resmiyette 10.00’dan 18.00’a kadar. Hocaların söylediği: sizi 18’e kadar tutmalıyız ama ustası çağıran işe gitsin, diğerleri tatil.
Ders işlerken torna, kaporta sesi duyuyoruz. Okulun yanında sanayideki dükkanlar var.
Kantin var okulda ama oradaki fiyatlar… O okula giden öğrenciler diploma için çabalayan insanlar. En baba ücret alan 10 bin alıyor. Aylık 10 binle de sürekli çalışıyorsun, 12 ders görüyorsun. Okula gittiğimiz gün en kötü 400-500 TL paramız gidiyor. Bir çay kahve alıyorsun 15-20 TL. Dışarıda satılan dönerle okuldaki bir değil. Dışarda 70-80 TL, okulda 40 TL falan ama içini açın bakın kıyaslayın. Hem pahalı hem doyurucu değil. İki üç tane yemek gerekiyor.
Temizlik çok önemli. Okul çevresi, iş yerleri. Hijyen çok kötü, kapılar kapanmıyor tuvaletlerde. (17,0)
Astım ve bronşit var bende. Muayene olmadım. MESEM’de ve işyerinde de istemediler sağlık raporu.
İster istemez böyle şeyler oluyor. Bir iki yıl önce burada patlama da oldu. Kazalar oluyor, ufak da büyük de. Daha dikkatli olunması gerekiyor. Mesela baktığımızda ortalama dükkanlarda sağlık kiti vs. yok.
Kaza olursa yara bandı yapıştırıyoruz. Başka yok.