Geçimlik ekonomi; avcılık, toplayıcılık ve tarım sayesinde asgari düzeyde kendi kendine yetebilmeyi ve geçinmeyi ifade eder. Sömürü sisteminin hadsiz büyümesinden dolayı avcılık ve toplayıcılık yapılamaz duruma gelmiştir. Tarım ise sanayileşmede vahşileşen sermayenin işgali ve istilası ile insanların elinden alınmaya çalışılmaktadır. Günümüzde küçük ölçekli tarım ve hayvancılık endüstriyel tarım politikalarından dolayı bitmekle karşı karşıyadır. Neolitik dönemin başlama nedeni olan tarım ve tohumun kadın tarafından bulunması ile tarihin ilk bostanları kurulmuş ve bostancılık günümüze kadar gelmiştir. Kadının varlığı toplumsallık ve yaşamın temeli olmuş, birçok dilde ve dinde üretebilmesi, doğurganlığı, tarım ve tohumu bulması, şifacılığından dolayı çoğunca tanrıça olmuştur.
Erk-erkek egemen sistemin tohumu atalık olarak tanımlaması bile kadına savaşın devamının göstergesidir. Bu nedenle tohum ANALIK tohumdur ve öyle de kalacaktır. Resmi pradigmada Sümerlerle kadına karşı savaş başlamış; düşürülmesi ve tahakküm altına alınması hedeflenmiştir. Kadının yüz dört meziyetinden olan tarım-tohum; bostancılık ile geçim ekonomisinde yaşamına devam etmektedir. Elindeki son mücadele varlık alanı da sermayenin imar, turizm ve rant adına ellerinden almaya çalışarak kadına karşı yürütülen 5 bin yıllık savaşına devam etmektedir. Sermayenin metalaştırma politikaları geçimlik temelli tüm üretim ve etrafında oluşmuş toplumsallaşmayı hedef almıştır. Geçimliğin günümüze ulaşabilen en önemli alanı bostancılıktır. Sömürgeci sistem kır yaşamında bile geçimlik temelinde bahçeciliğin önüne geçmeye çalışmaktadır. Günümüz bostanlarından Hewsel bostanları; bir kenti beslemiş, kendi kentini yaratmıştır ve kent bostanı ya da bahçesi gibi bir tanım yetersizdir bildiğimiz yaşam kaynağıdır. Roma bostanı yüzlerce yıl kadın emeğiyle üretim alanı olmuştur. Her iki bostan da sermayenin eliyle iktidarlarca istila edilme ve talanla karşı karşıyadır. Sistem bostancılığa endüstriyel tarım politikalarıyla, GDO’lu ve hibrit tohumlar ile her gün artan yasa ve yasaklarla savaşmaya devam etmektedir. Demokratik ve ekolojik olan birçok çalışma gibi bostancılık da sistemce rantsal bir araca dönüştürülmüştür. Bostancılık yerine; dam-çatı bahçeciliği, balkon bahçeciliği, hobi bahçesi gibi bahçecilik sermayece işgal edilerek geçimlik sınırlarının dışına çıkarılmıştır. Elitist bir çalışmaya ve halktan koparılarak metalaştırılmaya çalışılmaktadır. Elbette sermayeye karşı olarak yapılan her türlü bahçecilik bir mücadele alanıdır ve değerlidir. Kastım sermayece içinin boşaltılarak bu geçimlik ekonomi modelinin bitirilmesidir. Kadına karşı yürütülen düşürülme ve tahakküm altına alarak erk sistem inşasının son taşlarından olan bostancılık-bahçeciliğin kadının elinden alınarak son nokta konmaya çalışılmaktadır. Buna karşı Hewsel Bahçeler’inde, Roma bostanında ve Kuzguncuk bostanlarında da; kadın kendi rengiyle sade- anlaşılır bir mücadele vererek sahip çıkmaktadır. Sistemin söylemi, yaklaşımı ve aygıtları değişse de amacı aynıdır; kendi inşası için doğaya, kadına, bireye ve toplumsallığa karşı savaşmaktır. Her türlü saldırıyı kendine mubah sayan bu anlayış geçimlik temelinde yapılan bostancılığı bitirmeye çalışmaktadır. Çeyiz sandıklarında ya da evinin herhangi bir yerinde anadan kalma tohumları saklayanlara karşı bu savaşı kaybedecektir. Ve bizler her türlü metalaştırmaya karşı; birlikte-barışık, dayanışmacı yaşamayı seçenler kazanacağız.